nişanlıyken kayınvalidemin telaşlı hareketliliğime taktığı isim yürümez hoplarmışım kendi donuk kızından sonra iyi değişiklik tabii ( bakarmısınız tevazu kanatlarını yerlere kadar indirmişim)
aslında şunu kastetmediğinden emin değilim hala;
annemlerim taktığı isim ise; telaşe memuru bir şeyi yapmaya kalktığım zaman hızlı yapmak isterim hız da felaket doğurduğu için, bir şeyler devrilir, dökerim elimdekini sıkça da kendimi yaralarım hani anlatmıştım ya ellerimin yarası hiç bitmez goncam sormaktan bıktı; nasıl oldu ? diye ben bereleri yenilemekten bıkmadım hatırlamam da zaten, nasıl olduğunu
hep mi böyleydim ? evet hatta daha hızlı daha coşku dolu hergün yeni bir macera ; bugün hayat ne getirecek ? sevinciyle kalkardım tabii sorumluluk derslerinle sınırlı şimdi tam da bizim boncuklarımıza yaptığımız gibi ; herşey sana sunuluyor nazlanarak seçiyorsun anne babanın eli üstündeyse , evliyken, çoluk çocuğun varken bile hayatın sivri köşelerinden korunuyorsun
sonra bişeyler oluyor ve derin acıyla tanışıyorsun ; dengeler altüst hayata kuşkuyla bakıyorsun yataktan kalkarken , bugün kötü bişey olmasına dönüyor niyetler
başlıyorsun hayatı sevmemeye , getirdiklerinden dolayı 3 seçeneğin var ;
ya dünyayı kendi haline bırakıp gelene amenna ,
ya her iki tarafa da ehemmiyet ( yapabilen tüyo versin please),
ya da var gücünle dünya için didin dur ; sonucunu alırsın , yetmişinde felan yanında gelen hastalık bonusuyla beraber seç bakalım !
yılbaşında dansöz de oynattın ya teyyare ; sırtın yere gelmez artık
29 Aralık 2010 Çarşamba
kırkından sonrası için, teyyare revolution zamanı dedi ve yeni kararlar aldı hadi bakalım ;
az hüzün bol neşe
ergenime daha az müdahale
sorunlar tepeye değil kulak arkasına
saçlar gidecek, röfle hayallerde ancak
direksiyon dersi ; kocamdan değil tabii bayandan
sağa sola çarpsam da, içimi ve canımı yakmayacak bir araba
free çalışacağım yeni bir iş
tatlıya ve dürüme stop , tahıla ve meyvaya geç
daha az pc daha fazla muhabbet
ille de seyahat illaki seyahat lazım
ah neval ah asıl sana saydıklarını uygulayacak azim lazım
28 Aralık 2010 Salı
er- kek- ler
belli yaşa kadar görmezden geldiğimiz; ilkokul dörde kadar felan
daha sonra da gözümüzü alamadığımız ; lise aşkları
bir zaman sonra gıcık olduğumuz ; feministlik rüzgarına kapıldığımız zamanlar
nihayet bir tanesiyle bayıla bayıla evlendiğimiz ; nasibimiz, beyaz atlı prensimiz, bizi ufka doğru götüren
istemem deyip yan cebimize koyduğumuz bonuslarımız ; annelerimizle çeyiz istemeem ben
evlenmiicem kavgaları yapıp sonra bir çöp bırakmadan herşeyi toparlayıp gitmezmiyiz ?
olmazsa olmazımız ; aşık olduğun yaşın ne olursa olsun
evimizin direği ; hayat arkadaşımız çocukların bitmek bilmeyen isteklerine karşı sabır taşınız, dayanma gücü
bir bakışı dünyaya bedel ; bir bakışı da zindan eder bakış var .. bakış var...
en fazla sevindiren ; çok fazla da üzebilen
yeri gelip canını emanet ettiğin arkana bakmadan ; iş nefsine gelince asla güvenmemen gereken
elini eline verdiğinde kalbini önüne seren erkek var , dünyaları versen de gözü çöplükte olan erkek var
daha sonra da gözümüzü alamadığımız ; lise aşkları
bir zaman sonra gıcık olduğumuz ; feministlik rüzgarına kapıldığımız zamanlar
nihayet bir tanesiyle bayıla bayıla evlendiğimiz ; nasibimiz, beyaz atlı prensimiz, bizi ufka doğru götüren
istemem deyip yan cebimize koyduğumuz bonuslarımız ; annelerimizle çeyiz istemeem ben
evlenmiicem kavgaları yapıp sonra bir çöp bırakmadan herşeyi toparlayıp gitmezmiyiz ?
olmazsa olmazımız ; aşık olduğun yaşın ne olursa olsun
evimizin direği ; hayat arkadaşımız çocukların bitmek bilmeyen isteklerine karşı sabır taşınız, dayanma gücü
bir bakışı dünyaya bedel ; bir bakışı da zindan eder bakış var .. bakış var...
en fazla sevindiren ; çok fazla da üzebilen
yeri gelip canını emanet ettiğin arkana bakmadan ; iş nefsine gelince asla güvenmemen gereken
elini eline verdiğinde kalbini önüne seren erkek var , dünyaları versen de gözü çöplükte olan erkek var
26 Aralık 2010 Pazar
yüreğimin paresi ,başımın tatlı belası
çocuğundan şikayetçi olmayan varmı aceb ? özellikle agresif ya da hiperaktif olmalarından ya da tatminsiz olmalarından vs vs
şimdi suçluyu arayalım ;
öncelikle ; anaokulu macerası bir sürü bilinen artısı yanında en büyük eksisi çocuğu anasının kucağından okul yoluna erkenden düşürmesidir iki boncuğumu da, nasıl olsa uzuun yıllar okuyacaklar diye anasınıfına göndermemiştim bazıları gibi, birinci sınıfa erken başlama imkanı varken tercih etmedim çünkü kendimden biliyorum ; lise son sınıfta artık okuldan bıkmıştım üniversite hayatı armağan gibi geldi.
neyse miniklere dönersek, beşinci sınıftan itibaren yaprak testlerle tanışıyorlar ortaokul, ise dershane etüt okul arasında geçiyor sbs sınavı için sıkıysa gönderme ; düz lise yolu gözüküyor bu da demektirki ; no üniversite yada dandik bir yüksekokul 13- 15 yaşındaki çocuklardan çok şey bekliyoruz oynayacak zamanları kalmıyor ki . bilumum eğlenceleri ,bilgisayar karşısında zom olmak ya da hafta sonu a.v.m gezileri bu koşturmacanın stresini vurdulu kırdılı oyunlardan çıkarmalarına şaşmamak lazım analar babalarsa koşturup duran kuklalar gibi ,dershaneye götür ,etüde bırak
aman yeterki çalışsınlar becerebilsek onların yerine çalışıp sınavlara da gireceğiz. gerçi o günler de yakın galiba.
