geçen akşam kandildi
namaz kılarken yarebbim ne zahmet çektim ne uğraştı kör şeytan
ağzım burnum kaşındı öyleki uzun namaz selam veremiyorum ne kaşınmak ama sanki birisi tüyü almış yüzümde dolaştırıyor hadi bakalım kaşınmadan dur dedimki kaşın be ! kaşımıycam işte o zaman geçiverdi aniden
olmadı bu sefer uyku bastırdı nasıl esniyorum nerdeyse duaları okuyamıyorum selam verip seccademe kıvrılasım geldi okka yani aklıma geldi; aniden şeytanın pis kokuşmuş yorganı ve çekill ülenn dedim zihnimden o saat uyku muyku kalmadı
bu sefer ne bulucak bakalım ? derken selam verdim ve içeriye oğluma bakmaya gittim bilgisayara zom olmuş görünce ; sinirim zıpladı ( nasıl zıplıyorsa ) sayasım geldi ; daha duşa girmedinmi, 10 saattir ordasın da bak, bugün kandil de... homur homur tam ağzımı açtım ki zınnk diye durdum ve euzü besmele çektim
oğluma dönüp sakince konuştum ; yarın bilgisayar yasak sana
tamam şeytan uğraşıyor ama cezayı da haketti bizim boncuk
31 Temmuz 2010 Cumartesi
30 Temmuz 2010 Cuma
kır düğünü
evet düğünü kırdık , erkenden kaçtık goncamla sonra da kaybolduk
aşıklara duyurulur evlenip hayata iki kişi başlanıyor minik misafirlerin katılımı isteğinize bağlı oluyor , kalma süreleri ise onların istekleri doğrultısunda artık bir süre size muhtaçlarken heryere cümbür cemaat gidiyorsunuz küçükken daha bir gezesi oluyor insanın gezmeler % 90 eziyet ve yorgunluk bulutuyla sarmalanmış olsalar bile biraz büyüdüklerindeyse, onları yanında getiremiyorsun gene iki kişi gezmeler başlıyor
işte biz de bu akşam o gezmelerden birindeydik sosyal hayatımızın olmadığı malum ; 7 gün 12 saat çalışarak ne olmasını bekliyorsam ? lakin bu düğüne gitmemek olmazdı, dayımın familyasından iki kızını severim, onlardan biriydi istanbulun diğer ucuna severek gittik bu yüzden her ne kadar hitap etmeyeceğini düşünsem de , korktuğum gibi olmadı hatta namaz kılıcak yer bile bulduk o gürültüde isteyince mevlam kolaylık gösteriyor mutlaka
eş dostu gördük sohbetler edildi her zaman dediğimizi dedik yine ; düğünlerde olmasa görüşemeyeceğiz sevginin akraba gününe özenip biz de yapalım dedim ( neyime güvenip de söyledimse sanki denk getirip gidebilicem ) ama malum biz trakyalılar öyle pek hemşehrici değiliz arada görüşmek yetiyor demekki sevgili dayımı gördüm, mevlam bize bağışlasın diğer dayımın çocukları maaile ordaydı dedim ya ikisi hariç diğerlerinden uzak dururum bir kere annelerinin anneme yaptığı haksızlığı dile getirmiştim 25 yıldır hiç unutmadılar ne kin o yüzden görmezden geliyoruz birbirimizi galiba bu ailenin karakoyunu benim kimseyi takmayan rahat havamla bu gece de o masadan öbür masaya gezdim durdum yemekli diye gelenler hüsrana uğradı soğuk aperatiflerle geçiştirildi hoş kır düğününde etli pilav da, yemek de olmazdı herhalde millet gazozu cipsiyle doymaya çalıştı
bu bizim dünyamızdı
bir de onların dünyası vardı ; içkiyle dansla dönen bizim anlamadan baktığımız
fotoğraf çekmeyi nasılda unuttum yine halbuki bahçe yemyeşildi
onların; çalışan özgür kızların ve yuppi adaylarının sarhoş olmayı eğlenmek sayanların alemi ise .. onlara sormak lazım
bu da düğün kıyafetim
iki dayımın ailesi vardı o gece küçük dayımın ailesini severim alçakgönüllü insanlardır ve hep samimi davranmışlardır bize yıldızda okurken evlerine sık sık konuk olmuşumdur , yazın da adadaki evlerine giderdim
tarihi bir köşkü restore ettirmişlerdi ; tam benim dalım yani yüksek yüksek tavanlar, eski kapılar, ahşap oymalı balkonlar ,müştemilat, yemyeşil bahçe bayılırdım orada kalmaya öyle bir evde yaşamak isterdim doğrusu yani 1 milyon dolarım falan olsa
