31 Temmuz 2010 Cumartesi

pisslüük senii

geçen akşam kandildi
namaz kılarken yarebbim      ne zahmet çektim    ne uğraştı kör şeytan


ağzım burnum kaşındı    öyleki uzun namaz     selam veremiyorum      ne kaşınmak ama   sanki birisi tüyü almış yüzümde dolaştırıyor     hadi bakalım kaşınmadan dur       dedimki kaşın be !     kaşımıycam işte    o  zaman geçiverdi aniden
olmadı bu sefer    uyku bastırdı    nasıl esniyorum      nerdeyse duaları okuyamıyorum selam verip seccademe  kıvrılasım geldi      okka yani     aklıma geldi;   aniden şeytanın pis kokuşmuş yorganı ve    çekill ülenn dedim zihnimden    o saat uyku muyku kalmadı

  
bu sefer ne bulucak bakalım  ?  derken selam verdim ve içeriye oğluma bakmaya gittim     bilgisayara zom olmuş görünce ;  sinirim zıpladı   ( nasıl zıplıyorsa )  sayasım geldi ;    daha duşa girmedinmi, 10 saattir ordasın da bak, bugün kandil de...        homur homur        tam ağzımı açtım ki     zınnk diye durdum ve euzü besmele çektim  
oğluma dönüp sakince konuştum ;     yarın bilgisayar yasak sana

tamam şeytan uğraşıyor ama cezayı da haketti bizim boncuk

30 Temmuz 2010 Cuma

kır düğünü




evet düğünü kırdık  ,  erkenden kaçtık goncamla          sonra da kaybolduk   

aşıklara duyurulur      evlenip hayata iki kişi başlanıyor     minik  misafirlerin katılımı isteğinize bağlı oluyor  ,     kalma süreleri  ise onların istekleri doğrultısunda artık    bir süre size muhtaçlarken      heryere cümbür cemaat gidiyorsunuz       küçükken daha bir gezesi oluyor insanın       gezmeler % 90 eziyet ve yorgunluk bulutuyla      sarmalanmış olsalar bile     biraz büyüdüklerindeyse,      onları yanında getiremiyorsun       gene iki kişi gezmeler başlıyor




işte biz de bu akşam o gezmelerden birindeydik      sosyal hayatımızın olmadığı malum ;       7 gün 12 saat çalışarak ne olmasını bekliyorsam ?        lakin bu düğüne gitmemek olmazdı,       dayımın familyasından iki kızını severim,    onlardan biriydi            istanbulun diğer ucuna severek gittik bu yüzden         her ne kadar hitap etmeyeceğini düşünsem de ,    korktuğum gibi olmadı            hatta namaz kılıcak yer bile bulduk o gürültüde    isteyince      mevlam kolaylık gösteriyor mutlaka



eş dostu gördük     sohbetler edildi     her zaman dediğimizi dedik yine  ;      düğünlerde olmasa görüşemeyeceğiz         sevginin akraba gününe özenip biz de yapalım dedim   ( neyime güvenip de söyledimse   sanki denk getirip gidebilicem )      ama malum biz trakyalılar öyle pek hemşehrici değiliz     arada görüşmek yetiyor demekki       sevgili dayımı gördüm,   mevlam bize bağışlasın     diğer dayımın çocukları maaile ordaydı   dedim ya ikisi hariç diğerlerinden uzak dururum     bir kere annelerinin anneme yaptığı haksızlığı dile getirmiştim      25 yıldır hiç unutmadılar  ne kin       o yüzden görmezden geliyoruz birbirimizi     galiba bu ailenin karakoyunu benim           kimseyi takmayan rahat havamla   bu gece de o masadan öbür masaya gezdim durdum      yemekli diye gelenler hüsrana uğradı       soğuk aperatiflerle geçiştirildi      hoş kır düğününde etli pilav da,    yemek de olmazdı herhalde    millet gazozu cipsiyle doymaya çalıştı




bu bizim dünyamızdı
bir de onların dünyası vardı ;    içkiyle dansla dönen  bizim anlamadan baktığımız
fotoğraf çekmeyi nasılda unuttum yine     halbuki bahçe yemyeşildi



  
onların;      çalışan özgür kızların ve yuppi adaylarının sarhoş olmayı eğlenmek sayanların alemi ise ..    onlara sormak lazım

