istemiyorum erkek fatma olmayı erkek gibi düşünüp dertlenmeyi
hanım hanımcık olmayı tekrardan tek derdimin 'akşama ne pişireceğim' olmasını istiyorum
halbuki anne ve ev hanımı olduğum 15 yıl boyunca da çalışma hayali kurmuştum bir kere tadını alınca insan hep çalışmak istiyor çünkü
yine de ..beni şok edebilecek şeyin insanların oynaklığı değil,ani gelen bir oda dolusu misafir olmasını istiyorum
çoğunluğun -karşındakini ezerek üstünlük kur öyle kazan - felsefesiyle iş yaptığı piyasada iyiniyetli,helal lokmasının peşinde koşanın kurtlar karşısında hiç şansı yok,eziliyorlar o zamanda ya ezmeyi yada yine ve yine ezilmeyi öğreniyor eşlerimiz
kişisel gelişim kitaplarında bunun bir adı da var ;öğrenilmiş çaresizlik
iş hayatı zor..ayrıca burada da söylediğim gibi 5 bin kelimemiz var,bunun enaz 2 binini herkes eşiyle harcamak istiyor
her iki halde de sinir küpü oluveriyorlar eve gelene kadar bu yüzden o 2 bin kelimeyi unutalım hemen aile saadetimiz için ,ya dailla harcayacaksak musluğu açıp ona anlatalım ( tabii vanayı kapattıktan sonra )
eşinizle aynı ortamda çalışıyarsanız ; ya ikinizde ezik olacak ya da sakin adamın cadı karısı olarak ünleneceksiniz başka şansınız yok
30 Mayıs 2010 Pazar
ünlü oldum !
29 Mayıs 2010 Cumartesi
ıspanaklı gül böreği
un kurabiyesi
irmik helvası
tavuklu makarna böreği
püre
piyaz
zeytinli poğaça
tahinli katmer
patlıcan oturtma
çiğ köfte
sütlü irmikli tatlı
ıspanaklı tepsi böreği
imdaat ! cuma sohbetlerine ara vermem lazım hemen ! yoksa + 5 kilo kapıda
hocamız da tam tersi, salı arapça dersine de gelmemi rica etti umreye gideceği için kırmak istemiyorum ama hık mık ettim hocam yorgun oluyorum felan diye gel gel dedi inşallah salı ders sofrasında hanımlar böyle döktürmezler
resmen koltukta mayıştım, kalkamıyorum; resim çekecektim nerdee...
hafta sonu planı yapmam lazım nerde ...
şimdilik bakırküü gözüküyor ; kırıktabak dolmaları şu halimle hiç cezbetmiyor beni gidersem boncuk kızımı çok özledim onun için ve kitapçıma gideceğim ,ayrıca rutin kuaför randevum var ( bknz.kendi deneyimleriniz )
çoğunuz bilir ; bakırköy tren istasyonunun üstündeki i kitapçıları ikinci el ve sıfır kitapları azıcık da pazarlıkla hesaplı alabiliyorsunuz
(hesaplı deyince hain selime geliyor gene aklıma hep bu lafı kullanırdı ; hesaplı . bildiğin cimri işte mübarek akşam ne güzel dedikodu yapıyorum aferin teyyare)
kitapyurdunu keşfetmeden önce her hafta gidip kitap alışverişi yapardım kolay değil ; 20 km
yazlık çanta almak istiyorum , (desada güzel şeyler var) terlik , vs yarın bakarım artık avm güllerinden fırsat kalırsa tabii
sanırsınız ki ya sınırsız alma hastalıkları var ya da sınırsız mali güçleri elleri kolları hep moda marka poşetle doludur o mağazalara baktığımda gördüğüm abidik gubidik şeyler halbuki
bundan yirmi yıl önce alışveriş hayatımızın merkezi değildi bakırköyde yetişmiş biri olarak biz ihtiyacımız olduğunda alışverişe çıkardık belli başlı mağazalar vardı ,ayakkabı ve çantalarımızı tınaztepenin altından alırdık, pazara annelerimizle meyve sebze için giderdik pazardan kıyafet almazdık hiç , beğenmezdikki.
şimdi her taraf mağaza, nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz
işte yarın sizde b.köydeyseniz şaşkın kaçınan teyyareyi görebilirsiniz onu avm güllerine attığı ters bakışlardan hemen tanırsınız zaten
vildan ataseveri sevmediğime karar verdim özcan denize nurgül yeşilçaydan başkasını yakıştıramıyorum çünkü
( biliyorum kel alaka oldu )
un kurabiyesi
irmik helvası
tavuklu makarna böreği
püre
piyaz
zeytinli poğaça
tahinli katmer
patlıcan oturtma
çiğ köfte
sütlü irmikli tatlı
ıspanaklı tepsi böreği
imdaat ! cuma sohbetlerine ara vermem lazım hemen ! yoksa + 5 kilo kapıda
hocamız da tam tersi, salı arapça dersine de gelmemi rica etti umreye gideceği için kırmak istemiyorum ama hık mık ettim hocam yorgun oluyorum felan diye gel gel dedi inşallah salı ders sofrasında hanımlar böyle döktürmezler
resmen koltukta mayıştım, kalkamıyorum; resim çekecektim nerdee...
hafta sonu planı yapmam lazım nerde ...
şimdilik bakırküü gözüküyor ; kırıktabak dolmaları şu halimle hiç cezbetmiyor beni gidersem boncuk kızımı çok özledim onun için ve kitapçıma gideceğim ,ayrıca rutin kuaför randevum var ( bknz.kendi deneyimleriniz )
çoğunuz bilir ; bakırköy tren istasyonunun üstündeki i kitapçıları ikinci el ve sıfır kitapları azıcık da pazarlıkla hesaplı alabiliyorsunuz
(hesaplı deyince hain selime geliyor gene aklıma hep bu lafı kullanırdı ; hesaplı . bildiğin cimri işte mübarek akşam ne güzel dedikodu yapıyorum aferin teyyare)
kitapyurdunu keşfetmeden önce her hafta gidip kitap alışverişi yapardım kolay değil ; 20 km
yazlık çanta almak istiyorum , (desada güzel şeyler var) terlik , vs yarın bakarım artık avm güllerinden fırsat kalırsa tabii
sanırsınız ki ya sınırsız alma hastalıkları var ya da sınırsız mali güçleri elleri kolları hep moda marka poşetle doludur o mağazalara baktığımda gördüğüm abidik gubidik şeyler halbuki
bundan yirmi yıl önce alışveriş hayatımızın merkezi değildi bakırköyde yetişmiş biri olarak biz ihtiyacımız olduğunda alışverişe çıkardık belli başlı mağazalar vardı ,ayakkabı ve çantalarımızı tınaztepenin altından alırdık, pazara annelerimizle meyve sebze için giderdik pazardan kıyafet almazdık hiç , beğenmezdikki.