çocuklar hayatı anlasın diye, yaz tatillerinde ustanın yanına çırak verilirdi noldu ? dershanenin hızlandırması var olur mu hiç ? işte bu neslin çocukları herşeyi başkasından bekliyecek korkarım insan ilişkileri sıfır şiddete meyilli kafası kızdımı öğretmenini bıçaklayan bugün kazandığını bugün yiyen -arkasında ana babası varya nasıl olsa koşar yetişir-
anne babalarıyla ne kadar da kibar konuşuyorlar değilmi ? ya da ne güzel buyuruyorlarmı diyelim ? bir keresinde kızım ; altıncı sınıfta bu ne kızım ? diye soran babasına gayet rahat neye benziyor ? diye sormuştu kızamamıştık ; muhakkak ki en büyük suç bizimdi.
ah ah daha ne mısralar dizerim buraya dertliyim dertli lakin çözüm çözüm nerde ? bu yurdu yönetecek gençler, emaneti devralacak gençler nerde ?
daha da özü ; fatihler yetiştirecek analar nerde ?
şimdi suçluyu arayalım ;
öncelikle ; anaokulu macerası bir sürü bilinen artısı yanında en büyük eksisi çocuğu anasının kucağından okul yoluna erkenden düşürmesidir iki boncuğumu da, nasıl olsa uzuun yıllar okuyacaklar diye anasınıfına göndermemiştim bazıları gibi, birinci sınıfa erken başlama imkanı varken tercih etmedim çünkü kendimden biliyorum ; lise son sınıfta artık okuldan bıkmıştım üniversite hayatı armağan gibi geldi.
neyse miniklere dönersek, beşinci sınıftan itibaren yaprak testlerle tanışıyorlar ortaokul, ise dershane etüt okul arasında geçiyor sbs sınavı için sıkıysa gönderme ; düz lise yolu gözüküyor bu da demektirki ; no üniversite yada dandik bir yüksekokul 13- 15 yaşındaki çocuklardan çok şey bekliyoruz oynayacak zamanları kalmıyor ki . bilumum eğlenceleri ,bilgisayar karşısında zom olmak ya da hafta sonu a.v.m gezileri bu koşturmacanın stresini vurdulu kırdılı oyunlardan çıkarmalarına şaşmamak lazım analar babalarsa koşturup duran kuklalar gibi ,dershaneye götür ,etüde bırak
aman yeterki çalışsınlar becerebilsek onların yerine çalışıp sınavlara da gireceğiz. gerçi o günler de yakın galiba.
çocuklar hayatı anlasın diye, yaz tatillerinde ustanın yanına çırak verilirdi noldu ? dershanenin hızlandırması var olur mu hiç ? işte bu neslin çocukları herşeyi başkasından bekliyecek korkarım insan ilişkileri sıfır şiddete meyilli kafası kızdımı öğretmenini bıçaklayan bugün kazandığını bugün yiyen -arkasında ana babası varya nasıl olsa koşar yetişir-
anne babalarıyla ne kadar da kibar konuşuyorlar değilmi ? ya da ne güzel buyuruyorlarmı diyelim ? bir keresinde kızım ; altıncı sınıfta bu ne kızım ? diye soran babasına gayet rahat neye benziyor ? diye sormuştu kızamamıştık ; muhakkak ki en büyük suç bizimdi.
ah ah daha ne mısralar dizerim buraya dertliyim dertli lakin çözüm çözüm nerde ? bu yurdu yönetecek gençler, emaneti devralacak gençler nerde ?
daha da özü ; fatihler yetiştirecek analar nerde ?
25 Aralık 2010 Cumartesi
50 gr tereyağ nelere ? kadirsin
saçımdaki yağlara
habire çekilen uf puf lara
küvette uzanmış yatan kilime
hayatımdan yarım saate
hikayenin özeti bu başlangıcıysa şöyle ; akşam masumca boncuklara tereyağlı patates yapmak için dolaba seğirttim ve tereyağ kutusunu, elime almamla düşürmem bir oldu sakar olduğumu söylemiştim zaten.
sadece düşse ne ala ! kapağı açıldı ve topak topak tereyağlar, mutfağın her yerine saçıldı bulaşmasın diye uğraşarak alma çabalarım , sonuçsuz kalmaya mahkumdu tabii ve süpürgeme sarıldım cadı misali kilime dökülenleri, arka taraftan silkelerim diye, içimi rahatlatmaya çalışıyordum bir taraftan da kilimi çırpmamla, rüzgarın azizliğine uğramam bir oldu camın önüne de yapıştılar üf üf içime bile girdiğini hissettim o kadar yani hatta eriyip aktıklarını bile hissediyorum
ayy şimdi halıyı mı sileyim ? kilimi mi yıkayayım ? üzerimi mi değişeyim ? zorunlu duş mu alayım ?
saçında tereyağ topağı olan, teyyare soruyor ... yok yok en iyisi oturup ağlayayım ben
habire çekilen uf puf lara
küvette uzanmış yatan kilime
hayatımdan yarım saate
hikayenin özeti bu başlangıcıysa şöyle ; akşam masumca boncuklara tereyağlı patates yapmak için dolaba seğirttim ve tereyağ kutusunu, elime almamla düşürmem bir oldu sakar olduğumu söylemiştim zaten.
sadece düşse ne ala ! kapağı açıldı ve topak topak tereyağlar, mutfağın her yerine saçıldı bulaşmasın diye uğraşarak alma çabalarım , sonuçsuz kalmaya mahkumdu tabii ve süpürgeme sarıldım cadı misali kilime dökülenleri, arka taraftan silkelerim diye, içimi rahatlatmaya çalışıyordum bir taraftan da kilimi çırpmamla, rüzgarın azizliğine uğramam bir oldu camın önüne de yapıştılar üf üf içime bile girdiğini hissettim o kadar yani hatta eriyip aktıklarını bile hissediyorum
ayy şimdi halıyı mı sileyim ? kilimi mi yıkayayım ? üzerimi mi değişeyim ? zorunlu duş mu alayım ?
