7 Ağustos 2023 Pazartesi

Yaz halleri filan

 Acaibimsi bir yaz geciyor bu sene iki gun bunaltıcı güneş iki gun yağmur minvalinde gidiyor. Bahçeyi sulamadık hiç diyebilirim. Biberler bodur kaldı bu sene cinslerinden mi bilinmez.Günlerim asmaya ve ahududuya dayanan garip bir tur  böcekle savaşarak, diet ve yürüyüşle geciyor. Icerde desen çiçek saksılarındaki topraktan dogma siyah kor sinekler saldırır ağzına yüzüne. onlara da be sinek ilacı kullandım be kükürt tozu doktum nafile. Bir gun tepemi atttirip soğuk havada balkona kiskislanmayi bekliyorlar.


Uc ayda verebildiğim sadece hepi topu 5 kilo: ekmege ve tatlıya hasret gecen uc aydan bahsediyorum. ama vücuttan sekeri cikardiginda bi tadayım diyorsun çok yapay geliyor sana tattigin bundan da anlıyoruz ki seker bünyeye yabancı madde lazım da degil. sekerin mi dustu  meyve ye fruktoz enough sana.

Hala is bulamadım bunaldım o kadar ki, yetmiş km uzakliktakilere fln başvurmaya başladım.Evdeki her gun madden ve little manen bitiriyor beni.

It's been a strange summer, with two days of sweltering sun and two days of rain this year. I can say that we never watered the garden. I don't know if the peppers are stunted this year or not. My days are spent on diet and walking, fighting a strange kind of bug based on vine and raspberry. The dogma black core flies from the soil in the flower pots attack his mouth and face. I used insecticide on them too, and I poured sulfur powder on them, in vain. They are waiting for one day to throw my head up and get cold on the balcony in cold weather. All I can lose in three months is only 5 kilos: I'm talking about three months longing for bread and dessert. 
If you want sugar, eat fruit, eat fructose enough for you. I still couldn't find a job. I was so overwhelmed that I started to apply to those who are seventy km away. Every day at home is killing me materially and spiritually.

3 Temmuz 2023 Pazartesi

Sapittiris

 Dun Tvde bir Turk dizisi seyrettim, Arayış. Seyredenler bilir; hasta başrol oyuncusu hastaligini düşünce gücüyle ve travmasını bulup ondan kurtularak tedavi etmeye calisiyor. Bu sirada seyirci bir tarikatimsi kardeslik topluluğu gibi bir oluşumla  tanistiriliyor ve sempati saglanmaya calisiliyor.

Trde kitlelerin din buysa ben yokum tavrıyla davrandigini orda olmasak da gozlemleyebiliyoruz. Ama su bir gercek ki siyasetin dini yoktur ve hiç bir siyasi partiye dini diyemeyiz. Islamin kendi kuralları vardır ve  muslumanim diyen kisi bunlara uymakla mükelleftir nokta. Uymadigin yerde dunyada ve ahirette ya cezalandirilirsin ya da affedilirsin, thats it!

Dunyada yeni bir din oluşturulmaya calisildigini duymuştum ve bu ve bunun gibi humanist görünüşlü dizilerin de buna canak  tuttuğunu düşünüyorum. Ibadetsiz, cekincesiz, cimbil cimbil havuz seanslari,danslı-ateşli ritüeller ,hipnozumsu seanslar ,her dinden biraz alalım arada Allahin adini da analım -hani Tr dizisi ya - genclere yeni bir din lazım !

Sonra kendine done kendini tanıma: sen herseyden onemlisin, sen ne hissediyorsun, kendini yani, sen sen sen hep sen, once sen. Welcome to Narsizm. Oysa ki bizim dinimiz ene degil ente der. Once baskasını düşünmeye sevkeder .Nefsi insanin şeytandan sonra en büyük dusmanı olarak tarif eder. 