şimdi her taraf mağaza, nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz
işte yarın sizde b.köydeyseniz şaşkın kaçınan teyyareyi görebilirsiniz onu avm güllerine attığı ters bakışlardan hemen tanırsınız zaten
vildan ataseveri sevmediğime karar verdim özcan denize nurgül yeşilçaydan başkasını yakıştıramıyorum çünkü
( biliyorum kel alaka oldu )
28 Mayıs 2010 Cuma
itinayla hesta bakılır
zeytun teyze hestalandı (yani hastalandı kendisi malatyalı,çok tatlı telaffuz ediyor bu kelimeyi ben de ona uydum )
aslında bugün tatil günüm olduğu için ,( tatil günlerim sizinkiyle çok alakasız ) planımız yaprak köftesi yapıp yemekti,. harika yemeğe bu isimle haksızlık ediliyor doğrusu .yapımı zor ama yemesi beş dakka.
merak edenlere tarif ; burdan alındı
Malzemeler;
Tarifi;
1-) Kurutulmuş kiraz yapraklarını 10 dakika haşlayıp süzün. Süzdükten sonra yaprakları soğuk su dolu bir kabın içine koyup sarı suyu çıkana kadar bekletin. Yaprakları tekrar yıkayıp sularının süzülmesi için bir süzgece alın.
2-) Yarmayı su ve tuzla hamur kıvamına gelene kadar yoğurun.
3-) Hamurdan çok küçğk parçalar kopararak (yaprağın büyüklüğüne göre) yaklaşık nohut kadar alıp, yaprakları incecik sigara gibi sarın. Asma yaprağı sarar gibi kenarları içieri alınmayacak dümdüz sarılacak.
4-) Sarmalar çok muntazam bir şekilde tencereye dizilecek. sarmaların üstünü 1 parmak geçecek kadar kaynar su ilave edin ve pişerken açılmalarını engellemek için üzerlerine bir tabak koyun.
5-) Yapraklar pişene kadar haşlayın. Yarım saat kadat sürüyor. Sürenin sonunda tenceredeki suyu süzün ve tekrar sarmaların üzerini geçecek kadar soğuk su ekleyin. 10 dakika bu şekilde bekletin ve tekrar süzün.
6-) Tencereye tekrar bir parmak geçecek kadar kaynamış su ilave edin ve harlı ateşte kaynatın. Su kaynayınca erik ekşisini ekleyin.
7-) Ayrı bir kapta yoğurt, un, yumurta sarısını iyice çırpın. kaynayan dolmanın suyu ile ılıştırıp yavaş yavaş tencereye dökün. 10 dakika daha kaynatıp altını kapatın.
8-) Soğanları yemeklik doğrayıp margarin ve sıvıyağla birlikte pembeleşinceye kadar kavurun.
9-) Soğanlar kavrulduktan sonra , yağından 4-5 yemek kaşığı kadar tencereye ekleyin.
10-) Servis yaparken tabağa aldığınız sarmaların üzerine kavrulmuş soğandan istediğiniz kadar dökün
işte bunu sarıp afiyetle yiyecektik lakin teyyare hastabakıcı oldu,hesta baktı.acıkınca da mutfağa girip bunları yaptı
sonra da yedi ... the end
aslında bugün tatil günüm olduğu için ,( tatil günlerim sizinkiyle çok alakasız ) planımız yaprak köftesi yapıp yemekti,. harika yemeğe bu isimle haksızlık ediliyor doğrusu .yapımı zor ama yemesi beş dakka.
merak edenlere tarif ; burdan alındı
Malzemeler;
- Yeteri kadar kiraz yaprağı (İpe dizilip kurutulmuş)
- 2 su bardağı yarma
- 1 yemek kaşığı erik ekşisi
- 1 kg yoğurt
- 1 yemek kaşığı un
- 1 yumurta sarısı
- 1 kg kuru soğan
- 125 gr margarin
- 1 çay bardağı sıvı yağ
- Tuz
Tarifi;
1-) Kurutulmuş kiraz yapraklarını 10 dakika haşlayıp süzün. Süzdükten sonra yaprakları soğuk su dolu bir kabın içine koyup sarı suyu çıkana kadar bekletin. Yaprakları tekrar yıkayıp sularının süzülmesi için bir süzgece alın.
2-) Yarmayı su ve tuzla hamur kıvamına gelene kadar yoğurun.
3-) Hamurdan çok küçğk parçalar kopararak (yaprağın büyüklüğüne göre) yaklaşık nohut kadar alıp, yaprakları incecik sigara gibi sarın. Asma yaprağı sarar gibi kenarları içieri alınmayacak dümdüz sarılacak.
4-) Sarmalar çok muntazam bir şekilde tencereye dizilecek. sarmaların üstünü 1 parmak geçecek kadar kaynar su ilave edin ve pişerken açılmalarını engellemek için üzerlerine bir tabak koyun.
5-) Yapraklar pişene kadar haşlayın. Yarım saat kadat sürüyor. Sürenin sonunda tenceredeki suyu süzün ve tekrar sarmaların üzerini geçecek kadar soğuk su ekleyin. 10 dakika bu şekilde bekletin ve tekrar süzün.
6-) Tencereye tekrar bir parmak geçecek kadar kaynamış su ilave edin ve harlı ateşte kaynatın. Su kaynayınca erik ekşisini ekleyin.
7-) Ayrı bir kapta yoğurt, un, yumurta sarısını iyice çırpın. kaynayan dolmanın suyu ile ılıştırıp yavaş yavaş tencereye dökün. 10 dakika daha kaynatıp altını kapatın.
8-) Soğanları yemeklik doğrayıp margarin ve sıvıyağla birlikte pembeleşinceye kadar kavurun.
9-) Soğanlar kavrulduktan sonra , yağından 4-5 yemek kaşığı kadar tencereye ekleyin.
