Çocukluğumuzda ve yetişme çağlarımızda.
Aksaçlı ve vuruş burus nineler. kulagi her daim ezanda, kucağında torun hoplatan evin işini yapan gelinine yol gösteren, itilip kakılmadan baştacıı edilirmişler evde.
Bizim neslimiz onlara gösterilen saygıyı görerek öğrendi, yaşlanan ana babasına hürmeti.
Ve bir kuraldı adeta ;yaslanınca başını örtüp namaza başlamak, hatta hacca gitmek, ne kadar süslü de olsa. boyle yapanları görünce, annemin lafı çın çın kulağımda çınlardı; gençlikte yapılan ibadetler florasan ışığı gibidir, yaşlaninca yapilanlarsa mum ışığı . mum felan ama, bir çaba varmış ortada yine de..
Hadi şimdinin ninelerine bakalım; yüzü kabartma tozunu yemiş kek gibi kabartilmis.
Aksine, umudunun havası pardon yağı çekilip alınmış. degme tazenin giymeyeceği darlıkta elbiseye tıkışmış, gözleri ümitsiz bakan teyzeler.
Her takılı kalan bakışta hayranlık arayan teyzeler ! silüet ne kadar genç olsa da ,sisirdikce daha da derine kaçan o gozlerdeki yaşanmış yılları, kabullenememenin ızdırabını nasıl sileceksiniz ?
Ve biliyormusunuz ,sermaye akıttığınız o kozmetikler gunü kurtarmaya sadece.
ninem bes vakit seccadesinde geçirdiği huzur dolu anlarla sahipti o buruşuk ama kaymak gibi pürüzsüz cilde.