Ve dini kuralların sebebi kisacik dunya hayatini kısıtlamak ve zevklerinden mahrum bırakmak degil, sonsuz ahiret hayatına all inclusive cennet bileti saglamaktir eger uyarsan. Anlasilir ki yeni din kurucular bunu izlemiyor ya da inanmıyor ,genclerin imanını çalmak icin süsleyip süsledikleri asil sen onemlisin gerisi hikaye, sen iyi ol hersey iyi olur uc silahşörler ;para güç sağlık seni izler demeye getiriyor da  iii öyle degil. Her şey icin calismak zorundasın. Saglik icin vücuduna bakmalı ve korumalı, kiran ve yiyecek icin calismalisin. Ha sen ustunsuculer oderse o baska :) 

Aslında neden hala yazıyorum bilmiyorum ama birileri imanımızi sagdan yaklaşıp çalmaya calisirken susmak zor geliyor.

31 Aralık 2019 Salı

Ne yazacagimi nasil yazacagimi hic bilmiyorum daima isleyen cenemin tersine bugun.Ingilizce klavyeyle  de barisamadik hepten  ipad rahatligindan sonra ne kadar zor geliyor notebookla yazmak bir kere noktalari koymak bir de buyuk harf yazmak zor geliyor butun yazacagimi tek cumleyle yazabilsem noktasiz virgulsuz nekka kolaylik but impossible for now.
Bayadir ara verdigim icin birtakim aciklamalar yapmam lazim sanki ama hic gelmiyor icimden zamana birakalim deyip geciyorum.
Gecenlerde  bir goz gezdirdim bloggera ne goreyim hakkin rahmetine kavusan, acilip sacilan yeni yeni yazan ya da hic birakmayan everybody are here. sadece her gun post yazan  Neval ucmus gitmis dunyanin obur ucuna, artik esimin isi yuzunden Kanadada yasiyoruz.uzun bir alisma devresi gecirdik ve sosyal medya ile tek baglantim whatsapp oldu ama bloguma devam etmek hep vardi aklimda  kismet buguneymis
.

24 Nisan 2015 Cuma

Türkiye nereye gidiyor?

Başlığa bakıp aldanmayın bu siyasi bir yazı değildir. Şu aldatılmışlık duygusuyla başedebildiğim an gelecektir. Tamamen toplumsal bir yazı yazdım tam aşağıya.  Buyrun;
Son yılların popüler cevap beklenmeyen sorusu; cep yelefonu yokken ne yapıyormuşuz acaba?
Yanıt beklenmese de vereyim bir kaç cevap;
Eşe dosta oturmaya gidiyorduk
Cep telefonundan değil göre göre dokunarak alıyorduk ne alıcaksak artık
Parmaklarımız mesaj çekmekten değil dantel örmekten ağrıyordu
Arkadaşlar hiç bu kadarsık hatır sormamış,svgililer hiç bu kadar yüz göz olmamıştı
Hisler iletiler gibi anlık değil daha kalıcı idi
Kimse konum paylaşmadığından olsa gerek kimin nerede kimle olduğu bilinmiyordu. İyi mi kötü mü bilemedim
Daha çok aktivite vardı spor yapmak gibi.
Çocuklarımızı daha az merak ediyorduk çünkü birbirlerini dürtüp bu kadar gezmiyorlardı.
Ev ortak alandı şimdiki gibi bazı bünyeler için otel ve lokanta değil. Evet lokanta dedim restoran değil
Devamını sizden  alayım  dedimses çıkmadı blogger ölmüş galiba :)


8 Ocak 2015 Perşembe

Yirmili yaşlardayken bazen yaşlı insanlarla muhatap olduğumda sohbetlerini dinlediğimde aklıma o zamanlar benim yaşlarımda olan ama gayet dinç gözüken annemin ve babamın nasıl yaşlılar olacağı gelirdi merak ederdim. Yaşlanmanın hiç de merak edilesi yokmuş ! O ayrı mesele 

Ama onlardan birinin vefat edeceğini düşünmezdim düşünemezdim sadece yaşlanabileceklerini akıl edebilirdim. Babam amansız hastalıktan vefat ettiğinde toz duman olmamızın sebebi buydu bilmemize rağmen kabullenemedik. Hatta duyduğumuzda bile. 