10-) Servis yaparken tabağa aldığınız sarmaların üzerine kavrulmuş soğandan istediğiniz kadar dökün
işte bunu sarıp afiyetle yiyecektik lakin teyyare hastabakıcı oldu,hesta baktı.acıkınca da mutfağa girip bunları yaptı
sonra da yedi ... the end
27 Mayıs 2010 Perşembe
nereye dünya ?
ilkayın blogundaki seccade resmi aldı götürdü benden beni
serilmiş kıblesine doğru ,bekliyor rahmanın kapısına yönelecek kulu..
kimimiz derdimizi anlatarak rahatlamaya çalışırız dostlarımıza ya da dost diye geçinenlerimize
kimimiz kendini dışarıya vurur gezmeye ,alışverişe vs.kısaca malayaniye
kimisi derdini içerek boğmaya çalışır (eski türk filmlerinde gördüğü üzere )
bazısı derdi olduğunu bile bilmez; öyle ot gibi yaşar ,bu dünyada bir iz bırakmadan geçip gider yel gibi
halbuki derdimizin dermanına giden yol seccademizden geçiyor işte keramet o boş seccadede, yaratılış gayeni hatırlamanı bekliyor asilce
haydi arkadaşlar dünyayı biraz kendi haline bırakalım mihrabımız bizi bekliyor
serilmiş kıblesine doğru ,bekliyor rahmanın kapısına yönelecek kulu..
kimimiz derdimizi anlatarak rahatlamaya çalışırız dostlarımıza ya da dost diye geçinenlerimize
kimimiz kendini dışarıya vurur gezmeye ,alışverişe vs.kısaca malayaniye
kimisi derdini içerek boğmaya çalışır (eski türk filmlerinde gördüğü üzere )
bazısı derdi olduğunu bile bilmez; öyle ot gibi yaşar ,bu dünyada bir iz bırakmadan geçip gider yel gibi
halbuki derdimizin dermanına giden yol seccademizden geçiyor işte keramet o boş seccadede, yaratılış gayeni hatırlamanı bekliyor asilce
haydi arkadaşlar dünyayı biraz kendi haline bırakalım mihrabımız bizi bekliyor
24 Mayıs 2010 Pazartesi
bu sana gelsin selime
neden sanki bizi sevmeyen ,sevemeyen insanlara takılır kalırız ki ? yoksa bilinç altında biliriz de sevilmemek zorumuza gider kabullenemeyiz de değiştirmeye mi çalışırız ?
herkes bizi sevmek zorunda değil ki.herkesle kanka olmak zorunda da değiliz.
ama gider illa yapışırız öylelerine ,çözmek isteriz belki de muamma olarak kalmasın zihnimizde diye.
sonra da o kişiden yeriz bir kazık (dost diye geçinenler bile birbirini kesiyor arkadan )nasıl yapar diye şaşarız
şaşma ! o seni istemediki sen zorla yamandın şimdi de ah vah ediyorsun
bi de yüze gülenler var sen candan seversin onu da öyle sanırsın derdiyle dertlenirsin
kocanla etmediğin kavgaları anlatırsın o öyle diye.derdini unutsun diye her gittiğin yere çağırırsın ,gezme türetirsin onun için, içinden gelmediği halde .hasta yatağından kalkar hizmetlenirsin ona .hayransındır becerisine sık sık dile getirirsin de; herkesin sadece kendini övdüğü şu zamanda zor bişeydir arkadaşlar; sadece gerçek dostuna yapar insan
derdini açarsın özeline girer,dostundur çünkü
sonra birgün bakmışsın ki arayıp sormuyor senden kaçıyor ne oluyor diyene kadar öğrenirsin herşeyi felaket tellallarından
kurşun yemek gibi olur dost kazığı sadece kansız acı çekersin
suç sende sessiz teyyare öğrenemedin mi O ndan gayrı kimseye güvenmemeyi ?
bu sana gelsin selime
herkes bizi sevmek zorunda değil ki.herkesle kanka olmak zorunda da değiliz.
ama gider illa yapışırız öylelerine ,çözmek isteriz belki de muamma olarak kalmasın zihnimizde diye.
sonra da o kişiden yeriz bir kazık (dost diye geçinenler bile birbirini kesiyor arkadan )nasıl yapar diye şaşarız
şaşma ! o seni istemediki sen zorla yamandın şimdi de ah vah ediyorsun
bi de yüze gülenler var sen candan seversin onu da öyle sanırsın derdiyle dertlenirsin
kocanla etmediğin kavgaları anlatırsın o öyle diye.derdini unutsun diye her gittiğin yere çağırırsın ,gezme türetirsin onun için, içinden gelmediği halde .hasta yatağından kalkar hizmetlenirsin ona .hayransındır becerisine sık sık dile getirirsin de; herkesin sadece kendini övdüğü şu zamanda zor bişeydir arkadaşlar; sadece gerçek dostuna yapar insan
derdini açarsın özeline girer,dostundur çünkü
sonra birgün bakmışsın ki arayıp sormuyor senden kaçıyor ne oluyor diyene kadar öğrenirsin herşeyi felaket tellallarından
kurşun yemek gibi olur dost kazığı sadece kansız acı çekersin
suç sende sessiz teyyare öğrenemedin mi O ndan gayrı kimseye güvenmemeyi ?
bu sana gelsin selime
22 Mayıs 2010 Cumartesi
a v m gülleri
hiç farkettiniz mi onları ?
genellikle bu ve bunun benzeri giyinirler . yani o zaman ne modaysa ; tvde ya da internette gördükleri ünlüleri kopyalarlar. tabi yazın başlarına taç olarak kullandıkları gözlükleri,spor ayakkabıları
ya da topukluları,bavul çantaları vazgeçilmezleridir.
kendi tarzları yoktur bunların sadece iyi veya kötü kopya etmeyi bilirler . yakıştı mı ? kaygıları yoktur moda ya elbet yakışır. işte bu yüzden bizler de ; tombiş tombiş bacaklarda tayt ,mini giymiş çarpık bacaklar vs .görme bahtsızlığı yaşarız
genel kültürleri magazin programları,bilgiyle alakasız,yabancı kanallardan aşırma yarışmalardan ibarettir sonrada eskaza bir soru sorulsa ( türkiyenin bir ilçesi ya da politik bir gelişme) abuk abuk bakarlar, ilgi alanlarına girmez çünkü
kıyafetler ve aksesuarlar semtlere göre değişir istinye park, capitol ya da city's gibi lüks semtlerdeki avm lerde gözlerinize inanabilirsiniz ;çünkü gördükleriniz orjinaldir.ya kamyon yükü tl verilerek alınmış ya da yurtdışı seyahati ganimetidir
orta ve düşük gelir seviyeli kişilerin uğrak mekanı avm lerde ise (capacity,armoni park,forum ist.gibi) durum biraz farklıdır, buralarda taklitler ve orjinaller biraradadır sağolsun pazar esnafımızda dünya modasını yakından takip etmekte ve birebir çakmaları kenar mahalle dilberlerine sunmaktadır son zamanlarda anadoluda sa sosyete pazarı diye kurulan pazarlarla bu ürünler oralara da ulaştırılmaktadır
istsnasız bütün avm gülleri poz keser ,öyle havalıdırlarki çantasının veya ayakkabısının çakma olduğunu asla anlayamazsınız her hareketi ,gülüşü hesaplıdır ve köşebaşında kendisini izlediği sanılan hayatının aşkına adanmıştır bu yüzden bu kadar doludur kafeler restoranlar ; ya oradaysa ve onu bekliyorsa ?