bu da düğün kıyafetim


  iki dayımın ailesi vardı o gece       küçük dayımın ailesini severim     alçakgönüllü insanlardır    ve hep samimi davranmışlardır bize       yıldızda okurken evlerine sık sık konuk olmuşumdur , yazın da adadaki evlerine giderdim
tarihi bir köşkü restore ettirmişlerdi ;      tam benim dalım yani       yüksek yüksek tavanlar,    eski kapılar,    ahşap oymalı balkonlar    ,müştemilat,     yemyeşil bahçe       bayılırdım orada kalmaya    öyle bir evde yaşamak isterdim doğrusu          yani 1 milyon dolarım falan olsa

büyük dayımın ailesi ise,     dayımın sayesinde biryerlere gelebilmiş,    onların gözüne girmek için çırpınan özünde     kin,  huzursuzluk ve  fesatlık dolu   yengemin bütün    kötü huylarını almış bir aile
  çocukluğum yengemin annemi ve teyzelerimi ezmesini    ve bozmasını izlemekle geçti       annemler abilerine hürmeten hep sustular  
19 yaşına bastığım yıl, yengeme hakkında düşündüklerimi saydım   ve o zamandan beri   kara listedeyim      ne güzel !   onlarla 10 yılda bir felan karşılaşıyorum böylece





ahh babamın kızıyım orası kesin        dokuz köyden kovulan       neysemki canım türkiyemde köy çook

29 Temmuz 2010 Perşembe

saf sakar

tam bir sakarım ben


hangi birini sayayım ki  ?     az evvel kahveyi döktüm mesela, cezveye koyarken     zaten her zaman dökerim     sabah da reçeli dökmüştüm          bi de kendime nasıl kızarım ,   nasıl       10 dk belki de salak diye        annaannem nur içinde yatsın    koca babu     derdi kendine kızınca       annem daha insaflıydı, siz yapsanız  bunu kızardım     derdi  sadece

sakarlık da parayla değil ya ,   ben de bol           hamurişi yaparken un dökmek,    normaldir artık      ne kadar büyük örtü yaysam da,    hep dışına taşırırım        ve gıcık olurum buna       az evvel de yangın merdivenindeki rafın teline kolumu çizdirdim,    iki defa      
dün boncuğumla evi süpürürken,   ayağımı çarptım hızla süpürgeye   tarak kemiğini inciitim herhalde        nasıl da acıdı    cıyakladım resmen      kedilerim alışık kendimi yaralamama,   koşup buz getirdiler de     morarmadı        lakin topal teyyareyim artık


kızartma yanıklarım meşhurdur
12 yaşıma kadar ön dişlerim kırık gezdim    bağıra bağıra koşarsan olacağı budur işte
düşmeden koşabilmek  ?  o da ne ?
geçen sene bu zamanlarda      burnumu kapalı kapıya çarpmış ve yamultmuştum    (artık yamuk burunluyum )  film çektirmeye gittiğimde kocasından dayak yemiş muamelesi görmüştüm,    herhalde onların bahanesini kullanmışım      zaten hep derdim;   insan kafasını gözünü nasıl çarpar sağa sola diye      demekki neymiş ?         merak iyi değilmiş ,      cevabı yakınen öğreniyormuşsun         burnumu beğenirdim o zamana dek    demekki neymiş ?           çok beğenmek iyi değilmiş
işe başladığımın ilk yılı     merdiven inip çıkarken tek tek     bütün ayak parmaklarımı çarptım ve galiba birini kırdım     çünkü yamuk hala        ellerimin yarası beresi ise hiç bitmez


 asla, elde bir şey doğrayamam       en kör bıçakla bile beceriyorum kendimi kesmeyi

alnımı bursada somuncu baba türbesindeki, alçak tavana nasıl çarptığımı ve çıkan sesi sorsanız,     hemen beni hatırlarlar orada ;    çok gülmüşlerdi çünkü 

hayatta bir defa halı dövebildim ;    kolum şişti onda da


düşmelerimi saymıyorum bile ,bi de komik olurlar hep popo üstü nedense     ( ağırlık merkezi orası galiba )

bir keresinde de minişim küçükken     yatağından alıp geriye doğru kızımın yatağına attım kendimi ;    küüüt  kalorifere       yıldızların sayısını iyi bilirim o zamandan beri        biriki gün sonra bayram tatilinde çoruma gidiyoruz,      gişelerde bir trafik tıkandı, teyyare sıkıştı      wc aradı       çıkınca bir baktım ki trafik açılmış eyvah gitmişler    deyip arabaların peşinden koşmaya başladım       erkekim hiç bırakıp gider mi bolu dağlarında baş belasını ?