büyük dayımın ailesi ise, dayımın sayesinde biryerlere gelebilmiş, onların gözüne girmek için çırpınan özünde kin, huzursuzluk ve fesatlık dolu yengemin bütün kötü huylarını almış bir aile
çocukluğum yengemin annemi ve teyzelerimi ezmesini ve bozmasını izlemekle geçti annemler abilerine hürmeten hep sustular
19 yaşına bastığım yıl, yengeme hakkında düşündüklerimi saydım ve o zamandan beri kara listedeyim ne güzel ! onlarla 10 yılda bir felan karşılaşıyorum böylece
ahh babamın kızıyım orası kesin dokuz köyden kovulan neysemki canım türkiyemde köy çook
10
yorumcu
Etiketler:
gezmecik
29 Temmuz 2010 Perşembe
saf sakar
tam bir sakarım ben
hangi birini sayayım ki ? az evvel kahveyi döktüm mesela, cezveye koyarken zaten her zaman dökerim sabah da reçeli dökmüştüm bi de kendime nasıl kızarım , nasıl 10 dk belki de salak diye annaannem nur içinde yatsın koca babu derdi kendine kızınca annem daha insaflıydı, siz yapsanız bunu kızardım derdi sadece
sakarlık da parayla değil ya , ben de bol hamurişi yaparken un dökmek, normaldir artık ne kadar büyük örtü yaysam da, hep dışına taşırırım ve gıcık olurum buna az evvel de yangın merdivenindeki rafın teline kolumu çizdirdim, iki defa
dün boncuğumla evi süpürürken, ayağımı çarptım hızla süpürgeye tarak kemiğini inciitim herhalde nasıl da acıdı cıyakladım resmen kedilerim alışık kendimi yaralamama, koşup buz getirdiler de morarmadı lakin topal teyyareyim artık
kızartma yanıklarım meşhurdur
12 yaşıma kadar ön dişlerim kırık gezdim bağıra bağıra koşarsan olacağı budur işte
düşmeden koşabilmek ? o da ne ?
geçen sene bu zamanlarda burnumu kapalı kapıya çarpmış ve yamultmuştum (artık yamuk burunluyum ) film çektirmeye gittiğimde kocasından dayak yemiş muamelesi görmüştüm, herhalde onların bahanesini kullanmışım zaten hep derdim; insan kafasını gözünü nasıl çarpar sağa sola diye demekki neymiş ? merak iyi değilmiş , cevabı yakınen öğreniyormuşsun burnumu beğenirdim o zamana dek demekki neymiş ? çok beğenmek iyi değilmiş
işe başladığımın ilk yılı merdiven inip çıkarken tek tek bütün ayak parmaklarımı çarptım ve galiba birini kırdım çünkü yamuk hala ellerimin yarası beresi ise hiç bitmez
asla, elde bir şey doğrayamam en kör bıçakla bile beceriyorum kendimi kesmeyi
alnımı bursada somuncu baba türbesindeki, alçak tavana nasıl çarptığımı ve çıkan sesi sorsanız, hemen beni hatırlarlar orada ; çok gülmüşlerdi çünkü
hayatta bir defa halı dövebildim ; kolum şişti onda da
düşmelerimi saymıyorum bile ,bi de komik olurlar hep popo üstü nedense ( ağırlık merkezi orası galiba )
bir keresinde de minişim küçükken yatağından alıp geriye doğru kızımın yatağına attım kendimi ; küüüt kalorifere yıldızların sayısını iyi bilirim o zamandan beri biriki gün sonra bayram tatilinde çoruma gidiyoruz, gişelerde bir trafik tıkandı, teyyare sıkıştı wc aradı çıkınca bir baktım ki trafik açılmış eyvah gitmişler deyip arabaların peşinden koşmaya başladım erkekim hiç bırakıp gider mi bolu dağlarında baş belasını ?
çekmiş kenarda bekliyormuş bakmış gelmiyorum eyvah ! demiş geçen gün kafasını çarpmıştı, bayılıp kalmasın kapıdaki kadınlara rica ediyormuş ; seslenin bakalım içeriye diye zavallım giremiyor tabii sonra ne mi oldu ? bayağı bir gittim sonra arkadaşların arabasına rastladım da goncama kavuştum
çok telaşlıyım ondan herhalde aceleden yapmaya çalışıyorum derken ehh oluyor bişeyler işte
daha ne bulucam merak ediyorum, yavaş yavaş kendimi sakatlıyorum, oramı buramı yamultuyorum yahu
az önce de el aynasının uzun sapı gözümü çıkarıyordu nerdeyse, sepete ucu dışarda koymuşum nedense ayağımla burnumu hallettim, sıra gözümde galiba
şaka gibiyim değil mi ?