kendine gel acınası güzel ; kimse seni seyretmiyor herkes kendi aleminde, herkes kendi pozunu kesiyor olası prensine ve prensesine karşı
bilmiyormusunki ; ne kadar arasanda, gezip tozsan, gözlerin acıyana kadar ufukları tarasan da senin kaderin gelip seni bulacaktır,belki hiç ummadığın anda .bu yüzden bırak artık bu sokakta bulduğun aşkları, üç günde bitirdiğin kara sevdaları...
genellikle bu ve bunun benzeri giyinirler . yani o zaman ne modaysa ; tvde ya da internette gördükleri ünlüleri kopyalarlar. tabi yazın başlarına taç olarak kullandıkları gözlükleri,spor ayakkabıları
ya da topukluları,bavul çantaları vazgeçilmezleridir.
kendi tarzları yoktur bunların sadece iyi veya kötü kopya etmeyi bilirler . yakıştı mı ? kaygıları yoktur moda ya elbet yakışır. işte bu yüzden bizler de ; tombiş tombiş bacaklarda tayt ,mini giymiş çarpık bacaklar vs .görme bahtsızlığı yaşarız
genel kültürleri magazin programları,bilgiyle alakasız,yabancı kanallardan aşırma yarışmalardan ibarettir sonrada eskaza bir soru sorulsa ( türkiyenin bir ilçesi ya da politik bir gelişme) abuk abuk bakarlar, ilgi alanlarına girmez çünkü
kıyafetler ve aksesuarlar semtlere göre değişir istinye park, capitol ya da city's gibi lüks semtlerdeki avm lerde gözlerinize inanabilirsiniz ;çünkü gördükleriniz orjinaldir.ya kamyon yükü tl verilerek alınmış ya da yurtdışı seyahati ganimetidir
orta ve düşük gelir seviyeli kişilerin uğrak mekanı avm lerde ise (capacity,armoni park,forum ist.gibi) durum biraz farklıdır, buralarda taklitler ve orjinaller biraradadır sağolsun pazar esnafımızda dünya modasını yakından takip etmekte ve birebir çakmaları kenar mahalle dilberlerine sunmaktadır son zamanlarda anadoluda sa sosyete pazarı diye kurulan pazarlarla bu ürünler oralara da ulaştırılmaktadır
istsnasız bütün avm gülleri poz keser ,öyle havalıdırlarki çantasının veya ayakkabısının çakma olduğunu asla anlayamazsınız her hareketi ,gülüşü hesaplıdır ve köşebaşında kendisini izlediği sanılan hayatının aşkına adanmıştır bu yüzden bu kadar doludur kafeler restoranlar ; ya oradaysa ve onu bekliyorsa ?
kendine gel acınası güzel ; kimse seni seyretmiyor herkes kendi aleminde, herkes kendi pozunu kesiyor olası prensine ve prensesine karşı
bilmiyormusunki ; ne kadar arasanda, gezip tozsan, gözlerin acıyana kadar ufukları tarasan da senin kaderin gelip seni bulacaktır,belki hiç ummadığın anda .bu yüzden bırak artık bu sokakta bulduğun aşkları, üç günde bitirdiğin kara sevdaları...
21 Mayıs 2010 Cuma
5000 =1000 ? ? ?
a dostlar yardım edin bana
sosyal ilşkilerim 8 aydır nerdeyse sıfır ! hatta insanlarla yaptığım tek sohbet sanal alem sohbeti diyedilirim karşı komşumun bile yüzünü görmediğim hafta oluyor,eş dostu bir kenara bırak bazen gidebildiğim cuma sohbetlerini saymazsak tabii onda da geyik yapmak ne mümkün ;edepli edepli hocayı dinleyip hanım hanımcık çayımızı içip geliyoruz, zaten ucu ucuna yetişiyorum
müşterilerimizle yaptığım gevezeliği saymazsak ,geçen gün bir tanesi bana acayip acayip bakınca çok mu
gevezelik ettim acaba ? diye düşündüm yani o kadar muhtacım çene çalmaya.( neden upuzun postlar yazdığımı da anlamışsınızdır artık ) hayır topluluk içine çıkınca ne konuşacağımı bilmiyorum artık, son trendlerden (dekorasyon ,saç,son dedikodular,mama çeşitleri ) bihaberim bir kadın için ne kadar acınacak bir durum !
ama suçun hepsi bende değil ; kadınların günlük tüketmesi gereken kelime sayısı 5000 miş (bir seminerde dinlemiştim ) yaşasın ! bütün o manalı manasız konuşmalarımıza ,sonu gelmez gezme tozma isteğimize gökteki düğüne bile gidesimiz olmasına sonunda bir kulp bulduk ; suç bende diil napalım, tüketecek beşbin kelimem var bunu harcamam lazım, fıtratımda var abi ; içiniz ne kadar rahatladı değilmi ?
öğrendiğimde aynen böyle olmuştum ben de. ey erkekler sesimizi duyun ! neymiş ; kadınlar geveze değilmiş kelimeleri tüketmeye uğraşıyorlarmış sadece,huysuz da değillermiş; kelimeleri tüketemeyince biraz asabi olmaları da normal değilmiymiş ?
hadi tahmin edin erkeklerin günlük kelime kapasitesini ; 3000 değil ,2500 değil ,1000 evet sadece küçücük 1000 tane kocalarımız eve gelince sessiz sessiz oturup, televizyon kumandasıyla aşk yaşamaya başladığında,sorduğumuz sorulara tek heceli cevaplar verdiğinde ,siz tatlı bir çift sözün açlığını çekerken ,o baba koltuğunda uyuklamaya başladığında; sen beni sevmiyorsun artık bak iki çift laf bile edemiyoruz teraneleriyle ortamı acılaştırıp huzurumuzu bozmayalım, nasıl etsin iki çift laf ? adamın repliği zaten topu topu bin kelime ; onu da işte güçte harcıyor, akşama bize birşey kalmıyorki
ya ben ne yapayım bütün gün aynı işte dipdibeyiz tek muhabbetimiz iş güç ;onu şöyle yapalım bunu böyle vs.adam iş arkadaşım oldu çıktı yahu ! akşamları bazen diğer odaya kaçıyorum birazcık özliyim seni diye.
heyytt neval ! titre ve kendine gel !sen değilmiydin eve geç geldiğinde ,öyle bir işi olsunki hep beraber olalım diye içinden geçiren ?
neymiş ? bişey dilerken iki kere daha düşünülecekmiş !
