6 Ağustos 2010 Cuma

aşk

bu konuda herkes birşeyler söylemiş      kusur kalmayayım




aşk ; 19 unda      tatlı yürek çırpıntısıdır      hayır diye yükselen tüm seslere inat      o gittiğinde ekranın siyah beyaz oluvermesidir          istanbuldan nefret etmektir    sırf o yok diye




telefon çaldığında atlamaktır üstüne       adeta şair olmaktır   şiiri sevmezken bile      acı çekmektir  nefes alırken dahi         gülen yüzün solmasıdır  iki gün haber alamayınca         kulağını tıkamaktır  sevgilinin sesinden gayrısına


korkmaktır yüreğini kıskıvrak yakalamış asla bırakmayan  bu duygunun şiddetinden



yüreğin üşürken   bir tatlı sözle sarmalanmaktır          gurur duymaktır    sevgisi ve ilgisiyle       annesinden daha fazla anarsın   adını dualarında

biraz da gerçekçi olursak;


gözlerin yanmasıdır mektubunu tekrar tekrar okumaktan




aşk usta bir yalancı olmaktır   sevdiğinden  başkasına             kör olmaktır gerçeklere   seni ondan uzaklaştırıyor diye       ana babayı unutmaktır  onun yüzünü görünce        kalbine aniden kan pompalanmasıdır aşkın elini tuttuğunda
kendini kainat güzeli felan sanmaktır okşayan bakışlarıyla





20 yıl sonra ise aşk  ;    olgunca sevebilmektir bütün artı ve eksileriyle      aydönümlerini boşverip yıldönümlerini yaşamaktır         gizli gizli elele tutuşmaktır artık           bazen ağızdan kaçan tatlı söz için,  alay edilmektir    bıcırıklar tarafından
 


kel kör bodur bile olsa  onu görünce gözlerinin içi gülmektir      o sizin için  bay dünyanın en yakışıklısıdır çünkü       bu millet kör felan sanırsınız        eski günleri yadederken,   gözgöze gelip muzırca sırıtmaktır     ahh kendinden daha iyi tanımaktır


kapıyı hışımla açsan da çıkamamaktır kalbindeki çelik bağlar izin vermez çünkü


ağlarken, kendim ettim diye ağlamaktır   1 saat sonra da, iyiki etmişim desen de      kızarken bile sevmektir,     o yokken, kafası kopmuş gibi kalıverirsin,   nasıl yaşarım dersin          kurumuş topraklar gibi olursun, yağmurla değil , o geldiğinde yeşeren        onu  kendinden bile iyi tanımaktır        mühürlemektir kapıları,   ondan başkasına



ağzından çıkan bir sözle, acıdan iki büklüm oluvermektir          geçmek bilmeyen ilkbahar gibidir,   bir güneşli aniden bastıran yağmurlar felan       katil olmaya çook yaklaşmaktır ,   zararsız ona yönelen bakışlarla bile


bazen de aşk sadece ıstıraptır;





beğenilmemektir,      kendi elinle   bıçağı kalbine saplamaktır      çaresizce  uğraşmaktır, sevilmek için      açık bir hedeftir kalbin, ok gibi sözlere       boşyere kürek çekmektir  , olduğun yerde dönersin çünkü       ıstırap yumağıdır,  nefes aldırmayan,   seni boğan


                                
          aşk kısacası  ;    gönüllü köleliktir     eloğluna         ne kadar özgür kız olsan da

8 yorum:

"Kirli Suyunda Parıltılar." dedi ki...

Çok güzelmiş (:

Aysultan... dedi ki...

Canım senin bu konuyla ve yemekteyizle ilgili düşüncelerini pek merak ediyorumda ne gırgır bir yazı yazardın yazsan kim bilir...
keyfin bilir valla sana istemediğin bişeyi yaptırmak çok zor :))) maksat şamata olsun işte,görende evdekilere yemek yapmıyosun sanır ne anlarmış yemekten
şöyle güzel bir mim bulursam yollayıveririm sessiz teyyarene:)))
hadi görüşürüz:)

Aysultan... dedi ki...

Aman kusur kalma sen hep böyle paylaş bizlerle olur mu ?
yine bir çırpıda okudum:)
kısacası aşk;gönüllü köleliktir eloğluna ne kadar özgür kız olsan da :))))
tuttum bunu:)

neval dedi ki...

PHOEBE ; teşekkürler

AYSULTAN; sağolasın tatlı sözlerin için . kırk yıllık yazar oldum sanki yazmadan duramıyorum yahu

Miskokulu Lezzetler dedi ki...

Bayıldım bu aşk yazısına ne kadarda benden ne kadarda bizden kalemine sağlık nevalciğim sevgiler...

Tazekahve dedi ki...

Hmm..hepsi doğru beaaa...Ama beni korkutuyo bu "aşk" denen :(

Atolyekedi dedi ki...

Bayıldım eline diline sağlık ne güzel yazmışsın

bininci tekil şahıs dedi ki...

sondaki ozete bayildim:))