hangi birini sayayım ki ? az evvel kahveyi döktüm mesela, cezveye koyarken zaten her zaman dökerim sabah da reçeli dökmüştüm bi de kendime nasıl kızarım , nasıl 10 dk belki de salak diye annaannem nur içinde yatsın koca babu derdi kendine kızınca annem daha insaflıydı, siz yapsanız bunu kızardım derdi sadece
sakarlık da parayla değil ya , ben de bol hamurişi yaparken un dökmek, normaldir artık ne kadar büyük örtü yaysam da, hep dışına taşırırım ve gıcık olurum buna az evvel de yangın merdivenindeki rafın teline kolumu çizdirdim, iki defa
dün boncuğumla evi süpürürken, ayağımı çarptım hızla süpürgeye tarak kemiğini inciitim herhalde nasıl da acıdı cıyakladım resmen kedilerim alışık kendimi yaralamama, koşup buz getirdiler de morarmadı lakin topal teyyareyim artık
kızartma yanıklarım meşhurdur
12 yaşıma kadar ön dişlerim kırık gezdim bağıra bağıra koşarsan olacağı budur işte
düşmeden koşabilmek ? o da ne ?
geçen sene bu zamanlarda burnumu kapalı kapıya çarpmış ve yamultmuştum (artık yamuk burunluyum ) film çektirmeye gittiğimde kocasından dayak yemiş muamelesi görmüştüm, herhalde onların bahanesini kullanmışım zaten hep derdim; insan kafasını gözünü nasıl çarpar sağa sola diye demekki neymiş ? merak iyi değilmiş , cevabı yakınen öğreniyormuşsun burnumu beğenirdim o zamana dek demekki neymiş ? çok beğenmek iyi değilmiş
işe başladığımın ilk yılı merdiven inip çıkarken tek tek bütün ayak parmaklarımı çarptım ve galiba birini kırdım çünkü yamuk hala ellerimin yarası beresi ise hiç bitmez
asla, elde bir şey doğrayamam en kör bıçakla bile beceriyorum kendimi kesmeyi
alnımı bursada somuncu baba türbesindeki, alçak tavana nasıl çarptığımı ve çıkan sesi sorsanız, hemen beni hatırlarlar orada ; çok gülmüşlerdi çünkü
hayatta bir defa halı dövebildim ; kolum şişti onda da
düşmelerimi saymıyorum bile ,bi de komik olurlar hep popo üstü nedense ( ağırlık merkezi orası galiba )
bir keresinde de minişim küçükken yatağından alıp geriye doğru kızımın yatağına attım kendimi ; küüüt kalorifere yıldızların sayısını iyi bilirim o zamandan beri biriki gün sonra bayram tatilinde çoruma gidiyoruz, gişelerde bir trafik tıkandı, teyyare sıkıştı wc aradı çıkınca bir baktım ki trafik açılmış eyvah gitmişler deyip arabaların peşinden koşmaya başladım erkekim hiç bırakıp gider mi bolu dağlarında baş belasını ?
çekmiş kenarda bekliyormuş bakmış gelmiyorum eyvah ! demiş geçen gün kafasını çarpmıştı, bayılıp kalmasın kapıdaki kadınlara rica ediyormuş ; seslenin bakalım içeriye diye zavallım giremiyor tabii sonra ne mi oldu ? bayağı bir gittim sonra arkadaşların arabasına rastladım da goncama kavuştum
çok telaşlıyım ondan herhalde aceleden yapmaya çalışıyorum derken ehh oluyor bişeyler işte
daha ne bulucam merak ediyorum, yavaş yavaş kendimi sakatlıyorum, oramı buramı yamultuyorum yahu
az önce de el aynasının uzun sapı gözümü çıkarıyordu nerdeyse, sepete ucu dışarda koymuşum nedense ayağımla burnumu hallettim, sıra gözümde galiba
şaka gibiyim değil mi ?