sosyal ilşkilerim 8 aydır nerdeyse sıfır ! hatta insanlarla yaptığım tek sohbet sanal alem sohbeti diyedilirim karşı komşumun bile yüzünü görmediğim hafta oluyor,eş dostu bir kenara bırak bazen gidebildiğim cuma sohbetlerini saymazsak tabii onda da geyik yapmak ne mümkün ;edepli edepli hocayı dinleyip hanım hanımcık çayımızı içip geliyoruz, zaten ucu ucuna yetişiyorum
müşterilerimizle yaptığım gevezeliği saymazsak ,geçen gün bir tanesi bana acayip acayip bakınca çok mu
gevezelik ettim acaba ? diye düşündüm yani o kadar muhtacım çene çalmaya.( neden upuzun postlar yazdığımı da anlamışsınızdır artık ) hayır topluluk içine çıkınca ne konuşacağımı bilmiyorum artık, son trendlerden (dekorasyon ,saç,son dedikodular,mama çeşitleri ) bihaberim bir kadın için ne kadar acınacak bir durum !
ama suçun hepsi bende değil ; kadınların günlük tüketmesi gereken kelime sayısı 5000 miş (bir seminerde dinlemiştim ) yaşasın ! bütün o manalı manasız konuşmalarımıza ,sonu gelmez gezme tozma isteğimize gökteki düğüne bile gidesimiz olmasına sonunda bir kulp bulduk ; suç bende diil napalım, tüketecek beşbin kelimem var bunu harcamam lazım, fıtratımda var abi ; içiniz ne kadar rahatladı değilmi ?
öğrendiğimde aynen böyle olmuştum ben de. ey erkekler sesimizi duyun ! neymiş ; kadınlar geveze değilmiş kelimeleri tüketmeye uğraşıyorlarmış sadece,huysuz da değillermiş; kelimeleri tüketemeyince biraz asabi olmaları da normal değilmiymiş ?
hadi tahmin edin erkeklerin günlük kelime kapasitesini ; 3000 değil ,2500 değil ,1000 evet sadece küçücük 1000 tane kocalarımız eve gelince sessiz sessiz oturup, televizyon kumandasıyla aşk yaşamaya başladığında,sorduğumuz sorulara tek heceli cevaplar verdiğinde ,siz tatlı bir çift sözün açlığını çekerken ,o baba koltuğunda uyuklamaya başladığında; sen beni sevmiyorsun artık bak iki çift laf bile edemiyoruz teraneleriyle ortamı acılaştırıp huzurumuzu bozmayalım, nasıl etsin iki çift laf ? adamın repliği zaten topu topu bin kelime ; onu da işte güçte harcıyor, akşama bize birşey kalmıyorki
ya ben ne yapayım bütün gün aynı işte dipdibeyiz tek muhabbetimiz iş güç ;onu şöyle yapalım bunu böyle vs.adam iş arkadaşım oldu çıktı yahu ! akşamları bazen diğer odaya kaçıyorum birazcık özliyim seni diye.
heyytt neval ! titre ve kendine gel !sen değilmiydin eve geç geldiğinde ,öyle bir işi olsunki hep beraber olalım diye içinden geçiren ?
neymiş ? bişey dilerken iki kere daha düşünülecekmiş !
20 Mayıs 2010 Perşembe
intikam meleği
bir önceki postumda sormuştum ; oğlu eve yaralı gelen anne ne yapar ? diye ve şıklar sıralamıştım o sıralar sıcağı sıcağına hepsini birden 10 kat şiddette yapabilirdim anneler beni çok daha iyi anlayacaktır evladınızın teni sizin teninizde bir parça olduğu için belki de acısına bu kadar duyarlı oluyorsunuz
iki günlük zoraki tatil arayı biraz soğutsa da gerekeni yaptık veokula şikayet dilekçemizi sunduk çocuğun okuldan uzaklaştırılmasını ve sınıfta herkesin önünda özür dilemesini istedik özel okul olduğu için kınama cezası vermekle yetinecekti, biz ısrarcı olduk uzlaşmamaları halinde emniyete başvurup olayı adli boyuta dökeceğimizi belirttik
şimdi top onlarda, öbür tarafla görüşüp uzlaşma sağlamaya çalışacaklar
mazeretleri de şu ;efendim çocuk hiperaktifmiş ilaç kullanıyormuş baskılamak için ,o gün ilacını almamış mış !
benim oğlum üçbuçuk yaşından beri şeker hastası günde 4 iğne yiyor ama kimseye saldırmıyor dedim
anne baba olmak çok zor ,çok üzgünüz
Allah merak edip sorandan ve sormayanlardan razı olsun
hepinizi ve ailelerinizi Allah a emanet ediyorum
iki günlük zoraki tatil arayı biraz soğutsa da gerekeni yaptık veokula şikayet dilekçemizi sunduk çocuğun okuldan uzaklaştırılmasını ve sınıfta herkesin önünda özür dilemesini istedik özel okul olduğu için kınama cezası vermekle yetinecekti, biz ısrarcı olduk uzlaşmamaları halinde emniyete başvurup olayı adli boyuta dökeceğimizi belirttik
şimdi top onlarda, öbür tarafla görüşüp uzlaşma sağlamaya çalışacaklar
mazeretleri de şu ;efendim çocuk hiperaktifmiş ilaç kullanıyormuş baskılamak için ,o gün ilacını almamış mış !
benim oğlum üçbuçuk yaşından beri şeker hastası günde 4 iğne yiyor ama kimseye saldırmıyor dedim
anne baba olmak çok zor ,çok üzgünüz
Allah merak edip sorandan ve sormayanlardan razı olsun
hepinizi ve ailelerinizi Allah a emanet ediyorum
19 Mayıs 2010 Çarşamba
tutmayın beni !
oğlunuz okuldan morarmış bir göz ve zedelenmiş bir gururla eve gelirse ne yaparsınız ?