çekmiş kenarda bekliyormuş   bakmış   gelmiyorum  eyvah !  demiş    geçen gün kafasını çarpmıştı, bayılıp kalmasın     kapıdaki kadınlara rica ediyormuş  ;    seslenin bakalım içeriye diye    zavallım giremiyor tabii sonra ne mi oldu ?   bayağı bir gittim   sonra arkadaşların arabasına rastladım da    goncama kavuştum

 çok telaşlıyım ondan herhalde      aceleden yapmaya çalışıyorum      derken    ehh       oluyor bişeyler  işte
daha ne bulucam merak ediyorum,      yavaş yavaş kendimi sakatlıyorum,      oramı buramı yamultuyorum yahu
az önce de el aynasının uzun sapı gözümü çıkarıyordu nerdeyse,  sepete ucu dışarda koymuşum  nedense          ayağımla   burnumu hallettim,       sıra gözümde galiba    

   
  
                                                 şaka gibiyim değil mi ?

28 Temmuz 2010 Çarşamba

deşarj

  insanların kuyruklara kaynak yapmasına ,





dilimizde olmamasına rağmen ingilizceden bozma, yeğenlerine kuzen demelerine  ( önceden ne diyorduk acaba? ) 


blog yazılarında küfüre



önceleri bir günde yaptığım işin sadece yarısını yapmaya

verilen sözlerin tutulmamasına

kibarlık adına söylenen yalanlara

bir yaz sabahı      ailecek balkonda kahvaltı ederken  çevreyi inleten    beynimi de delen matkap seslerine




insanların göründüğü gibi    asla olmamalarına

her dizide    oyuncuların elinde içki bardağı olmasına

tabaklarında   yemek bırakanlara

ihtiyaç fazlası alışveriş için gezen a.v.m. güllerine

sol şerit kaplumbağalarına



yol hakkınızı ya da park yerinizi      pişkinlikle sırıtarak çalanlara

kendini    dünyanın bilmem kaçıncı harikası sanıp     diğerlerine tepeden bakanlara

filmlerden ya da  dizilerden öğrenilmiş    içi boş duygularla davranışlarla   şov yapanlara
    


feministlik    zımbırtısına

çakma lv    çantalara
(  her köşebaşından çıkar oldu )

içinde olmadığım her uçağa



senin durumunla başlayan    cümleye

insanlara evcil hayvanına    verdiği değeri vermeyene

ne varsa    siz kapalılarda var cümlesine




lacivert eteğimdeki lekeye

tartışmanın en civcivli anında     gelen ne idüğü belirsiz    ağlama isteğine

çakma güneş gözlüğüyle    hava atanlara

popo mendiliyle bebesinin ağzını silene

uzun tırnaklara




pi sayısına ( sonu yok çünkü )

sigaraya





yahudilere

polatın karısı ebruya  ( ölsün artık  )



                                        
                                                G  I C  I  K               O  L  U  Y  O  R  U  M

27 Temmuz 2010 Salı

who are you ?



onunla oteldeki onlarca kuyruktan birinde pide kuyruğunda karşılaştım


onun  gözü beni hiç görmese de dikkatle inceledim kendisini      30 lu yaşlarda   hafif bir makyaj     oysa o tamamen başka bir alemdeydi     bütün alıcılarını açmış    yüzüne aynada deneyip belki de karar verdiği en güzel sandığı ifadeyi vermiş , belki de en genç gösteren


duruş aynen şöyle ;   hafif yana dönmüş,  iman tahtası dışarda ,      göbek çekilebildiği kadar içerde  ( %  10 )  baş dik     yüzde uysal ve dalgın bir ifade         dalgın çünkü     ulaşılamaz kadın ya kendisi      uysal çünkü erkekler uysal ve çaresiz kadınlara bayılır     üzerinde başındaki bayrağa inat    dapdaracık elbise  (  vücutta vücut olsa  orta anadolunun   fiziki haritası mübarek )     sohbet ediyordu o geceki avıyla    besbelli ona ayarlıydı bütün kanalları     benim ilerlermisiniz diye     ünlememi duymadı bile