28 Temmuz 2010 Çarşamba
deşarj
insanların kuyruklara kaynak yapmasına ,
dilimizde olmamasına rağmen ingilizceden bozma, yeğenlerine kuzen demelerine ( önceden ne diyorduk acaba? )
blog yazılarında küfüre
önceleri bir günde yaptığım işin sadece yarısını yapmaya
verilen sözlerin tutulmamasına
kibarlık adına söylenen yalanlara
bir yaz sabahı ailecek balkonda kahvaltı ederken çevreyi inleten beynimi de delen matkap seslerine
insanların göründüğü gibi asla olmamalarına
her dizide oyuncuların elinde içki bardağı olmasına
tabaklarında yemek bırakanlara
ihtiyaç fazlası alışveriş için gezen a.v.m. güllerine
sol şerit kaplumbağalarına
yol hakkınızı ya da park yerinizi pişkinlikle sırıtarak çalanlara
kendini dünyanın bilmem kaçıncı harikası sanıp diğerlerine tepeden bakanlara
filmlerden ya da dizilerden öğrenilmiş içi boş duygularla davranışlarla şov yapanlara
feministlik zımbırtısına
çakma lv çantalara
( her köşebaşından çıkar oldu )
içinde olmadığım her uçağa
senin durumunla başlayan cümleye
insanlara evcil hayvanına verdiği değeri vermeyene
ne varsa siz kapalılarda var cümlesine
lacivert eteğimdeki lekeye
tartışmanın en civcivli anında gelen ne idüğü belirsiz ağlama isteğine
çakma güneş gözlüğüyle hava atanlara
popo mendiliyle bebesinin ağzını silene
uzun tırnaklara
pi sayısına ( sonu yok çünkü )
sigaraya
yahudilere
polatın karısı ebruya ( ölsün artık )
G I C I K O L U Y O R U M
dilimizde olmamasına rağmen ingilizceden bozma, yeğenlerine kuzen demelerine ( önceden ne diyorduk acaba? )
blog yazılarında küfüre
önceleri bir günde yaptığım işin sadece yarısını yapmaya
verilen sözlerin tutulmamasına
kibarlık adına söylenen yalanlara
bir yaz sabahı ailecek balkonda kahvaltı ederken çevreyi inleten beynimi de delen matkap seslerine
insanların göründüğü gibi asla olmamalarına
her dizide oyuncuların elinde içki bardağı olmasına
tabaklarında yemek bırakanlara
ihtiyaç fazlası alışveriş için gezen a.v.m. güllerine
sol şerit kaplumbağalarına
yol hakkınızı ya da park yerinizi pişkinlikle sırıtarak çalanlara
kendini dünyanın bilmem kaçıncı harikası sanıp diğerlerine tepeden bakanlara
filmlerden ya da dizilerden öğrenilmiş içi boş duygularla davranışlarla şov yapanlara
feministlik zımbırtısına
çakma lv çantalara
( her köşebaşından çıkar oldu )
içinde olmadığım her uçağa
senin durumunla başlayan cümleye
insanlara evcil hayvanına verdiği değeri vermeyene
ne varsa siz kapalılarda var cümlesine
lacivert eteğimdeki lekeye
tartışmanın en civcivli anında gelen ne idüğü belirsiz ağlama isteğine
çakma güneş gözlüğüyle hava atanlara
popo mendiliyle bebesinin ağzını silene
uzun tırnaklara
pi sayısına ( sonu yok çünkü )
sigaraya
yahudilere
polatın karısı ebruya ( ölsün artık )
G I C I K O L U Y O R U M
16
yorumcu
Etiketler:
tartışma
27 Temmuz 2010 Salı
who are you ?
onunla oteldeki onlarca kuyruktan birinde pide kuyruğunda karşılaştım
onun gözü beni hiç görmese de dikkatle inceledim kendisini 30 lu yaşlarda hafif bir makyaj oysa o tamamen başka bir alemdeydi bütün alıcılarını açmış yüzüne aynada deneyip belki de karar verdiği en güzel sandığı ifadeyi vermiş , belki de en genç gösteren
duruş aynen şöyle ; hafif yana dönmüş, iman tahtası dışarda , göbek çekilebildiği kadar içerde ( % 10 ) baş dik yüzde uysal ve dalgın bir ifade dalgın çünkü ulaşılamaz kadın ya kendisi uysal çünkü erkekler uysal ve çaresiz kadınlara bayılır üzerinde başındaki bayrağa inat dapdaracık elbise ( vücutta vücut olsa orta anadolunun fiziki haritası mübarek ) sohbet ediyordu o geceki avıyla besbelli ona ayarlıydı bütün kanalları benim ilerlermisiniz diye ünlememi duymadı bile
bu pozlar süs ne kim içindi ? pideci ustası çirkin bir adam
lafı uzatıp randevu koparmaya uğraşırken çaban komik, düştüğün durum zavallıydı halbuki ne eczacılar ya da subaylar istemiştir seni değil mi ? halbuki kendini atmadan sokağa bir baksaydın hadislere bilirdin nasibinin taşın altında da olsa gelip bulacağını
kimsin sen ? evde kalacağım diye gözü dönüp , sana armağan edilmiş, edebini ve vakarını çöpe atıp erkek avına çıkan aşüftesin sen öyle ki bekarlar yüz vermeyince , evlilerde şansını deneyecek kadar zavallı , aşklarını ecnebiler gibi rahat yaşayacak kadar karaktersiz , başındaki bayrağı buna alet edecek kadar aşağılıksın sen