Annemle babamın çevresi genelde kendilerinden yaşlı akraba ve tanıdıklarla doluydu. Babam rahmetli hasta olanları favori doktora götürür ve bol bol dua alırdı. Çoğunlukla her pazar arabamız olmamasına rağmen taksi tutulur bir akrabaya ziyarete gidilir , bizim gitmediğimiz sair günler onlar bize gelirdi zaten. Bayram gezmelerine yaşlılardan başlanır ve eski günler yadedilirdi. 


Bir de apartman komşularımızla çay içmeler vardı meşhur. genelde bendeniz gönderilirdi komşunun kapısına;   Tık tık .... Teyze müsaitseniz annemler bu akşam size oturmaya gelmek istiyorlar diye ünlerdim. Ve tabii peşlerine takılırdım. Bazen gitmezdik ve unutup kapıyı kilitlerdik. Annemle babam zili çalar çalar bize duyuramazlardı mecbur komşuda yatarlardı. Çat kapıydık kelimenin tam anlamıyla komşularla , hala da görüşürüz. 

Gelen her misafire yemek konurdu ,sormadan yoldan gelen aç olur misali. Yemek yoksa bir telaş mutfakta biri çorba biri pilav yapar, bir yandan patates kızarır köfte yoğrulur. Sonra gülüş cümbüş yenirdi. Ve acı son ; tezgah dolusu bulaşıkla başbaşa kalış. Olsun güzel günlerdi ,o kadar çekmeseydik bulaşıktan makinanın kıymetini bilirmiydik ? 

Eh bitsin konu artık burada demi ?

2 Eylül 2014 Salı

Aile manzaraları

Bir çocuk veya yetişkin için en büyük nimet  - tabii sağlıktan sonra -   huzur bence. İç huzuru ve bunun dışa yansıttığı dinginlik . Çağımız insanının  ne kadar ihtiyacı var değil mi ?
Çocukken ve daha da büyükken hep huzurlu bir yuva  özlemi çekmişimdir. Hepbaşka insanların evinde kalmak isterdim.  Dayımlarda teyzemlerde amcamlarda hatta komşu teyzelerde. Ha o zamanlar komşular akraba gibiydi tabii.
Her gittiğim aileyi çocukluğun verdiği sonsuz merakla incelerdim. Büyük dayımın -toprağı bol olsun- evinde herkesin ayrı su bardağı olmasını herkese ayrı sofra kurulmasını yadırgardım. Banyolarında herkesin ayrı şampuanı olduğunu görünce gözlerim kocaman olmuştu. İlk sıkma elma suyunu orda içtim ve aşık oldum bir gün bol bol içmeye ahdettim ( lakin insan çabuk bıkıyor)  ve birbirlerine sinirden gözlerini belerten insanlarla orda tanıştım. Yoktu  o evde huzur muzur.
Amcamın evi tam sofu evi;  tv yok akşamki eğlenceleri tarihi destanları okumak ve  amcamın davudi sesiyle yorum yapması. Fazla kalmadım ama sanırım orda da huzur yoktu ki kızları gencecik yaşta orta yaşlı adamlarla evlendiler.