saçında tereyağ topağı olan, teyyare soruyor ... yok yok en iyisi oturup ağlayayım ben
10
yorumcu
Etiketler:
biz
24 Aralık 2010 Cuma
bir rüyayla uyandım bu sabah ;
bir dinle hele sonra da hayra yor lütfen ;
lise kankalarım hani şu durup durup 16 yıl sonra birbirimizi bulduğumuz onlarla yine gençlik çağına dönmüşüz herkeste aynı saçlar, aynı imaj fakat farklı bilinç yani , biliyoruz tekrar genç olduğumuzu işte bu da ayrı mutlu ediyor bizi
bir rüyaya böyle sevinen teyyare, aslı olsa neler yapar düşünün artık
bazen hayat öyle acıtıyorki canımızı , olumsuzluklar birbiri ardına bombalarken sinemizi namertler kaldırırken hırsımızı hafakanımızı , bir tatlı gülüş, bir can veren söz ya da güzel bir hadiseye, bir muştuya hasretiz bunları bulamayınca ; teselliyi rüyalarda arayacağız lakin onlar da bulanmış galiba mutluluk başka baharlara kalmış
lise kankalarım hani şu durup durup 16 yıl sonra birbirimizi bulduğumuz onlarla yine gençlik çağına dönmüşüz herkeste aynı saçlar, aynı imaj fakat farklı bilinç yani , biliyoruz tekrar genç olduğumuzu işte bu da ayrı mutlu ediyor bizi
bir rüyaya böyle sevinen teyyare, aslı olsa neler yapar düşünün artık
bazen hayat öyle acıtıyorki canımızı , olumsuzluklar birbiri ardına bombalarken sinemizi namertler kaldırırken hırsımızı hafakanımızı , bir tatlı gülüş, bir can veren söz ya da güzel bir hadiseye, bir muştuya hasretiz bunları bulamayınca ; teselliyi rüyalarda arayacağız lakin onlar da bulanmış galiba mutluluk başka baharlara kalmış
23 Aralık 2010 Perşembe
para peşin- kırmızı peşin
sabah kahvaltı menüsünü (öğlen saatlerinde) ergen kırıntısı oğluma bu sözlerle noktaladım
menümüz pratik, fiyatlarımız makul ;
1- tost , süt ,haşlanmış yumurta = koldan bir ısırık
2- kıymalı yumurta ,salatalık,süt = popodan iki ısırık
3- anneanne böreği,süt = paha biçilemez
evet , itiraf ediyorum boyu boyumu geçmiş, bıyıkları terlemiş kocaman çocuğu ısırmak biraz zor oluyor ama napayım ?
anne şefkati işte sınır tanımıyor
menümüz pratik, fiyatlarımız makul ;
1- tost , süt ,haşlanmış yumurta = koldan bir ısırık
2- kıymalı yumurta ,salatalık,süt = popodan iki ısırık
3- anneanne böreği,süt = paha biçilemez
evet , itiraf ediyorum boyu boyumu geçmiş, bıyıkları terlemiş kocaman çocuğu ısırmak biraz zor oluyor ama napayım ?
anne şefkati işte sınır tanımıyor
10
yorumcu
Etiketler:
biz
22 Aralık 2010 Çarşamba
anne anne anneciğim
annelik ; dünyadaki en en güzel duygulardan biri . mevlamın izniyle, layık olan yaşasın inş.
ilkleri hep yaşatan, cenneti ayaklarımızın altına getiren yüce taht . onun şefkati , ilk gülücük sevinci, ilk kelimeler , telaşlar ve üzüntü derken, yürek çırpıntısıyla geçen bir ömürdür annelik serüveni.
lakin ;
bir anne nereye kadar bağışlar evladını ? gözyaşlarının üzerine, nasıl sünger çekebilir olmamışcasına ?
ve ne kadar emin olabilir, tekrar aynı yerden kurşunu yemeyeceğine ?
ilkleri hep yaşatan, cenneti ayaklarımızın altına getiren yüce taht . onun şefkati , ilk gülücük sevinci, ilk kelimeler , telaşlar ve üzüntü derken, yürek çırpıntısıyla geçen bir ömürdür annelik serüveni.
lakin ;
bir anne nereye kadar bağışlar evladını ? gözyaşlarının üzerine, nasıl sünger çekebilir olmamışcasına ?
ve ne kadar emin olabilir, tekrar aynı yerden kurşunu yemeyeceğine ?
13
yorumcu
Etiketler:
felsefe,
merak
tete mari kahvaltısı
hafta sonu ziyarete gelen teyzemle, kızı gügünün sabahın altısında zorlamamla yedikleri iki lokma yani malum trakyalıyız ; bizim köyde teyzeye tete der eskiler mari de moreden bozma mı acep ? aslında hani şu; ' abe gızanım' diye konuşulan bölgede değil köyümüz istanbula yaklaştıkça yumuşamış dil biraz annemle diğer teyze kızımın konuşmasını dinlemekse ; evlere şenlik eşimle boncuklara eğlencelik nasıl olmasınki ? şöyle yani ;
küçük ürkiye (rukiye) büyük ürkiye (sanki başka isim kalmamış gibi) küçük ürkiyenin ablası şöyle yapmış felan filan...
bunlar işin tatlı yüzü diğer yüzüyse ; bir zamanlar dimdik gezen akrabaların topallaya topallaya yürümeye başlamaları bazılarının gözden yavaş yavaş kaybolurken, diğerlerinin de evlatlarının teveccühlerini ihtiyaç içinde beklemeleri hele bunlar yeni bir yaş alınacak zamanda gözlendiğinde sonuç ; umutsuzluk
yaşlanma ve muhtaç olma korkusu kırklı yaşların en büyük kabusu galiba
21 Aralık 2010 Salı
yorgun fakat mutlu
iş çıkışı dükkan için malzeme almak üzere istoça gittik pek bir severim eminönüne alternatif, her şeyi ama herşeyi bulabileceğiniz , kocaman bir çarşı saatimiz bozulmuştu epeydir bakıyorduk ;
balkonumuza bir dokunuş ;
deposite alışveriş merkezinde namaz molası . şu meşhur mağaza mol e uğradım gerçekten ucuz üç tişört 10 tl ;
simli mumlarım; yeri göğü batırdı pullu pullu olduk ailecek
ahh bu da yaşgünü hediyem işte ; rengi mor aslında eşim bu rengi seviyor
bugünlerde bir edeb ya hu ! nidaları geçiyor bloglarda birileri birilerinin canını sıkıyor kim yapar ki ? diye düşünmüşümdür hep kim durduk yerde sataşırki ? yan baktın, çamura battın diye elaleme sonra tanımadığım, ilk gördüğüm bloglardan birini okurken, küfürle irkildim
kendini mahallenin kabadayısı sanan bayan; döşüyordu satırları dedimki ; hani merak ediyordun ya ? böyle insanlar işte rahatça küfür etmek için blog açan insanlar
ayıp yahu! yazana da, tepki göstermeyen izleyiciye de ayıp kimse sizin defolu beyninizi bozuk ağzını çekmek zorunda değil
balkonumuza bir dokunuş ;
deposite alışveriş merkezinde namaz molası . şu meşhur mağaza mol e uğradım gerçekten ucuz üç tişört 10 tl ;
simli mumlarım; yeri göğü batırdı pullu pullu olduk ailecek
ahh bu da yaşgünü hediyem işte ; rengi mor aslında eşim bu rengi seviyor
bugünlerde bir edeb ya hu ! nidaları geçiyor bloglarda birileri birilerinin canını sıkıyor kim yapar ki ? diye düşünmüşümdür hep kim durduk yerde sataşırki ? yan baktın, çamura battın diye elaleme sonra tanımadığım, ilk gördüğüm bloglardan birini okurken, küfürle irkildim
kendini mahallenin kabadayısı sanan bayan; döşüyordu satırları dedimki ; hani merak ediyordun ya ? böyle insanlar işte rahatça küfür etmek için blog açan insanlar
ayıp yahu! yazana da, tepki göstermeyen izleyiciye de ayıp kimse sizin defolu beyninizi bozuk ağzını çekmek zorunda değil
19 Aralık 2010 Pazar
nasıl yazıyorsunuz ?