ya onu çıkar da laf söyletme ya da onu takan validelerimizin ahlakıyla yaşa
26 Temmuz 2010 Pazartesi
çorum dedikoduları
çorum günleri yavaş başladı hızlı bitti
çok yorucu bir 12 saatlik yolculukla ulaştık oraya mola vermek mi ? o da ne ? orada kalacağımız günler azalıverir sonra
bir haftada ancak dinleniriz derken ertesi günü çarşıda bulduk kendimizi kayınvalidemle beraber azıcık gezdik sonra onun pili bitti ve dönüşte eşime devretti beni o da sağolsun geniş bir daire çizerek götürdü eve topuklu terlik giyen teyyare imama gavur demeyi öğrendi
sonraki gün köy yollarına düştüğümüzde ( mecburen ) niye dedim kendime ? her sene babaannenin elini öpmek uğruna amcanın evindeki bu katlanılma havasındaki karşılanmayı çekiyoruz ki ? ipleri koparmamak adına tabii zoraki ağırlanmanın eziciliği ağırlanma ; içilen iki bardak çay olsa bile
daha sonra amcanın köydeki bahçesine davet ! edildik başka gün için tam gideceğimiz gün teyyarenin canı tepsi çöreği isteyiverdi ( mayalı cıvık hamurdan odun ateşinde saç üzerinde pişen nefaset ) el cevap ; malzememiz yok buyrun bakalım un mu yok saç mı yok yoksa odun mu ? tamam o zaman dedim isteyen gitsin kendim hariç misafirden kaçan zihniyetin anadolu versiyonu işte
başka bir gün imece usulü su böreği yapıldı teyyare de döşedi tepsiye ve bir kere daha su böreği yapamayacağına karar verdi
teyyare bi şımardı bi şımardı ki orada ; kayınpederi camiye gidince yazmasını başından savurup , yuppi diye baba koltuğuna mı kurulmadı gelin almaya gidileceğinde banane banane diye omuzunu mu silkmedi bana da yaz turşusu yap nooluur seninki kaynanamınkinden güzel oluyor diye eltisine mi yapışmadı yeni mutfak tezgahını görünce ; hıh benimki daha güzel diye omuz mu silkmedi kaynanasına napiyim anam çeken var ki yapıyoruz
başka bir gün de eltimin dıdığının dıdısının gününe gittik ve 20 kişi felan sıkıldık ev bahçe içersinde ve geniş olmasına rağmen istanbuldan gelen elti olarak bayağı zuumlandım terledim bunaldım öyle bir yerki yarebbim günde iki kez otobüs geliyor otobüs saatini beklerken evde bıraktığımız arabayı hatırlayıp bolcana hayıflandım
biraz da eltimden bahsedeyim , benim tersim sevincini ve üzüntüsünü içinde yaşayan, dışarıya canayakın ama nötr bir ifade sunan şahsiyet aramız iyi ama ne derece güvenilir ? onu bilemem lakin kayınvalideme diş bilediği muhakkak çünkü vaktiyle ezilmiş, bazı şeyleri içinden atamamış ( bu profil bazılarına tanıdık gelecektir )
zavallım istanbula kapağı atmak için can atıyor lakin uzağı gören ( nihayet ) teyyare biliyorki ; öbür oğlu gelince kızını da alır ne yapar ne eder kaynana da gelir o yüzden yüz vermiyor maalesef
kayınvalidem gene yaptı yapacağını ve fırçaladı bunları bizi yemeğe çağırdıkları akşam kızını çağırmadılar diye sanki mecburlar zaten civciv gibi her yere beraber gitmek ister kendileri
biz bir zamanlar goncamın akrabalarına davet edildiğimizde 20 kişi felan giderdik sonra teyyare bir gün dediki heyyt ne oluyor bre ? savaşa mı gidiyoruz ? o gün bugündür yalnız gideriz hep
bi de kızımın arkadaşına gitme maceramız var evlere şenlik ; kızımın okuldan arkadaşının ailesi çorumda ve biz kızlarını sık sık misafir ettiğimizden herhalde gittiğimizde bizi davet ederler hep kaynanam da hep bizimle gelmek isteyip söyleyememiştir teklif gelmeyince anlaştırmıştır, kızın babası polis belki işimiz düşer tanışsak iyi olur diye biz de inandık hazmedemiyor çağırmamamızı ben de inadına çağırmıyorum işte
nekka kötüyüm !
yaşı 60 küsür olmasına rağmen hergün gezmede akşam da bacak ağrısından dolayı elinde haplar hemen bir örnek vereyim ; cumartesi günü düğün vardı , sabah teyzeye kahvaltıya gittik, öğlen onlar gelin almaya biz eve akşamüstü geldiler , biz düğüne giderken kendisi yorgunluktan ölmesine rağmen kendini çarşıya dondurma yemeye bıraktırdı okka gezenti işte
hep söylediğim bir şeyi gene söylemeden geçemeyeceğim ; eğer aynı şehirde olsaydık, onlarla tüm irtibatımı kesmiş olurdum senede 1 hafta yetiyor böyle iyiyiz fazlasını almıyayım lütfen !