Teyzemin evi hem sevdiğim hem de üzüldüğüm yerdi. Prensesler gibi ağırlanırdım orda. Teyzemin eniştemi ve kızını aşağılamasını seyretmek çaresizlikti tersti atik bünyeme. Eniştem sizlere ömür , teyzem hala aynı çizgide
Küçük dayımın evi en gitmek  istediğim yerdi. Orda babacığım yavrum hitapları içimi sızlatır yengemin tabakları (churchill) gönlümü oyalardı.
Büyük teyzemin evi tam bir köy evi ; kokusuyla, kerpiç duvarlarıyla gün ağarırken başlayan hayatla. Tek medya cızırtılı portatif sarı radyo , tek lüks bakkaldan alınan gevşemiş püskevitler -evet teyzem de böyle derdi ona-
Bizim evde her gün hır-gür var sanır insan, oysa değil. O zaman çoğu evdeki gibi annenin canına tak ettiren bizler   arada baba tarafında hizaya - popomuza atılan bir tepik olurdu -   çekilirdik o kadar. Şimdiki pedagogların demesiyle travma felan da yaşamazdık. Bir müddet sakin gider sonra haylazlıklara başlardık kaldığımız yerden. Annem tam bir sabır timsali , onu bile kızdırdığımıza göre baya haşarıymışız yahu.
Yok bizim ev suskundu genelde. Herkes kendi dünyasında yaşardı annem ya örgü ya da bana çeyiz yaparken alabildiğine astığı yüzünde ser verip sır vermezdi. Sahi annem güleç biridir , niye o kadar asıyordu  ki suratını ?  Babam ardı ardına sigara yakar ister istemez  biz de nasiplenirdik . açık oturum ,haber sinema velhasıl ne varsa seyrederdi ekranda. Bizler de sus pus otururduk. Şimdi düşünüyorum da hiç sohbet etmezdik biz. Bakmayın böyle yazdığıma hala sohbet özürlüyüm.

Hasbıhal niyetiylene zaman lafa girsem,Kendimi birilerine bişeyler öğütlerken buluyorum. (Bu da babamdan yadigar Rahmetli ne zaman birileriyle konuşsa ya siyaset ya  da dine getirirdi konuyu)

Goncamla bizim evimizse çok sesli tek kelimeyle. Herkes her şeye karışır herkesin her konuda söyleyecek sözü vardır bu yüzden  işler biraz zor yürür kararlar gecikir vs.

Olsun varsın ,arada ergenimin höykürüşleriyle bozulsa da sakin ve huzurlu evimiz. Bunda goncamın sabırlı  ve itidalli yapısının payı büyük  (%75  diyelim)
Yay burcu Nevale katlanmasından belli değil mi ?

31 Ağustos 2014 Pazar

Eski Bursada ..

Az evvel Ig de gördüğüm bir kare yıllar yıllar evvel pireler tellal iken gittiğim Bursa kültürparkı hatırıma getirdi.   Akşamdı ; süslü Bursa'nın Ayseliyle beraber göletin kenarına oturmuş ,lunaparkın renkli ışıklarının suya vurmasını izlerken kimbilir  neler konuşuyorduk .  lisede felandım herhalde , ikimiz de bekar,  belki de hoşlandığımız çocuklardan bahsettik. Yok olsa olsa Aysel beni konuşturmuştur , iyi dinleyicidir kendisi.


O zamanlar misafir gezdirilirken parklara çay bahçelerine pikniklere götürülürdü. Çarşı pazar gezmesi bilinmezdi pek. İnsanlar ihtiyacı olduklarında çıkarlardı, bakınıp aslında hiç de ihtiyacı olmadıkları şeyi almak için değil.  Bugün buzdolabının üzerindeki dolabı boşalttıktan ve beş poşet ıvır zıvır attıktan sonra çöpçü olduğuma karar verdim. Eşim de altı ay mühlet verdi orasının tekrar dolması için.  toprak balık güvecini isteyen var mı ?

O geziden sonra epey uzun süre Bursaya gitmedik. Oğlum ufakken aneyleri oylata götürüp bıraktığımızda ,soluğu Bursada aldık Aysel ve eşiyle tanıştık , gezdirdiler bizi. O zamandan beridir görüşürüz ve Bursayı severim.  İstanbuldan sonra yaşayabileceğim şehirlerden biridir. Ama şimdiki gezilerimiz Ulucamiyle başlar ,çarşıda gezmeyle dizlere karasular iner , iskendercide son bulur.

Goncamla gittiğim her yeri severim ve zevk alırım ,ama yine de zihnimin gerisinde ilk gençlik yıllarının heyecanıyla gittiğim süslü Bursa göz kırpıp durur :/