elinizle tabiiki
sormak istediğim ; hadi birşeyler yazayım diye oturup da düşüne düşüne mi yoksa kafada şekillendirip öylemi klavye başına geçiliyor ? herkes bazen yaşar ; yazayım bari çoktandır yazmadım diye başlandığında zorlama olduğu belli yazılar çıkıyor boşlukları doldurmak için olsa gerek , bol öpücük gönderilen . aslında herkes yazmayı bilir, lakin yazmak cesaret ister biraz da ; eş dost bilirse blogunu anlatamazsınki kızgınlıklarını , sarsıntılarını bazen sevinçlerini de saklarsın bir tarifin arkasına kondurduğun gülücükle her daim nötr kişilik sergilemek zorundasın
bazen ne kadar açık yazdığımı söyleyen arkadaşlar oluyor onlara da dediğim gibi ; blog açma sebebim deşarj olmaktı, minik mutlulukları ya da bozgunları dışavurum şekliydi o yüzden izlenmeyi kafaya takmadım pek , gelenlere hoşgeldin mesajı göndermemekse, ev sahipliğine sığmazdı . yorumları cevaplamaksa, hoşbeş etmektir gelen misafirle .
blogum olduğunu ailem biliyor sadece onlar da okuma yasaklı ( dinlediklerini umuyorum ) goncam ise sağolsun sadece onunla ilgili yazılarımı okuyor ( okumadığını biliyorum çünkü nerdeyse 24 saat birlikteyiz on yıl önce dua etmiştim her an beraber olalım diye ; eh oldu ama teyyare memnunmu ? )
asla yazayım diye oturmam bir şey tetikler muhakkak goncamla işe giderken yaptığımız bir konuşma ya da haberlerde duyduğum şerefsizlik ( erkeklerle iş hayatında takılınca onlar gibi küfretmeye başlıyorsun )
burada amaç önemli insan ne için yazdığını unutmamalı becerikli hatunlar paylaşmalı eserlerini dünyayla duygularını ise ya bir sırdaşla (her eve lazım ) ya da ayrı email adresiyle yeni bloglarda, yeni dostlarla bölüşmeli ihtiyaç halinde kimse içine atmasın please, ortaya sorunlu kişilikler çıkıverir ummadığı yerden patlayan,
hiç kimseye anlatamayan açsın musluğu akan suya anlatsın please ( kısık tabiiki )
sormak istediğim ; hadi birşeyler yazayım diye oturup da düşüne düşüne mi yoksa kafada şekillendirip öylemi klavye başına geçiliyor ? herkes bazen yaşar ; yazayım bari çoktandır yazmadım diye başlandığında zorlama olduğu belli yazılar çıkıyor boşlukları doldurmak için olsa gerek , bol öpücük gönderilen . aslında herkes yazmayı bilir, lakin yazmak cesaret ister biraz da ; eş dost bilirse blogunu anlatamazsınki kızgınlıklarını , sarsıntılarını bazen sevinçlerini de saklarsın bir tarifin arkasına kondurduğun gülücükle her daim nötr kişilik sergilemek zorundasın
bazen ne kadar açık yazdığımı söyleyen arkadaşlar oluyor onlara da dediğim gibi ; blog açma sebebim deşarj olmaktı, minik mutlulukları ya da bozgunları dışavurum şekliydi o yüzden izlenmeyi kafaya takmadım pek , gelenlere hoşgeldin mesajı göndermemekse, ev sahipliğine sığmazdı . yorumları cevaplamaksa, hoşbeş etmektir gelen misafirle .
blogum olduğunu ailem biliyor sadece onlar da okuma yasaklı ( dinlediklerini umuyorum ) goncam ise sağolsun sadece onunla ilgili yazılarımı okuyor ( okumadığını biliyorum çünkü nerdeyse 24 saat birlikteyiz on yıl önce dua etmiştim her an beraber olalım diye ; eh oldu ama teyyare memnunmu ? )
asla yazayım diye oturmam bir şey tetikler muhakkak goncamla işe giderken yaptığımız bir konuşma ya da haberlerde duyduğum şerefsizlik ( erkeklerle iş hayatında takılınca onlar gibi küfretmeye başlıyorsun )
burada amaç önemli insan ne için yazdığını unutmamalı becerikli hatunlar paylaşmalı eserlerini dünyayla duygularını ise ya bir sırdaşla (her eve lazım ) ya da ayrı email adresiyle yeni bloglarda, yeni dostlarla bölüşmeli ihtiyaç halinde kimse içine atmasın please, ortaya sorunlu kişilikler çıkıverir ummadığı yerden patlayan,
hiç kimseye anlatamayan açsın musluğu akan suya anlatsın please ( kısık tabiiki )
18 Aralık 2010 Cumartesi
ya söyleyemediklerimiz ?
herkes her şeyi biliyor herkes bir şeyler konuşuyor kendince inandırmaya çalışarak yemin billah ediyoruz gözlerimizi iki lafın birinde önümüze akıtıveriyoruz
her yerde bir lafazanlık... sırası geliyor ahkam kesiyoruz çoğu zaman alemin kibarı bazen de kestirip atıyoruz duruma göre oynuyoruz yani
ima etmeyi de pek severiz ; şöyle dedim ama sen böyle anla diye ne mi deriz ?
hiç aç değilim ( yemin çakarız burada ; çocukken olur olmaz şeye yemin ettiğim için çok karabiber dolduruldu ağzıma o yüzden hala edemiyorum iyi mi ? ) aslında ; biraz daha ısrar edersen yerim azıcık ! demektir
(dil ucuyla) ; gel buyur oturalım komşu -gelmezsen daha sevinirim demektir
önemli olan kalp zenginliği derler; hadi ya değilse önemli niye iki lafının birinde dünyalık var ?