çok yorucu bir 12 saatlik yolculukla ulaştık oraya mola vermek mi ? o da ne ? orada kalacağımız günler azalıverir sonra
bir haftada ancak dinleniriz derken ertesi günü çarşıda bulduk kendimizi kayınvalidemle beraber azıcık gezdik sonra onun pili bitti ve dönüşte eşime devretti beni o da sağolsun geniş bir daire çizerek götürdü eve topuklu terlik giyen teyyare imama gavur demeyi öğrendi
sonraki gün köy yollarına düştüğümüzde ( mecburen ) niye dedim kendime ? her sene babaannenin elini öpmek uğruna amcanın evindeki bu katlanılma havasındaki karşılanmayı çekiyoruz ki ? ipleri koparmamak adına tabii zoraki ağırlanmanın eziciliği ağırlanma ; içilen iki bardak çay olsa bile
daha sonra amcanın köydeki bahçesine davet ! edildik başka gün için tam gideceğimiz gün teyyarenin canı tepsi çöreği isteyiverdi ( mayalı cıvık hamurdan odun ateşinde saç üzerinde pişen nefaset ) el cevap ; malzememiz yok buyrun bakalım un mu yok saç mı yok yoksa odun mu ? tamam o zaman dedim isteyen gitsin kendim hariç misafirden kaçan zihniyetin anadolu versiyonu işte
başka bir gün imece usulü su böreği yapıldı teyyare de döşedi tepsiye ve bir kere daha su böreği yapamayacağına karar verdi
teyyare bi şımardı bi şımardı ki orada ; kayınpederi camiye gidince yazmasını başından savurup , yuppi diye baba koltuğuna mı kurulmadı gelin almaya gidileceğinde banane banane diye omuzunu mu silkmedi bana da yaz turşusu yap nooluur seninki kaynanamınkinden güzel oluyor diye eltisine mi yapışmadı yeni mutfak tezgahını görünce ; hıh benimki daha güzel diye omuz mu silkmedi kaynanasına napiyim anam çeken var ki yapıyoruz
başka bir gün de eltimin dıdığının dıdısının gününe gittik ve 20 kişi felan sıkıldık ev bahçe içersinde ve geniş olmasına rağmen istanbuldan gelen elti olarak bayağı zuumlandım terledim bunaldım öyle bir yerki yarebbim günde iki kez otobüs geliyor otobüs saatini beklerken evde bıraktığımız arabayı hatırlayıp bolcana hayıflandım
biraz da eltimden bahsedeyim , benim tersim sevincini ve üzüntüsünü içinde yaşayan, dışarıya canayakın ama nötr bir ifade sunan şahsiyet aramız iyi ama ne derece güvenilir ? onu bilemem lakin kayınvalideme diş bilediği muhakkak çünkü vaktiyle ezilmiş, bazı şeyleri içinden atamamış ( bu profil bazılarına tanıdık gelecektir )
zavallım istanbula kapağı atmak için can atıyor lakin uzağı gören ( nihayet ) teyyare biliyorki ; öbür oğlu gelince kızını da alır ne yapar ne eder kaynana da gelir o yüzden yüz vermiyor maalesef
kayınvalidem gene yaptı yapacağını ve fırçaladı bunları bizi yemeğe çağırdıkları akşam kızını çağırmadılar diye sanki mecburlar zaten civciv gibi her yere beraber gitmek ister kendileri
biz bir zamanlar goncamın akrabalarına davet edildiğimizde 20 kişi felan giderdik sonra teyyare bir gün dediki heyyt ne oluyor bre ? savaşa mı gidiyoruz ? o gün bugündür yalnız gideriz hep
bi de kızımın arkadaşına gitme maceramız var evlere şenlik ; kızımın okuldan arkadaşının ailesi çorumda ve biz kızlarını sık sık misafir ettiğimizden herhalde gittiğimizde bizi davet ederler hep kaynanam da hep bizimle gelmek isteyip söyleyememiştir teklif gelmeyince anlaştırmıştır, kızın babası polis belki işimiz düşer tanışsak iyi olur diye biz de inandık hazmedemiyor çağırmamamızı ben de inadına çağırmıyorum işte
nekka kötüyüm !
yaşı 60 küsür olmasına rağmen hergün gezmede akşam da bacak ağrısından dolayı elinde haplar hemen bir örnek vereyim ; cumartesi günü düğün vardı , sabah teyzeye kahvaltıya gittik, öğlen onlar gelin almaya biz eve akşamüstü geldiler , biz düğüne giderken kendisi yorgunluktan ölmesine rağmen kendini çarşıya dondurma yemeye bıraktırdı okka gezenti işte
hep söylediğim bir şeyi gene söylemeden geçemeyeceğim ; eğer aynı şehirde olsaydık, onlarla tüm irtibatımı kesmiş olurdum senede 1 hafta yetiyor böyle iyiyiz fazlasını almıyayım lütfen !