bu pozlar süs ne kim içindi ?    pideci ustası çirkin bir adam 
 lafı uzatıp randevu koparmaya uğraşırken   çaban komik, düştüğün durum zavallıydı   halbuki ne eczacılar ya da subaylar istemiştir seni değil mi ?     halbuki kendini atmadan sokağa bir baksaydın hadislere    bilirdin nasibinin taşın altında da olsa gelip bulacağını
 


kimsin sen ?             evde kalacağım    diye gözü dönüp ,   sana armağan edilmiş,   edebini ve vakarını çöpe atıp        erkek avına  çıkan aşüftesin sen      öyle ki bekarlar yüz vermeyince ,     evlilerde şansını deneyecek kadar zavallı  ,    aşklarını ecnebiler gibi    rahat yaşayacak kadar karaktersiz , başındaki bayrağı    buna alet edecek kadar    aşağılıksın sen

ya onu çıkar da laf söyletme     ya da onu takan validelerimizin ahlakıyla yaşa

26 Temmuz 2010 Pazartesi

çorum dedikoduları

çorum günleri yavaş başladı hızlı bitti


çok yorucu bir 12 saatlik yolculukla ulaştık oraya     mola vermek mi ?   o da ne ?    orada kalacağımız günler azalıverir sonra

bir haftada ancak dinleniriz     derken ertesi günü çarşıda bulduk kendimizi    kayınvalidemle beraber azıcık gezdik     sonra onun pili bitti ve dönüşte eşime devretti beni    o da sağolsun geniş bir daire çizerek götürdü eve   topuklu terlik giyen teyyare    imama gavur demeyi öğrendi

sonraki gün köy yollarına düştüğümüzde  ( mecburen )  niye dedim kendime ?    her sene babaannenin elini öpmek uğruna amcanın evindeki  bu katlanılma havasındaki karşılanmayı çekiyoruz ki ?  ipleri koparmamak adına tabii     zoraki ağırlanmanın eziciliği         ağırlanma ;  içilen iki bardak çay olsa bile
daha sonra amcanın köydeki bahçesine davet ! edildik  başka gün için     tam gideceğimiz gün teyyarenin canı tepsi çöreği isteyiverdi     ( mayalı cıvık hamurdan odun ateşinde saç üzerinde pişen nefaset )   el cevap ; malzememiz yok   buyrun bakalım      un mu yok saç mı yok yoksa odun mu ?    tamam o zaman dedim isteyen gitsin  kendim hariç       misafirden kaçan zihniyetin anadolu versiyonu işte
başka bir gün imece usulü su böreği yapıldı      teyyare de döşedi tepsiye ve bir kere daha su böreği yapamayacağına karar verdi


teyyare bi şımardı bi şımardı ki orada  ;   kayınpederi camiye gidince yazmasını başından savurup , yuppi diye baba koltuğuna mı kurulmadı    gelin almaya gidileceğinde banane banane diye omuzunu mu silkmedi     bana da yaz turşusu yap nooluur  seninki kaynanamınkinden   güzel oluyor diye eltisine mi yapışmadı    yeni mutfak tezgahını  görünce  ;   hıh benimki daha  güzel  diye   omuz mu silkmedi   kaynanasına    napiyim anam çeken var ki yapıyoruz


başka bir gün de eltimin dıdığının dıdısının gününe gittik ve 20 kişi felan sıkıldık ev bahçe içersinde ve geniş olmasına rağmen  istanbuldan gelen elti olarak bayağı zuumlandım terledim bunaldım öyle bir yerki yarebbim günde iki kez otobüs geliyor   otobüs saatini beklerken evde bıraktığımız arabayı hatırlayıp bolcana hayıflandım
biraz da eltimden bahsedeyim , benim tersim      sevincini ve üzüntüsünü içinde yaşayan, dışarıya canayakın ama nötr bir ifade sunan şahsiyet     aramız iyi ama ne derece güvenilir ?    onu bilemem    lakin kayınvalideme diş bilediği muhakkak     çünkü vaktiyle ezilmiş, bazı şeyleri içinden atamamış  ( bu profil bazılarına tanıdık gelecektir )
zavallım     istanbula kapağı atmak için can atıyor     lakin uzağı gören    ( nihayet )   teyyare    biliyorki ;  öbür oğlu gelince kızını da alır ne yapar ne eder kaynana da gelir        o yüzden  yüz vermiyor maalesef