benim dedem hocaydı ; sana ne faydası olmuş ki, dine bu kadar düşmansın demezlermi ? her kısıra maydonoz olana
niye söyleyemeyiz ki ? kibarlıktan mı ? amaan şimdi kim uğraşacak bununla diye mi ?
kızım beşinci sınıftayken toplantısına gitmiştim . öğretmen - kusura bakmayın ama hiç alakası yoktu eğitimci olmakla -velileri aşağılayarak konuşuyor ve yıl sonu balosunun jandarma tesislerinde yapılacağını ve başımızı şöyle şöyle örtersek, içeri girebileceğimizi anlatıyordu kendi paramızla aşağılanma! önce hayretler içerisinde kaldım kimsenin tepki göstermemesine ; sonra ne yaptığımı tahmin edersiniz artık orada el kadar kadının karşısında, ses çıkaramamak düpedüz öğrenilmiş çaresizlikti. kişisel gelişim kitaplarına aşina olanlar bilir.
lütfen oynamayalım çengi gibi sözün özünü diyelim kırmadan kimseyi işin ucunda kendimize saygımız var, elden gidecek yerine de birşey koyamazsın ki
bak söylüyorum işte ; ablalar teyzeler doğudan gelenler batıdan devşirdiklerimiz ! oyalı ev tülbentinizle lütfen sokağa çıkmayın şıkır şıkır pardesülerin üzerine hiç iyi gözükmüyor başka istanbul yok !
acaba hangi sözümüz içten ? neye inanacağız söylenene mi ima edilene mi ? samimiyet nerde ?
gözlerimizin içinde tabiiki muhakkak duymuşuzdur şarkılarda türkülerde; gözler kalbin aynasıdır diye.
sahiden de öyle sana küsmedim diyen muhatabınızın gözüne bakın hemen anlarsınız dargın bakar ya da kızgın değilim diyen yakar insanı bakışıyla
kaşların şemsiyesi altında gözler o kadar savunmasızdır ki ; elinde değildir ruhun aynası olmamak gözlerine yalanı öğreten asıl ondan korkmalı bak !
her yerde bir lafazanlık... sırası geliyor ahkam kesiyoruz çoğu zaman alemin kibarı bazen de kestirip atıyoruz duruma göre oynuyoruz yani
ima etmeyi de pek severiz ; şöyle dedim ama sen böyle anla diye ne mi deriz ?
hiç aç değilim ( yemin çakarız burada ; çocukken olur olmaz şeye yemin ettiğim için çok karabiber dolduruldu ağzıma o yüzden hala edemiyorum iyi mi ? ) aslında ; biraz daha ısrar edersen yerim azıcık ! demektir
(dil ucuyla) ; gel buyur oturalım komşu -gelmezsen daha sevinirim demektir
önemli olan kalp zenginliği derler; hadi ya değilse önemli niye iki lafının birinde dünyalık var ?
benim dedem hocaydı ; sana ne faydası olmuş ki, dine bu kadar düşmansın demezlermi ? her kısıra maydonoz olana
niye söyleyemeyiz ki ? kibarlıktan mı ? amaan şimdi kim uğraşacak bununla diye mi ?
kızım beşinci sınıftayken toplantısına gitmiştim . öğretmen - kusura bakmayın ama hiç alakası yoktu eğitimci olmakla -velileri aşağılayarak konuşuyor ve yıl sonu balosunun jandarma tesislerinde yapılacağını ve başımızı şöyle şöyle örtersek, içeri girebileceğimizi anlatıyordu kendi paramızla aşağılanma! önce hayretler içerisinde kaldım kimsenin tepki göstermemesine ; sonra ne yaptığımı tahmin edersiniz artık orada el kadar kadının karşısında, ses çıkaramamak düpedüz öğrenilmiş çaresizlikti. kişisel gelişim kitaplarına aşina olanlar bilir.
lütfen oynamayalım çengi gibi sözün özünü diyelim kırmadan kimseyi işin ucunda kendimize saygımız var, elden gidecek yerine de birşey koyamazsın ki
bak söylüyorum işte ; ablalar teyzeler doğudan gelenler batıdan devşirdiklerimiz ! oyalı ev tülbentinizle lütfen sokağa çıkmayın şıkır şıkır pardesülerin üzerine hiç iyi gözükmüyor başka istanbul yok !
acaba hangi sözümüz içten ? neye inanacağız söylenene mi ima edilene mi ? samimiyet nerde ?
gözlerimizin içinde tabiiki muhakkak duymuşuzdur şarkılarda türkülerde; gözler kalbin aynasıdır diye.
sahiden de öyle sana küsmedim diyen muhatabınızın gözüne bakın hemen anlarsınız dargın bakar ya da kızgın değilim diyen yakar insanı bakışıyla
kaşların şemsiyesi altında gözler o kadar savunmasızdır ki ; elinde değildir ruhun aynası olmamak gözlerine yalanı öğreten asıl ondan korkmalı bak !
17 Aralık 2010 Cuma
tahammülsüzlük
bağırıyorlar habire ;
tahammül edemiyoruz, etmeyeceğiz diye
haklısınız doğrusu sizin yapamadığınız ve şahsi kaygılarınızdan dolayı hiç bir zaman yapamayacağınız fedakarlıklar söz konusu
10 yıldır götüremediniz malı
çok çok haklısınız öbür yandan küpünüz boşaldı tabii gücü ele geçirmek adına kapalı kapılar ardında ne hainlerle pazarlıklar yapılıyor acaba ?
neyseki size tahammül edemeyenler de var
tahammül edemiyoruz, etmeyeceğiz diye
haklısınız doğrusu sizin yapamadığınız ve şahsi kaygılarınızdan dolayı hiç bir zaman yapamayacağınız fedakarlıklar söz konusu
10 yıldır götüremediniz malı
çok çok haklısınız öbür yandan küpünüz boşaldı tabii gücü ele geçirmek adına kapalı kapılar ardında ne hainlerle pazarlıklar yapılıyor acaba ?