25 Temmuz 2010 Pazar
şımarığız şımarık
biz iki aşık bebelerimiz büyürken onlarla büyüdük adeta kendimiz çocuktuk çünkü o kadar beraber olacağımız günlere odaklanmıştık ki ötesi yoktu bizim için o yüzden belki de hemen ilk boncuğumuz oldu bir şeyleri planlamaya zaman bulamadık ki
onlarla büyürken onların kelimelerini kullandık biz de
.
kızımız pırıl pırıl demeye üşenip pımpırıl dediğinde içimiz evlat sevgisiyle sıcacık olup güldük , şükrettik rabbime bu lezzeti kalplerimize verdiği için ve biz de öyle dedik ; pımpırıl
oğlumuz içimizi sızlatan hassasiyetimiz iki yaşında felandı birşey sordum bibiyem dedi o kadar hoşuma gitti ki birkaç kez söylettim artık biz bilmediğimiz şeylere bibiyem diyoruz
minişimizin görsel farklılıklardan doğan sözü ; o ne be ya bizim şaşırma ünlemimiz oldu
soru sorma şeklimiz bile değişiktir nasıl bildin yerine ne bildin deriz
birşey anlatanı sıkıştırırz sonra sonra diye
kızım sokakta gün boyu öğrendiklerini ortaya döküp ooo portakalı soyduuum başucuma koydum diye kalem parmaklarını göğsümüze batıra batıra saymaya başladığında bunu da hapsettik hafızamıza ve kalbimize (bazen aynı şeyi sivri tırnaklarıyla yapmakla tehdit ediyor bizi )
içine kapanık birbirine dönük bir aileyiz dışarıyla temasta biraz tutuk olmamızın sebebi belki de budur (biliyorum bloglamada hiç de tutuk değilim döktürüyorum )
biz şımarıyoruz birbirimize galiba insanın şımaracak birileri olması nekka güzel ( gene şımardım )
24 Temmuz 2010 Cumartesi
bohçaciii
sahi nerdeler ? neden artık sokakları onlar değil de overlokçular ve hurdacılar inletiyor ?
bizim çocukluğumuzun mutlu yıllarının gizemli şahsiyetleridir onlar
hem korku hem merak uyandırırlardı bizde o kocaman bohçalarından noel baba gibi neler neler çıkarırlardı bazen rahibe işi bir örtü ; bakmaya kıyamazsın , bazen de dantel angles denen örtüler annelerimiz korkuttuğu için bizi çingeneyle bazen de kaçırdıkları bir çocuğun çıkından gözüküvericeğini sanırdım hep
fiyatlar hep pahalıydı ama pazarlık gücünüze göre nefis şeylere makul parayla sahip olabiliyordunuz
paranın para olduğu , sofralarda bereket olduğu , şu bu vergisiyle belimizin bükülmediği kazançların ve duyguların saf olduğu , isteklerimizin bir elin parmaklarını geçmediği ,bayramlarda tatile değil el öpmeye gidilen zamanlardan bahsediyorum
ne kadar özlemişiz sizi bohçacıları kastettim siz ne anladınız ?
23 Temmuz 2010 Cuma
yeni meconlarım var aanım !
An itibarıyla çorumdayız bismillah hemen gezmelere başladık olmazsa olmaz köye gittik , dedenin doruğuna (köyde bir tepede bir yatır var çevresi piknik yeri gibi düzenlenmiş ) tepede olduğu için çevreyi kuşbakışı görebiliyoruz
lakin geç gittiğimiz için yer yoktu az ilerdeki piknik alanına konuşlanıverdik mangal çay felan derken akşamı ettik , hiç esmeyen sıkıcı bir gündü mangal kokusu üzerimize sindi hep
ama güne damgasını vuran kayınvalidemle ağız dalaşımızdı
Belki bahsetmişimdir hatun ben ne alırsam aynısını almaya , yaptığımı yapmaya çalışıyor aslında hoşgörüyorum çünkü az bütçeyle üç çocuk büyütmüş hiçbir lüksü olmamış ,zevklerini, ihtiyaçlarını hep ertelemiş şimdi yapmaya çalışıyor diyordumki ; ben de seneye sizin gittiğiniz otele gideceğim deyince ipler koptu , hepsi birden batmaya başladı birden
Vakti zamanında Çarşamba pazarından kuru çiçek aranjmanı aldım salona koymak için , o yaz bir geldim ki benzeri ni almaya çalışmış bulamamış felan . mutfak dolaplarını değiştirdim bu sene geldim ki baktım onunkiler de değişmiş geçen sene çoruma giderken didimden konyaya , nevşehire uğramıştık bu baharda bizimkiler nereye gittiler bilin bakalım ? şimdi de tutturmuş seneye biz de oraya gidelim diye goncam da şakayla ( her an ciddiye dönüşebilir bir şaka ) gel bizimle deyince teyyare noktayı koydu ; olmaz diye bizimki bozuldu tabii azıcık yüz versem biliyorum takılacak yaradılış icabı müsait nasıl olur ya ? annem halbuki çağırsam bile gelmez bu sefer bozuldu ,ben sizinle çağırsan da gelmem kendim yer tutacağım diye söylemeye başladı bu bozukluk biz gidene dek sürer derken bizimki baktı hiç birşey olmamış gibi görmezden geliyorum yıkayıp yıkayıp astığı suratları topladı uzatmadı meseleyi
üff ya bebek sanki her gördüğünü ıhhh diye istiyor bende bu kaynana olduktan sonra meconlarımız bitmez bizim anacım
teyyarenin çektiği ohhlar istanbuldan da duyulmuşmudur acep ?