a-son sürat okula gidip ortalığı birbirine katarsınız
b- o insan görünümündeki magandaya gidip öle diil böle olur yumruk diye iki tane çakarsınız
c- hüngür hüngür ağlayarak çocuğunuzun moralini iyice sıfırlarsınız
d- hastaneye gidip rapor alır sonra da o raporu müdürün burnuna dayarsınız gereğini yap diye
e- bunların hepsini birden yaparsınız
ben şimdi bunlardan birini yapmaya gidiyorum
a-son sürat okula gidip ortalığı birbirine katarsınız
b- o insan görünümündeki magandaya gidip öle diil böle olur yumruk diye iki tane çakarsınız
c- hüngür hüngür ağlayarak çocuğunuzun moralini iyice sıfırlarsınız
d- hastaneye gidip rapor alır sonra da o raporu müdürün burnuna dayarsınız gereğini yap diye
e- bunların hepsini birden yaparsınız
ben şimdi bunlardan birini yapmaya gidiyorum
10
yorumcu
Etiketler:
biz
18 Mayıs 2010 Salı
meconlarımız
yani ; maceralarımız demek oluyo ( kaynanamca ) bazı kelimelere dili dönmüyor bana da gülme çıkıyor
çok güldüğümde de seni seni gülersin tabii , diyor bu etme-bulma dünyasında biliyorum ki gelinimde bana gülecek keşke benim gibi hoşlanmayla karışık gülse ,aşağılayarak değil
dünkü yazımdan aldığım yorumlara baktım da genelde bir geçimsizlik demeyeyim de ( o ciddi bir sorun
çünkü ) bir uyumsuzluk söz konusu eh gayet normal diyorum çünkü iki değişik insan ve paylaşılan birisi var her iki tarafın da sevgilisi kayınanneye düşen bir adım geri çekilip gençleri başbaşa bırakmak ve herhangi bir müdahalede bulunmamak ,geline düşen de saygı göstermek ve güleryüzlü olmak aslında ne kadar basit ama nefsimize uyarsak da ne kadar zorlaşıyor diyorum ve salı vaazımızı burada bitiriyorum
gelelim meconlara ; kaynanam gezmeyi çok sever. eltimin söylemesi; çorumda hergün biyere gidermiş, evet hergün ! küçücük çorumda hergün kimi buluyor yarabbim dıdının dıdıısı felan herhalde. bi de ayakları ağrımasa napar bilmem.neyse ben de pek sever (dim ) im biz bunlar geldiğinde gezme maratonları düzenliyoruz adeta. hergün dışardayız bi gün anneme
bi gün yazlığa ,bi gün sohbete ,arkadaşlara ,teyzemlere,mübarek yerlere, vs.böyle uzuyor liste .zaten geldiğini duyan davet ediyor
ama birde pazar gezmelerimiz var evlere şenlik ! cuma pazarı ( fındıkzade tabiki ) mı dersin ,çarşamba ( fatih )
mı hepsi bizden soruluyor sabahtan bir çıkıyoruz akşama kadar ,bi başından giriyoruz sonunu bulana dek çıkmıyoruz .akşama doğru pilimiz bitiyo tabii , goncaaam çok yoruldum gel bizi aall diye ünlemelere başlıyorum
ama ne ballı kadındır kendisi; ne paralara neler bulduk onunla 10 liraya motif in bluzlarımı dersin 500 bine eşofman altlarımı, ne şık çiçekler ne arcopal ler .( bi de her tezgaha elini değdirmese süper olucak )
inanırmısınız bir gün tam dört mahalle yaptık saat beşe kadar ( ama cıcığımız da çıktı ne yalan söyliyim ) hemen anlatıyım ;sabah yedide felan düştük yollara mahmutpaşaya (gitmeden olurmu hiç)orayı talan ettik ne aldık ? tabiki eşarp (armine-onu da alıştırdım ) çamaşır, lokum, yemeni vs ordan tramvaya atlarsın dooğruu fındıkzade cuma pazarına; ordan da atarsın poşete eşofmanları,tabakları,hediyelikleri,ıvır zıvırı haydeee esse ye
(o da fındıkzadede) ahh benim esse sevdam hiç tükenmeyecek
arası da bayağı var ,oraya gittimi huyum kurusun; iki poşetten azla çıkamıyorum aldık poşetleri yürü yürü durağa ( 20 yıllık ehliyetim var ama süs ) saat oldu üç aradım goncamı bizi metrobüsten al diye ama baktım bu gelemiyo bir hali var korktum ;çoraplarını çıkarmış pijamalarının paçaları inmiş gözüküyor umurunda değil,yanaklar kıpkırmızı ,bir adım atışı var sarhoş gibi dedim içimden senmiydin beni gezdir diyen ?doydunmu gezmeye ? ama bitmedi eziyet pardon gezme hep dünyalık olmaz hadi sohbete, olmaz ben gidemem öldüm diyo ( herhalde hayatında ilk defa gezmeyi reddetmiştir o kadar gezgiç çünkü ) ben de diyorum banane gitcez gittik tabii saat dört buçuk gibi, ama akşam erkenden yattı garibim ,anca bikaç günde kendine geldi (yaşasın kötülük ! )
sayemde o gün kaynanam imama gavur demeyi öğrendi
yarın meconlara devam..
çok güldüğümde de seni seni gülersin tabii , diyor bu etme-bulma dünyasında biliyorum ki gelinimde bana gülecek keşke benim gibi hoşlanmayla karışık gülse ,aşağılayarak değil
dünkü yazımdan aldığım yorumlara baktım da genelde bir geçimsizlik demeyeyim de ( o ciddi bir sorun
çünkü ) bir uyumsuzluk söz konusu eh gayet normal diyorum çünkü iki değişik insan ve paylaşılan birisi var her iki tarafın da sevgilisi kayınanneye düşen bir adım geri çekilip gençleri başbaşa bırakmak ve herhangi bir müdahalede bulunmamak ,geline düşen de saygı göstermek ve güleryüzlü olmak aslında ne kadar basit ama nefsimize uyarsak da ne kadar zorlaşıyor diyorum ve salı vaazımızı burada bitiriyorum
gelelim meconlara ; kaynanam gezmeyi çok sever. eltimin söylemesi; çorumda hergün biyere gidermiş, evet hergün ! küçücük çorumda hergün kimi buluyor yarabbim dıdının dıdıısı felan herhalde. bi de ayakları ağrımasa napar bilmem.neyse ben de pek sever (dim ) im biz bunlar geldiğinde gezme maratonları düzenliyoruz adeta. hergün dışardayız bi gün anneme
bi gün yazlığa ,bi gün sohbete ,arkadaşlara ,teyzemlere,mübarek yerlere, vs.böyle uzuyor liste .zaten geldiğini duyan davet ediyor
ama birde pazar gezmelerimiz var evlere şenlik ! cuma pazarı ( fındıkzade tabiki ) mı dersin ,çarşamba ( fatih )
mı hepsi bizden soruluyor sabahtan bir çıkıyoruz akşama kadar ,bi başından giriyoruz sonunu bulana dek çıkmıyoruz .akşama doğru pilimiz bitiyo tabii , goncaaam çok yoruldum gel bizi aall diye ünlemelere başlıyorum
ama ne ballı kadındır kendisi; ne paralara neler bulduk onunla 10 liraya motif in bluzlarımı dersin 500 bine eşofman altlarımı, ne şık çiçekler ne arcopal ler .( bi de her tezgaha elini değdirmese süper olucak )
inanırmısınız bir gün tam dört mahalle yaptık saat beşe kadar ( ama cıcığımız da çıktı ne yalan söyliyim ) hemen anlatıyım ;sabah yedide felan düştük yollara mahmutpaşaya (gitmeden olurmu hiç)orayı talan ettik ne aldık ? tabiki eşarp (armine-onu da alıştırdım ) çamaşır, lokum, yemeni vs ordan tramvaya atlarsın dooğruu fındıkzade cuma pazarına; ordan da atarsın poşete eşofmanları,tabakları,hediyelikleri,ıvır zıvırı haydeee esse ye
(o da fındıkzadede) ahh benim esse sevdam hiç tükenmeyecek
arası da bayağı var ,oraya gittimi huyum kurusun; iki poşetten azla çıkamıyorum aldık poşetleri yürü yürü durağa ( 20 yıllık ehliyetim var ama süs ) saat oldu üç aradım goncamı bizi metrobüsten al diye ama baktım bu gelemiyo bir hali var korktum ;çoraplarını çıkarmış pijamalarının paçaları inmiş gözüküyor umurunda değil,yanaklar kıpkırmızı ,bir adım atışı var sarhoş gibi dedim içimden senmiydin beni gezdir diyen ?doydunmu gezmeye ? ama bitmedi eziyet pardon gezme hep dünyalık olmaz hadi sohbete, olmaz ben gidemem öldüm diyo ( herhalde hayatında ilk defa gezmeyi reddetmiştir o kadar gezgiç çünkü ) ben de diyorum banane gitcez gittik tabii saat dört buçuk gibi, ama akşam erkenden yattı garibim ,anca bikaç günde kendine geldi (yaşasın kötülük ! )
sayemde o gün kaynanam imama gavur demeyi öğrendi
yarın meconlara devam..