neyseki size tahammül edemeyenler de var
16 Aralık 2010 Perşembe
susmak
anlam yüklüdür çoğu zaman
bazen sorularla doludur ; sorulamayan, telaffuzu imkansız olan, dile getirmesi facia bile olan
bazen de enerji hatları gibidir , gerginmi gergin en ufak bir seda , kıvılcım etkisine sebep olur ortamı yatıştırmak için, itfaiye bile yetmez
kimi zaman, yanyana da olsa iki insan suskundur içlerinden konuşurlar birbirleriyle kavgalar da öpüşüp, barışmalar da içerde biter herşey dışarıdaysa iğne atsan duyulur
susmak bazen iyidir konuşup kavga etmekten
bazen binlerce anlam yüklüdür ; gözgözeysen aşkınla konuşmaya gerek de yoktur aslında bir bakış üstündür, bütün duygu kokan sözlerden
bazen de konuşmak bile istemeyen, iki insan vardır en acı olan da budur işte ; birbirine söyleyecek lafı bile olmayan iki yoldaş yolculuk zevki kaçmıştır artık zorakidir herşey hayat bile
suskunluğa mana vermek için önce dinlemek lazım dinlemek içinse susmayı bilmek
bazen sorularla doludur ; sorulamayan, telaffuzu imkansız olan, dile getirmesi facia bile olan
bazen de enerji hatları gibidir , gerginmi gergin en ufak bir seda , kıvılcım etkisine sebep olur ortamı yatıştırmak için, itfaiye bile yetmez
kimi zaman, yanyana da olsa iki insan suskundur içlerinden konuşurlar birbirleriyle kavgalar da öpüşüp, barışmalar da içerde biter herşey dışarıdaysa iğne atsan duyulur
susmak bazen iyidir konuşup kavga etmekten
bazen binlerce anlam yüklüdür ; gözgözeysen aşkınla konuşmaya gerek de yoktur aslında bir bakış üstündür, bütün duygu kokan sözlerden
bazen de konuşmak bile istemeyen, iki insan vardır en acı olan da budur işte ; birbirine söyleyecek lafı bile olmayan iki yoldaş yolculuk zevki kaçmıştır artık zorakidir herşey hayat bile
suskunluğa mana vermek için önce dinlemek lazım dinlemek içinse susmayı bilmek
15 Aralık 2010 Çarşamba
hemşerim bura nere ?
yıl 1999... oğluma şeker teşhisi konduğu , hayattan ilk darbeyi yediğim ve gülüşlerimin acılaştığı yıl...
cerrahpaşa hastanesinde 15 gün yattığımız zamanlar ; ramazan zamanı...
acılar düğüm olmuş, namazlar belki de gözyaşıyla yıkandığı için reddediliyorken , ilk defa ülkemde aynı dili konuştuğum ama dediğinden birşey anlamadığım insanların arasındayken kendimi gavuristandaki insanlar arasında sandım ve minik minik şoklarla beraber derin bir acıma hissettim onlar bu ülke için savaşırken bile, orucunu bırakmayan bir ecdadın evlatları oysaki
insanlar oruç tutmayabilir ; kendi seçimleri lakin mübarek ayda sanki inadına yapar gibi , göstere göstere bu kadar şenlikle yenir içilirmi ? hesap sormazlarmı bir gün sana ?
sizin onlara gösterdiğiniz müsamahayı, onlar size yansıtmayıp - okudum asriyim orucumu da tutmam - havasıyla dudak büküyorsa ahh bir de - profum soruna cevap vermem- diyorsa o zaman onun doktorluğu da boşa demezlermi sana ? dr. olmuşsun ömrün boyunca okuyup insan olamamışsın lakin senin kitabın da alınmaz verdiğin perhiz de tutulmaz
merak edenler için ; doktor moktor evet fırçamı attım pişman değilim
cerrahpaşa hastanesinde 15 gün yattığımız zamanlar ; ramazan zamanı...
acılar düğüm olmuş, namazlar belki de gözyaşıyla yıkandığı için reddediliyorken , ilk defa ülkemde aynı dili konuştuğum ama dediğinden birşey anlamadığım insanların arasındayken kendimi gavuristandaki insanlar arasında sandım ve minik minik şoklarla beraber derin bir acıma hissettim onlar bu ülke için savaşırken bile, orucunu bırakmayan bir ecdadın evlatları oysaki
insanlar oruç tutmayabilir ; kendi seçimleri lakin mübarek ayda sanki inadına yapar gibi , göstere göstere bu kadar şenlikle yenir içilirmi ? hesap sormazlarmı bir gün sana ?
sizin onlara gösterdiğiniz müsamahayı, onlar size yansıtmayıp - okudum asriyim orucumu da tutmam - havasıyla dudak büküyorsa ahh bir de - profum soruna cevap vermem- diyorsa o zaman onun doktorluğu da boşa demezlermi sana ? dr. olmuşsun ömrün boyunca okuyup insan olamamışsın lakin senin kitabın da alınmaz verdiğin perhiz de tutulmaz
merak edenler için ; doktor moktor evet fırçamı attım pişman değilim
11
yorumcu
Etiketler:
biz,
hastalık,
tartışma
14 Aralık 2010 Salı
üstünüze afiyet ; bugünlerde şımarığım biraz
hatta kabartma tozu yemiş kek hamuru gibiyim , kabarık kabarık geziyorum eee azmı ? boncuklarım annelerine doğum günü sürprizi hazırlamışlar onların sevinci, goncamın hediyelerini gölgede bırakınca koca bebek somurttu tabii ahh aşk meşk güzel de ; evlat bambaşka mevlam layık olana tattırsın inş.
ne kadar kolaymış ; ayların stresini yıkmak yüzlerde gülücük açtırmak bir jest yetermiş . en asık suratlı insana bile gülümsediğinizde , muhakkak karşılık alırsınız vermezse onun için hiç ümit kalmamıştır zaten birbirimize yaptığımız jestler; gülücükler, sıklaştırılsa kimbilir ne kadar yaraya derman olacak belki de bu akşam ölürüm türkülerini hayde lere çevirecek
yok yok aslında uluslararası jest günü ya da gülücük günü kutlamak lazım oldu olacak ıvıra zıvıra gün ayıran ülkem bunu da yapar elbet
ne kadar kolaymış ; ayların stresini yıkmak yüzlerde gülücük açtırmak bir jest yetermiş . en asık suratlı insana bile gülümsediğinizde , muhakkak karşılık alırsınız vermezse onun için hiç ümit kalmamıştır zaten birbirimize yaptığımız jestler; gülücükler, sıklaştırılsa kimbilir ne kadar yaraya derman olacak belki de bu akşam ölürüm türkülerini hayde lere çevirecek
yok yok aslında uluslararası jest günü ya da gülücük günü kutlamak lazım oldu olacak ıvıra zıvıra gün ayıran ülkem bunu da yapar elbet
13 Aralık 2010 Pazartesi
I'm happy
unuttular diyordum ; kesin unuttular bakırköyde baygın baygın bakınırken ve günün modasını izlerken geçen bayanları seyrederek sonra farkettimki ; kadın nüfusu bayağı fazla yoldan beş kadına karşı iki adam geçiyor
hava epeyce soğuktu ; sanat icra eden entel kardeş bile, ısınmak için gitarına sarılmışken devamlı aynı kelime geçiyordu zihnimden ; unuttular
yeni kitaplarımı almış , üşümüş adımlarla arabaya binerken neredeyse paketin üstüne oturuyordum ;
bluzum de vardı ; ama sağolsun goncam küçük bedenini almış değişime gitti hemen ; demiştim zaten kaderi bu hediyelerimin . evde bir sürpriz bekliyordu ankaradan böceğimden ;
meyve sepetini talan ederken aldılar götürdüler yemeğe, meğer o da minik kedimin hediyesiymiş en güzel doğumgünümü yaşadım miniklerim büyümüş; annelerine sürpriz hazırlamışlar hangi arada derede fısır fısır ederek ? hiç şüphelenmedim , halbuki bütün alıcılarım açıktı
o kadar sevindim ki ; kaç yaşına girdiğimi bile unutacaktım nerdeyse
nerdeyse
21
yorumcu
Etiketler:
biz,
gezmecik,
hediye
12 Aralık 2010 Pazar
ben giderim o gider, peşimde tin tin eder ?