kayınvalidem gene yaptı yapacağını ve fırçaladı bunları    bizi yemeğe çağırdıkları akşam kızını çağırmadılar  diye  sanki mecburlar  zaten civciv gibi her yere beraber gitmek ister kendileri

biz bir zamanlar goncamın akrabalarına davet edildiğimizde 20 kişi felan giderdik   sonra teyyare bir gün dediki heyyt ne oluyor bre ?   savaşa mı gidiyoruz ?  o gün bugündür yalnız gideriz hep


bi de kızımın arkadaşına gitme     maceramız var    evlere şenlik  ;  kızımın okuldan arkadaşının ailesi çorumda ve     biz kızlarını sık  sık misafir ettiğimizden herhalde    gittiğimizde bizi davet ederler hep    kaynanam  da hep bizimle gelmek isteyip söyleyememiştir     teklif gelmeyince   anlaştırmıştır,    kızın babası polis    belki işimiz düşer    tanışsak iyi olur diye  biz de inandık      hazmedemiyor çağırmamamızı    ben de inadına çağırmıyorum   işte
nekka kötüyüm !


yaşı 60 küsür olmasına rağmen   hergün gezmede     akşam da bacak ağrısından dolayı    elinde haplar    hemen bir örnek vereyim ;    cumartesi günü düğün vardı ,   sabah teyzeye kahvaltıya gittik,    öğlen onlar gelin almaya   biz eve      akşamüstü geldiler , biz düğüne giderken        kendisi yorgunluktan ölmesine rağmen   kendini çarşıya dondurma yemeye bıraktırdı         okka gezenti   işte
hep söylediğim bir şeyi gene söylemeden geçemeyeceğim  ;   eğer aynı şehirde olsaydık,  onlarla tüm irtibatımı kesmiş olurdum       senede 1 hafta yetiyor    böyle iyiyiz         fazlasını almıyayım lütfen !

hayırlı kandiller , nurla dolsun gönüller


25 Temmuz 2010 Pazar

şımarığız şımarık



biz iki aşık   bebelerimiz  büyürken   onlarla büyüdük adeta        kendimiz çocuktuk çünkü       o kadar beraber olacağımız günlere odaklanmıştık ki       ötesi yoktu bizim için     o yüzden belki de hemen ilk boncuğumuz oldu  bir şeyleri planlamaya zaman bulamadık ki

onlarla büyürken    onların kelimelerini kullandık biz de
.



kızımız pırıl pırıl demeye üşenip  pımpırıl  dediğinde    içimiz evlat sevgisiyle sıcacık olup güldük , şükrettik rabbime bu lezzeti kalplerimize verdiği için      ve biz de öyle dedik ; pımpırıl

oğlumuz içimizi sızlatan hassasiyetimiz    iki yaşında felandı birşey sordum   bibiyem   dedi o kadar hoşuma gitti ki birkaç kez söylettim        artık biz     bilmediğimiz şeylere   bibiyem   diyoruz





minişimizin görsel farklılıklardan  doğan sözü ;    o ne be ya       bizim şaşırma ünlemimiz oldu
soru sorma şeklimiz bile değişiktir    nasıl bildin yerine   ne bildin    deriz


birşey anlatanı sıkıştırırz   sonra  sonra  diye




kızım sokakta gün boyu öğrendiklerini ortaya döküp      ooo portakalı soyduuum    başucuma koydum    diye kalem parmaklarını    göğsümüze batıra batıra     saymaya başladığında  bunu da hapsettik     hafızamıza ve kalbimize         (bazen aynı şeyi sivri tırnaklarıyla yapmakla tehdit ediyor bizi )
içine kapanık     birbirine dönük    bir aileyiz      dışarıyla temasta biraz tutuk    olmamızın sebebi belki de budur       (biliyorum bloglamada hiç de tutuk değilim      döktürüyorum )




         biz şımarıyoruz birbirimize galiba      insanın şımaracak birileri olması nekka güzel ( gene şımardım )

24 Temmuz 2010 Cumartesi

bohçaciii



sahi nerdeler  ? neden artık sokakları onlar değil de overlokçular ve hurdacılar inletiyor ?