17 Mayıs 2010 Pazartesi
kaynanasını seven...
ayağa kalksın !
hadi ordan !
şimdi diyeceksiniz ki ; ben seviyorum (özellikle nişanlılar pek bi bayılır,evlendikten sonra görürürsün nasıl kıskandığını )
tamam sevebilirsin ,ama bu sevgi nasıl bir sevgi ?
ne kadar kırılsan da içinden atamadığın bir sevgi mi ?
yoksa en ufak fikir ayrılığında kaybolup giden bir sevgi mi ?
kayınannesinden yüz bulamayıp da onu seven bir gelin düşünemiyorum varsa da mazoşist olma ihtimali kuvvetli
severiz onları da (nasıl sevmem biricik goncamın sebeb-i hayat ıdır çünkü ) AMA bu biraz şartlı sevgidir
sevme derecemiz onların bizi nasıl idare ettiklerine,tavırlarına bağlıdır çok kez.
nerden mi biliyorum ? tabiki hayat tecrübesi,gözlem ve kayınannemle benim yaşadıklarımdan...
kaynanam evlendiğimizde bence bana gıcık oluyordu ; istanbullu gelin oğlumu (en sevdiği -bunu ben söylemiyorum) aldı götürdü uzaklara diye ,bi de ben öyle ukalaydım ki, hiç mihnetim yoktu buna eşimin ailesi anaerkil kayınvalidemin dediği oluyor ,eh gelin bu işe dur derse kötü olur tabii. bi de lafları var kimseye batmıyor millet alışmış gülüp geçiyor ama melek timsali annemden sonra hem batıyor hem kaşındırıyor
hal böyle olunca da sürtüşme kaçınılmaz oldu tabii..bayağı badireler atlattık o söyledi bazen ben de söyledim,bazen tavır koydum,bazen tersledim eşim harikaydı asla karışmıyacağım dedi ve yaptı
eğer o karışsaydı herkes daha fazla üzülücekti iki sene hiç görüşmediğimiz oldu ondan sonra ne oldu bilinmez hikmetten sual olunmaz misali benim kayınvalide değiştirme gibi oldu (herhalde bu benden deli uymiyim şimdi buna dedi )
geçim için en güzel şeyi yaptı ; GÖRMEMEYİ ve SUSMAYI öğrendi .
ben de onu idare etmeyi ve hoşgörmeyi .şimdi annemle konuşamadığım şeyleri onunla konuşuyorum ,annemi eleştiremediğim kadar onu eleştiriyorum ama hakkını yemeden .annemle gezmediğim kadar onunla geziyorum
birbirimizin sınırlarını öğrendik ,aşmamaya çalışıyoruz sonuç ; senede bir kez 3-4 haftalığına misafirim oluyorlar gelmelerini dört gözle bekliyoruz onunla ne gezmelerimiz ,maceralarımız var bizim ( bazen nerdeyse beni sevdiğinden kuşkulanıyorum )
şimdi nerden çıktı bu kaynana muhabbeti diyorsanız a dostlar 14 yaşında bir oğulcağımızım var benim !
elbet bir gün evlenecek o zaman ben ne yapacağımdır ? babasını öpünce beni de öppp diye çığrım çığrım çağıran annesi olaraktan . ya da birisi üzdüğünde olmayan uzun tırnaklarımla yüzünü yolmak isteğim ?
oyy terledim ha !
kesinlikle üniversiteyi bitirene kadar bekar gezelim i sarıp sarıp dinletmeli beynini yıkamalı ,o zamana kadar anca alışırım ben bu fikre
yarın ; kayınvalidemle maceralarımız
11
yorumcu
Etiketler:
biz
16 Mayıs 2010 Pazar
nasılız ?
iyiyiz sağolun , sizi sormalı ?
şaka bir yana, bugün ailemizden bahsedesim geldi biz çekirdek bir aileyiz (çekirdeği de ayrıca severiz )
kızım malumunuz bu sene üniversite sınavlarına hazırlanıyor (umduğumuz kadar iyi geçmese de iyi bir sonuç aldı şükür ) küçük tırtılım ise 14 yaşında ergenlik sivilcesi, bunalımıyla ve sbs siyle uğraşıyor biz ise onlarla ve hayatla ..
eşimle üniversiteden beri beraberiz ,binlerce şükürler olsun onu karşıma çıkaran yaratan mevlaya...