satış görevlisi tabiiki . eski adıyla tezgahtar biz memnunduk böyle demekten aslında . neden değiştiyse adı ?
peşinde güya çaktırmadan , gezen biriyle alışveriş yapmaktan memnun olan varmı acaba ?
tamam hırsız insanlar var çalmak için girerler dükkanlara .nişanlıyken, bir yıl zincir mağazalardan birinde sekreterlik yapmıştım sık sık hırsız yakalanıyordu alarm pullarını düğme sanan yarım akıllı bayanlar . o kadar ağlayıp yalvarırdılarki ; çoğunu salıverirlerdi iyi bir gözünü korkutarak tabii. üç kuruşluk etek için ne hale sokarlardı kimbilir o kadar yalvaran birisinin kendine güveni de sıfıra iner herhalde.
tamam patronları müşteriyi takip edeceksin diyor ama ; eski zamanda takılı kalmışlar onlar güvenlik kamerasının icad edildiğini bilmiyorlar henüz. ayol köşebaşı bakkallarında bile var alın artık da müşterinizi hırsız tutmayın.
pekala yardımcı olmak için geziyorsunuz peşimde lakin yalnız takılmaktan hoşlanıyorum belki de. iyice ölçüp, biçerim nasıl durur üstümde diye hayallenirim bazen giymeden arasıra goncamı arar fikir de sorarım kendi mutlu mesut alışveriş dünyamda senin işin ne ? yardım istersem sesleniveririm ötedekine. omuz mesafemde durma please.
eminimki ; çoğu insan da vitrinde görüp vurulduğu kazağı almak için seğirttiğinde, peşine düşen hafiyeden kaçmak için öbür kapıdan çıkmaya yetiştiremiyordur öyle yapıyorum ; almak niyetiyle girdiğim şey ne kadar cazip olursa olsun çul çaput oluveriyor gözümde müşterisini böyle rahatsız eden mağazadan alışveriş yapmayı yediremiyorum kendime .kuyruk belliki gönülsüz , patron mağduru o yüzden çemkiremiyorum da
ama lütfen ya , büyük mağazalardan örnek alın .onlar gezmiyor kimsenin peşinde . soru sormak için siz arıyorsunuz birilerini. o zaman da aldıkları eğitim gereği, size yardımcı olmak için paralıyorlar kendilerini.
küçük esnaf ; siz de oturun masanızın başında, boş kasaya bakıp kara kara düşünün ! artık nasıl satış yapılır diye, birileri seminerler veriyor bir yerlerde ,gitmiyorsan da kendine yedirip al kitabını oku mübarek
müşteri memnuniyeti diye de bir kavram var aklında bulunsun . insan kendini mutlu hissettiği yere geliyor bir daha tezgahtarlarla saklambaç oynadığı yere değil ! büyüyün artık !
peşinde güya çaktırmadan , gezen biriyle alışveriş yapmaktan memnun olan varmı acaba ?
tamam hırsız insanlar var çalmak için girerler dükkanlara .nişanlıyken, bir yıl zincir mağazalardan birinde sekreterlik yapmıştım sık sık hırsız yakalanıyordu alarm pullarını düğme sanan yarım akıllı bayanlar . o kadar ağlayıp yalvarırdılarki ; çoğunu salıverirlerdi iyi bir gözünü korkutarak tabii. üç kuruşluk etek için ne hale sokarlardı kimbilir o kadar yalvaran birisinin kendine güveni de sıfıra iner herhalde.
tamam patronları müşteriyi takip edeceksin diyor ama ; eski zamanda takılı kalmışlar onlar güvenlik kamerasının icad edildiğini bilmiyorlar henüz. ayol köşebaşı bakkallarında bile var alın artık da müşterinizi hırsız tutmayın.
pekala yardımcı olmak için geziyorsunuz peşimde lakin yalnız takılmaktan hoşlanıyorum belki de. iyice ölçüp, biçerim nasıl durur üstümde diye hayallenirim bazen giymeden arasıra goncamı arar fikir de sorarım kendi mutlu mesut alışveriş dünyamda senin işin ne ? yardım istersem sesleniveririm ötedekine. omuz mesafemde durma please.
eminimki ; çoğu insan da vitrinde görüp vurulduğu kazağı almak için seğirttiğinde, peşine düşen hafiyeden kaçmak için öbür kapıdan çıkmaya yetiştiremiyordur öyle yapıyorum ; almak niyetiyle girdiğim şey ne kadar cazip olursa olsun çul çaput oluveriyor gözümde müşterisini böyle rahatsız eden mağazadan alışveriş yapmayı yediremiyorum kendime .kuyruk belliki gönülsüz , patron mağduru o yüzden çemkiremiyorum da
ama lütfen ya , büyük mağazalardan örnek alın .onlar gezmiyor kimsenin peşinde . soru sormak için siz arıyorsunuz birilerini. o zaman da aldıkları eğitim gereği, size yardımcı olmak için paralıyorlar kendilerini.
küçük esnaf ; siz de oturun masanızın başında, boş kasaya bakıp kara kara düşünün ! artık nasıl satış yapılır diye, birileri seminerler veriyor bir yerlerde ,gitmiyorsan da kendine yedirip al kitabını oku mübarek
müşteri memnuniyeti diye de bir kavram var aklında bulunsun . insan kendini mutlu hissettiği yere geliyor bir daha tezgahtarlarla saklambaç oynadığı yere değil ! büyüyün artık !