bizim çocukluğumuzun mutlu yıllarının gizemli şahsiyetleridir onlar
hem korku hem merak uyandırırlardı bizde      o kocaman bohçalarından noel baba gibi neler neler çıkarırlardı  bazen rahibe işi bir örtü ;   bakmaya kıyamazsın ,  bazen de dantel angles denen örtüler      annelerimiz korkuttuğu için   bizi çingeneyle     bazen de kaçırdıkları bir çocuğun çıkından gözüküvericeğini sanırdım hep



fiyatlar hep pahalıydı ama pazarlık gücünüze göre nefis şeylere makul parayla sahip olabiliyordunuz

paranın para olduğu , sofralarda bereket olduğu ,   şu bu vergisiyle belimizin bükülmediği    kazançların ve duyguların saf olduğu ,  isteklerimizin bir elin parmaklarını geçmediği    ,bayramlarda tatile değil   el öpmeye gidilen zamanlardan bahsediyorum

ne kadar özlemişiz sizi         bohçacıları kastettim   siz ne anladınız ?

23 Temmuz 2010 Cuma

yeni meconlarım var aanım !



An itibarıyla çorumdayız    bismillah hemen gezmelere başladık      olmazsa olmaz köye gittik ,    dedenin doruğuna   (köyde bir tepede   bir yatır var    çevresi piknik yeri gibi düzenlenmiş )          tepede olduğu için çevreyi kuşbakışı görebiliyoruz




lakin geç gittiğimiz için yer yoktu    az ilerdeki piknik alanına konuşlanıverdik     mangal   çay   felan derken akşamı ettik ,    hiç esmeyen sıkıcı bir gündü    mangal kokusu üzerimize sindi hep




ama güne damgasını vuran kayınvalidemle ağız dalaşımızdı

Belki bahsetmişimdir            hatun ben ne alırsam   aynısını almaya ,    yaptığımı yapmaya çalışıyor aslında hoşgörüyorum        çünkü   az bütçeyle üç çocuk büyütmüş      hiçbir lüksü olmamış   ,zevklerini,     ihtiyaçlarını  hep ertelemiş        şimdi yapmaya çalışıyor     diyordumki  ; ben de seneye sizin gittiğiniz otele gideceğim deyince ipler koptu ,          hepsi birden batmaya başladı birden


Vakti zamanında     Çarşamba pazarından kuru çiçek     aranjmanı aldım salona koymak için ,    o yaz bir geldim ki benzeri ni almaya çalışmış      bulamamış felan .   mutfak dolaplarını değiştirdim        bu sene geldim ki baktım        onunkiler de değişmiş     geçen sene çoruma giderken    didimden konyaya ,   nevşehire uğramıştık       bu baharda bizimkiler nereye gittiler    bilin bakalım ?        şimdi de tutturmuş seneye biz de oraya gidelim diye  goncam da şakayla      ( her an ciddiye dönüşebilir bir şaka )     gel bizimle deyince  teyyare noktayı koydu  ;     olmaz diye     bizimki bozuldu  tabii     azıcık yüz versem biliyorum    takılacak     yaradılış icabı müsait        nasıl olur ya ?        annem halbuki çağırsam bile gelmez          bu sefer bozuldu ,ben sizinle çağırsan da gelmem           kendim yer tutacağım diye söylemeye başladı            bu bozukluk biz gidene dek sürer      derken       bizimki baktı hiç birşey olmamış gibi     görmezden geliyorum      yıkayıp yıkayıp astığı suratları topladı        uzatmadı meseleyi  
üff    ya     bebek sanki       her gördüğünü ıhhh diye istiyor      bende bu kaynana olduktan sonra meconlarımız bitmez bizim anacım
teyyarenin çektiği ohhlar istanbuldan da duyulmuşmudur acep ?

22 Temmuz 2010 Perşembe

süslü tatil


Ayol hiç bu kadar süslü hanımı birarada görmemişimdir    düğünde bile


Malum egede bir otelde tatildeyiz        öyle kalabalıkki otel    rahat üçbin kişi varız   inanılması zor biliyorum ama yemek saati restoranı görseniz    anlardınız     hani eminönü meydanı nerdeysem     bir gördüğünüz  insanı bir daha görmüyorsunuz okka yani        birisine çarpmadan gitmek için akrobasi yapıyorsunuz      
 ahh ..     hanımlar çok agresif    hiç sakınmıyorlar kendilerini       bu sefer de zavallı erkekler kendilerine dikkat etmeye çalışıyor      ehh      devir tersine dönmüş    sağa sola çarpan ama amacından   ( tatlıya önce ulaşmak )  sapmayan kadınlar ve     kaçışan erkekler        tatlıda tatlı olsa yani       aynı hamurdan ben de beş çeşit tatlı yaparım       değişik süsleyip farklı diye yuttururum ne varki ?
Ben de ne yaptım   ?  üç yıla yetecek kadar lokma tatlısı yedim    duy beni izmirli güzel çift