22 Temmuz 2010 Perşembe
süslü tatil
Malum egede bir otelde tatildeyiz öyle kalabalıkki otel rahat üçbin kişi varız inanılması zor biliyorum ama yemek saati restoranı görseniz anlardınız hani eminönü meydanı nerdeysem bir gördüğünüz insanı bir daha görmüyorsunuz okka yani birisine çarpmadan gitmek için akrobasi yapıyorsunuz
ahh .. hanımlar çok agresif hiç sakınmıyorlar kendilerini bu sefer de zavallı erkekler kendilerine dikkat etmeye çalışıyor ehh devir tersine dönmüş sağa sola çarpan ama amacından ( tatlıya önce ulaşmak ) sapmayan kadınlar ve kaçışan erkekler tatlıda tatlı olsa yani aynı hamurdan ben de beş çeşit tatlı yaparım değişik süsleyip farklı diye yuttururum ne varki ?
Ben de ne yaptım ? üç yıla yetecek kadar lokma tatlısı yedim duy beni izmirli güzel çift
Akşam yemeklerinden sonra kendimi gala gecelerinde hissediyorum adeta
her gece sanki herkes isimsiz bir defilede bu şıklık bazen ucuz yollu sağlansa da ( Pazar işi ) ortak noktaları en ince ayrıntısına kadar planlanmış olmaları ; elbise ( altında pantolon varsa kesin almanyadandır giyen) eşarp ( çakma lv ,valentino ,armine ,hala vakko ) ayakkabı çanta takım olacak bazen de çok şık nikaha gider gibi akşam yemeğine iniyor hanımlar harika pardesüler ve etekler gördüm burada , altlarında muhakkak topuklu ayakkabıyla cirit atıyor hanımlar
Tatil rahatlığı dinlenmesi nerde kaldıki ? sen yemeğe inicem diye yarım saat önceden süslen püslen
Ne yorgunluk ! biz kızımla çingene eteklerimizi giyiveriyoruz nekka kolay ; iki dakkada hazırız
Yahu ben onbeşgün için tek valizle geldim hem de dört kişi için ayol siz her biriniz kaç valizle teşrif buyurdunuz ve onları nereye sığdırdınız deyiverin hele
14
yorumcu
Etiketler:
tatil
21 Temmuz 2010 Çarşamba
tatil kulesi
14 gün şezlonguyla kanka olmayı planlayan teyyare kurdu kuleyi ; yine, yeni , yeniden
hadi kritik yapalım biraz ;
iflah olmaz su katılmamış romantik teyyare tatil kitaplarından bahsetsin bakalım ;
kara prens ; millet bu kitabı pek beğenmiş ayılıp bayılmış lakin ilk elli sayfada ekşın olmayan kitaplar pek cezbetmiyor artık bitsin diye okudum bir de pis huyum var seri kitaplarına başladımmı bir kere muhakkak okumalıyım bu da seriymiş katlanıcaz artık
deniz tanrıçası ; fantastik bir roman p.c. cast ın diğer kitaplarını ( gece evi serisi ) okumuş ve beğenmiş biri olarak bu kitabı da aynı akıcılıkta buldum ve tabiri caizse yalamadan yuttum kitabı okuyunca neredeyse deniz kızlarının varlığına inanmak istiyorsunuz devamı da gelecekmiş sevinerek öğrendim
kalbim sende kaldı ; j. mc naught un kitapları zaten fenomen , ilk satırından itibaren kavrayıveriyor siz en hassas yerinizden ve romantizmin tepelerinde geziyorsunuz sonuna kadar
bree tannerin ikinci hayatı ; alacakaranlık serisini okuyanların anlayabileceği konuya sahip yoksa siz hala sevimli vampirlerimizle tanışmadınız mı ?
tutku mevsimi ; adı üstünde buram buram tutkulu bir kitap yer yer gereksiz vurgular olsa da sıkılmadan okudum
son söz aşkın ; başka bir sindrella romanı ehh işte kapağı iğrenç yalnız niyeyse j. quinn in kitap kapaklarına hep bunu yapıyor epsilon hani diyeceğimki nerdeyse yazar şey mi diye ?
vampir günlükleri 3. kitap tabiki diziyle hiç alakasız devam ediyor o kadar ki romanda kız sarışın,
dizide esmer
dizisi daha güzel ( vampir diaries adıyla seyredebilirsiniz )
şimdilik bu kadar yıkabildim kuleyi
notty ; ayaklarımın 40 numero olduğunu söylemişmiydim ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)