(beraberiz dedim ama 4 senede ikna oldum ) o da başka zamana kalsın artık
her ikimiz de restoratör olmamıza rağmen mesleğimizi yapma imkanı olmadı hiç o zamanlar bu kadar yaygın değildi bu meslek devlete ait 2-3 kurum ve birkaç özel şirket vardı hoş özel şirketlerin yaptığı da restorasyon değil inşaat işiydi resmen ,orjinallik gözetilmeden ayrıca üniversitelerde başörtüsü sorunu ( asla türban demem ) bizim zamanımızada başladı son dönemimizdi ; çok yıprandık ,provoke etmeye çalıştılar uymadık şükür ,sonuçsuz eylemlere katılmadık .nasıl sonuç alınabilirdi ki böyle bir kine karşı ? masumca taktığımız eşarba kulp taktılar;bir şeyi simgeliyor diye sonunda millet de neyi simgeliyor acaba? dedi bize bakarken fitne sokmak budur işte ...
neticede ailemizin de baskısıyla açtık başımızı, düşünün ; 20 yaşında genç kız o zamana dek titizlikle sakladığı saçlarını zorla açmış .öyle yıkıcıydı ki bizim için, hiç alışamadık her seferinde ağlaya ağlaya açardık eşarbımızı
türkiye bu ayıbı hala yaşıyor
evlendikten kısa süre sonra kızımız doğduğu için çalışamadım tam 6 yaşına geldi çalışsammı derken oğlum oldu, gene başka bahara kaldı o bahar da 5 sene önce başladı ancak kendi işimizin başına geçince çalışmam şart oldu yoksa ben hala evdeydim ,belki de bir çocuğum daha olmuştu
5 senedir yorucu bir tempoyla çalışıyoruz hele bu sene sorumluluğumuz daha da arttı yeni bir yer açalım derken krize çattık ,sağolsun ülkemizdeki sistem nerdeyse işvereni cezalandırıyor ağır vergilerle,yaptırımlarla
büyük şirketseniz bir şekilde birşeylerden sıyrılıyorsunuz ama kobiyseniz vay halinize ...
iş hayatından bu kadar bahis yeter..
gezmeyi çok sevsek de istediğimiz sıklıkta gezemiyoruz ,yalnızca 1 ay tatilimiz var bunun 2 haftası deniz+kum+güneş le geçerken, bir haftasını da sıla-i rahimle çorumda geçiriyoruz
bugünlük bu kadar olsun devamı yarına kalsın...
taze kahve sormuş hafta sonu planlarının hangisini hayata geçirdiğimi hemen söyliyim ; bunu ;
ve bunu ;
bunu ;
ve de bunu yaptım ;
sağlıcakla kalıverin...
şaka bir yana, bugün ailemizden bahsedesim geldi biz çekirdek bir aileyiz (çekirdeği de ayrıca severiz )
kızım malumunuz bu sene üniversite sınavlarına hazırlanıyor (umduğumuz kadar iyi geçmese de iyi bir sonuç aldı şükür ) küçük tırtılım ise 14 yaşında ergenlik sivilcesi, bunalımıyla ve sbs siyle uğraşıyor biz ise onlarla ve hayatla ..
eşimle üniversiteden beri beraberiz ,binlerce şükürler olsun onu karşıma çıkaran yaratan mevlaya...
(beraberiz dedim ama 4 senede ikna oldum ) o da başka zamana kalsın artık
neticede ailemizin de baskısıyla açtık başımızı, düşünün ; 20 yaşında genç kız o zamana dek titizlikle sakladığı saçlarını zorla açmış .öyle yıkıcıydı ki bizim için, hiç alışamadık her seferinde ağlaya ağlaya açardık eşarbımızı
türkiye bu ayıbı hala yaşıyor
evlendikten kısa süre sonra kızımız doğduğu için çalışamadım tam 6 yaşına geldi çalışsammı derken oğlum oldu, gene başka bahara kaldı o bahar da 5 sene önce başladı ancak kendi işimizin başına geçince çalışmam şart oldu yoksa ben hala evdeydim ,belki de bir çocuğum daha olmuştu
5 senedir yorucu bir tempoyla çalışıyoruz hele bu sene sorumluluğumuz daha da arttı yeni bir yer açalım derken krize çattık ,sağolsun ülkemizdeki sistem nerdeyse işvereni cezalandırıyor ağır vergilerle,yaptırımlarla
büyük şirketseniz bir şekilde birşeylerden sıyrılıyorsunuz ama kobiyseniz vay halinize ...
iş hayatından bu kadar bahis yeter..
gezmeyi çok sevsek de istediğimiz sıklıkta gezemiyoruz ,yalnızca 1 ay tatilimiz var bunun 2 haftası deniz+kum+güneş le geçerken, bir haftasını da sıla-i rahimle çorumda geçiriyoruz
bugünlük bu kadar olsun devamı yarına kalsın...
taze kahve sormuş hafta sonu planlarının hangisini hayata geçirdiğimi hemen söyliyim ; bunu ;
ve bunu ;
bunu ;
ve de bunu yaptım ;
sağlıcakla kalıverin...
15 Mayıs 2010 Cumartesi
iki güne bin plan
haftasonunda teyyare ne yapsın?
gügüyle bakırköy kaçamağı ve capacityi 456.kez gezsin
istasyondaki kitapçıları talan edip, yeni bir kitap kulesi kursun burada yaptığım gibi (sonra da kuleyi yıkmak için gözleri belerene kadar okusun)
kırıktabakta ,kuru ve yaş bilumum dolma çeşitlerini mideye götürsün ayrıntılar
güzelleşme seansı için kuaförden randevu alsın
eminönü armineye gidip eşarpları karıştır enaz 5 tanesine vurul, 3 tane almadan gelme, ordan da nikon a git objektif koruma zımbırtısı al (kızımın siparişi) hacı bekire uğramayı asla unutma
temizlik yap ,camları sil ,yakında dışarıyı göremiceksin
internetten güzel mama tarifleri bul ,en az 2 tatlı 2 tuzlu 1 çeşit te salata yap (brokoli mesela) otur ye iki günde 2 kilo al, altı ayda vereme
yazlıkları çıkar , çocuklar piştiler
boşver hiçbirini yapma, tembel tembel yat. gene zorlu bir hafta seni bekliyor
ne demişler ? hayat seçimlerden ibarettir;.nasıl seçtiysen öyle yaşarsın
iyi haftasonları...
gügüyle bakırköy kaçamağı ve capacityi 456.kez gezsin
istasyondaki kitapçıları talan edip, yeni bir kitap kulesi kursun burada yaptığım gibi (sonra da kuleyi yıkmak için gözleri belerene kadar okusun)
kırıktabakta ,kuru ve yaş bilumum dolma çeşitlerini mideye götürsün ayrıntılar
güzelleşme seansı için kuaförden randevu alsın
eminönü armineye gidip eşarpları karıştır enaz 5 tanesine vurul, 3 tane almadan gelme, ordan da nikon a git objektif koruma zımbırtısı al (kızımın siparişi) hacı bekire uğramayı asla unutma
temizlik yap ,camları sil ,yakında dışarıyı göremiceksin
internetten güzel mama tarifleri bul ,en az 2 tatlı 2 tuzlu 1 çeşit te salata yap (brokoli mesela) otur ye iki günde 2 kilo al, altı ayda vereme
yazlıkları çıkar , çocuklar piştiler
boşver hiçbirini yapma, tembel tembel yat. gene zorlu bir hafta seni bekliyor
ne demişler ? hayat seçimlerden ibarettir;.nasıl seçtiysen öyle yaşarsın
iyi haftasonları...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)