Akşam yemeklerinden sonra kendimi gala gecelerinde hissediyorum adeta
    


her gece sanki herkes isimsiz bir defilede        bu şıklık bazen ucuz yollu sağlansa da   ( Pazar işi )   ortak noktaları en ince ayrıntısına kadar planlanmış olmaları ;      elbise ( altında pantolon varsa kesin almanyadandır giyen)  eşarp      ( çakma lv ,valentino ,armine ,hala vakko )    ayakkabı  çanta takım olacak     bazen de çok şık      nikaha gider gibi akşam yemeğine iniyor hanımlar        harika pardesüler ve etekler gördüm burada ,  altlarında muhakkak    topuklu ayakkabıyla cirit atıyor hanımlar
    

eee nolmuş  ?      ben de Pazar işi terliğimle tepelerinden bakıyorum onlara  

Tatil rahatlığı dinlenmesi nerde kaldıki ?     sen yemeğe inicem diye yarım saat önceden süslen püslen

Ne yorgunluk !   biz kızımla çingene eteklerimizi  giyiveriyoruz     nekka kolay ;     iki dakkada hazırız 

Yahu ben onbeşgün için tek valizle geldim      hem de dört kişi için      ayol siz her biriniz kaç valizle teşrif buyurdunuz ve    onları nereye sığdırdınız deyiverin hele 



Teyyare ne mi yapıyor ? salaş rahat tatil kıyafetlerinin içinde koltuğuna büzülüp, dişlerini gıcırdatırken    yaklaşık bin    kadını görmezden gelmeye çalışıyor


  
     üff anacım        her yerdeler

21 Temmuz 2010 Çarşamba

tatil kulesi



14 gün şezlonguyla kanka olmayı planlayan teyyare kurdu kuleyi ; yine, yeni , yeniden
hadi kritik yapalım biraz ;



iflah olmaz    su katılmamış  romantik  teyyare tatil kitaplarından bahsetsin bakalım ;

kara prens ;  millet bu kitabı pek beğenmiş  ayılıp bayılmış lakin ilk elli sayfada ekşın olmayan kitaplar pek cezbetmiyor artık     bitsin diye okudum bir de pis huyum var seri kitaplarına başladımmı bir kere muhakkak okumalıyım      bu da seriymiş      katlanıcaz artık



deniz tanrıçası  ;     fantastik bir roman     p.c. cast ın diğer kitaplarını ( gece evi serisi ) okumuş ve beğenmiş biri olarak  bu kitabı da aynı akıcılıkta buldum ve tabiri caizse yalamadan yuttum   kitabı okuyunca neredeyse deniz kızlarının varlığına inanmak istiyorsunuz     devamı da gelecekmiş sevinerek öğrendim




kalbim sende kaldı ;  j. mc naught un kitapları zaten fenomen , ilk satırından itibaren kavrayıveriyor siz en hassas yerinizden ve romantizmin tepelerinde geziyorsunuz sonuna kadar



bree tannerin ikinci hayatı ; alacakaranlık serisini okuyanların anlayabileceği konuya sahip  yoksa siz hala sevimli vampirlerimizle tanışmadınız mı ?


tutku mevsimi ; adı üstünde buram buram tutkulu bir kitap yer yer gereksiz vurgular olsa da sıkılmadan okudum


son söz aşkın ; başka bir sindrella romanı      ehh işte      kapağı iğrenç     yalnız niyeyse     j. quinn in kitap kapaklarına hep bunu yapıyor epsilon      hani diyeceğimki nerdeyse   yazar şey mi diye ?



vampir günlükleri  3. kitap  tabiki diziyle hiç alakasız devam ediyor    o kadar ki romanda kız sarışın,
dizide  esmer

  

dizisi daha güzel  ( vampir diaries adıyla seyredebilirsiniz )



    şimdilik bu kadar yıkabildim kuleyi

notty ; ayaklarımın  40 numero olduğunu söylemişmiydim ?