karlar düşer düşer
nihayet beklenen kar yağdı derken yağamadı rüzgardan sabah zilin sesiyle değil de , canımın istediğince uyandığımda azıcık tutmuştu bile, bizim ellerde sıcacık evden burnumu çıkarmayıp, seyhancığımın hasretle beklediği fincandan sıcak çikolatamı içerken, serpiştiren tanecikleri seyretmek ne kadar zevkli free takılmak, zamanla yarışmadan kahvaltımı etmek , camdan bakarak
özgürce, rabbimin inayetiyle birbirine değmeden inen zerrelere bakıp bakıp diledim muştulu haberleri bir zamanlar ihtiyacım olduğunda geliveren, sürprizlerden diledim birbiri ardına gelip, kapımı tıklatmasını istedim öyle işte... bir sürü sevinç diledim rabbimden , ama şaşkınlar gibi göğe bakarak değil, her yerde olduğunu hissederek diledim
özgürce, rabbimin inayetiyle birbirine değmeden inen zerrelere bakıp bakıp diledim muştulu haberleri bir zamanlar ihtiyacım olduğunda geliveren, sürprizlerden diledim birbiri ardına gelip, kapımı tıklatmasını istedim öyle işte... bir sürü sevinç diledim rabbimden , ama şaşkınlar gibi göğe bakarak değil, her yerde olduğunu hissederek diledim
11 Aralık 2010 Cumartesi
baygın hanım
bugün yine rutin cumaydı; koştura koştura eve gel , kostüm değiş- paklan zeytun bacıyı kap, sohbete kavuş . sonra da sorarlar tabii ; yanakların neden al al olmuş ? diye . tefsir ve hadis dersleri gördük sonra da buyurduk halil ibrahim sofrasına ;
patlıcan oturtma ve çorba , makarna böreği , elde açma börek, mercimekli sigara böreği , mercimekli köfte , iki çeşit yeşil salata, yoğurtlu havuç, elmalı tart ,elmalı kek , sevgili nesrinden tarifini aldığım italyan usulü sütlaç, kadayıf tatlısı
neden aygın baygın olduğumu anladınızmı ?
10 Aralık 2010 Cuma
nenee nenee
annemin bize gelip kaldığı nadir zamanlarda; apartman görevlisi - eski isimle kapıcı- ali abi öğlen servisinde anneme böyle seslenir 10 yıl önce de öyle diyordu ,şimdi de o zaman abes karşılayan annem, şimdi yetmiş yaşında olduğu için kabullendi neneliği
yanında büyükleri olanlar bilir ; zordur onları ve evi idare etmek bir evi yönetmek , nerdeyse ülke yönetmek gibi anne ya da babanız geldiğindeyse; konuk başbakan ağırlamış gibi oluyorsunuz hele evde iki ergeniniz varsa ; terör örgütüyle karşı karşıyasınız demektir misafiri evdeki dengeyi bozmadan rahat ettirmek için, akrobasi yapmanız bile gerekebilir
bizim şansımız , goncamın aileme karşı inanılmaz toleranslı oluşu her daim bizde kalmalarından yana ama annem evinde daha rahat ettiğini öne sürüp, şimdilik özgür kızı oynuyor yine de adım gibi biliyorumki ; ömrümüz olursa tabii, böyle gelinleri olduğu müddetçe annem bizim evin daimi ferdi olacak ; anneannem gibi
anneannem; toprağı bol olsun yaşlılığını ibadet ve kuranıyla geçirmesine rağmen, azıcık huysuz tezcanlı bir ihtiyardı yani zordu onu kırmamak sabır taşı annem zoru başararak, duasını aldı onun mevlam bize de nasip eder inş.
insanın hayat arkadaşı gittikten sonra, bu kadarmı ürkek olur ? korkuyorum ; babamın emaneti annemi yanlış bir sözle kırmaktan lakin elkızı çekinmiyor ; köşesinde diken üstünde oturan iki günlük misafire çemkirmeye ?
oturduğu evi, altındaki arabayı alan kişiye bir cep harçlığını çok görüyor teyyare içgüveysi olmayan, hanımköylü kardeşini sildi zaten hayatından anasının hatırına susuyor . haksızlık karşısında hiç susmamış kişi için, ne büyük imtihan yarebbim . aklıma geldikçe yüreğim daralıyor , dişlerimi sıkıyorum gayriihtiyari. ekranda gördükçe kardeşlerin birbiriyle neşeli sofralarda biraraya gelmelerini içim sızlıyor . biz ne yaptık ona da kanımızdan olanı el gibi etti bize ? diye düşünüyorum
hey gidi dünya ! ne kadar garipsin ! nenecik başını eğip kabullense de, Allaha havale ediyorum onları
yanında büyükleri olanlar bilir ; zordur onları ve evi idare etmek bir evi yönetmek , nerdeyse ülke yönetmek gibi anne ya da babanız geldiğindeyse; konuk başbakan ağırlamış gibi oluyorsunuz hele evde iki ergeniniz varsa ; terör örgütüyle karşı karşıyasınız demektir misafiri evdeki dengeyi bozmadan rahat ettirmek için, akrobasi yapmanız bile gerekebilir
bizim şansımız , goncamın aileme karşı inanılmaz toleranslı oluşu her daim bizde kalmalarından yana ama annem evinde daha rahat ettiğini öne sürüp, şimdilik özgür kızı oynuyor yine de adım gibi biliyorumki ; ömrümüz olursa tabii, böyle gelinleri olduğu müddetçe annem bizim evin daimi ferdi olacak ; anneannem gibi
anneannem; toprağı bol olsun yaşlılığını ibadet ve kuranıyla geçirmesine rağmen, azıcık huysuz tezcanlı bir ihtiyardı yani zordu onu kırmamak sabır taşı annem zoru başararak, duasını aldı onun mevlam bize de nasip eder inş.
insanın hayat arkadaşı gittikten sonra, bu kadarmı ürkek olur ? korkuyorum ; babamın emaneti annemi yanlış bir sözle kırmaktan lakin elkızı çekinmiyor ; köşesinde diken üstünde oturan iki günlük misafire çemkirmeye ?
oturduğu evi, altındaki arabayı alan kişiye bir cep harçlığını çok görüyor teyyare içgüveysi olmayan, hanımköylü kardeşini sildi zaten hayatından anasının hatırına susuyor . haksızlık karşısında hiç susmamış kişi için, ne büyük imtihan yarebbim . aklıma geldikçe yüreğim daralıyor , dişlerimi sıkıyorum gayriihtiyari. ekranda gördükçe kardeşlerin birbiriyle neşeli sofralarda biraraya gelmelerini içim sızlıyor . biz ne yaptık ona da kanımızdan olanı el gibi etti bize ? diye düşünüyorum
hey gidi dünya ! ne kadar garipsin ! nenecik başını eğip kabullense de, Allaha havale ediyorum onları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)