31 Ocak 2012 Salı

güven ...güven... güven...

nasıl bir şeydir acaba,   gözün kapalı teslimiyet ?    Yaradana olması gerekenden bahsetmiyorum tabii.
bir insana dönüp ardına bakmayacak şekilde inanmak ?




ilk gençlik çağlarında, çoğumuz ailemize güveniriz otomatik olarak. çünkü düştüğümüzde her kaldıran onlar olmamış mıdır?    başımız sıkıştığında çabalayan,  gene onlar değil midir?
hayata bakışımız da, olumludur o zamanlar.     büyürken hayatın sillesini yedikçe,insanların oynaklığına şahit oldukça, güvensizliği de öğrenir,  masum ruhlar.    aldatıla aldatıla yanıltmayı da.   bunun bir ileri adımı, bundan zevk almaktır;  hoşgeldin şeytanın vekili.

en son güvendiğimde, çok ağladım.   ama insan da, güvenmek istiyor bea.
lakin O'ndan başkasına güvenme,  aldatır sözü uyarınca hep hep yanılmadık mı?
yine de ısrarla, güven özlemi neden ?  tokat yiyecek yanağın kaldı mı sanki?

29 Ocak 2012 Pazar

ahh     ne kadar da yoruldum bugün.    bir günde iki mahalle bir de pazar gezerdim,  bana mısın demezdi ayol. ya paslandım,  ya da yaşlandım. hoşuna gideni seç artık,  neval hatun..
sabah kahvaltısını burada aldık;



önce gözümüz , sonra midemiz doydu,  akşama kadar gözümüz yemek görmesin dedik ,gezdik.
önce oğluma ders çalışma masası aldık.   odasıyla kel alaka renkte,  ama kendisinin beğendiği :(
ablası  kendi masasını vermedi,   makyaj masası olarak kullanıyor da.    ahh bir de o derdimiz var ,nasıl vazgeçireceğim bilmiyorum.     mis gibi cildini,  makyajla haşat edenlere dudak bükerdim,   ehh büyük söylemişim.
Amwayin makyaj ürünleri doğal,   onlara yöneltebilirim,   maalesef sponsoru da olurum bu arada,teşvik mahiyetinde olur  diye ,bir şey söylemiyorum.    sabırla makyajı bırakmasını ve tesettür şerefine nail olmasını bekliyorum.

yapı marketten sonra sıra geldi akbatı avm 'ye , oğlum merak ediyordu.     epey büyük ve dolambaçlı; capacity ve marmara forumdaki mağazalar var genelde.    oğluma biraz kıyafet aldık, arada kahve molası;




hiç sevmezken,   sohbet bahanesiyle ,bu gidişle kahvekolik olacağım.     tekrar ayakkabı bakma seansı ve hüzün yine.   ama biliyorum;  bir yerlerde bekliyor beni ,gönlümdeki ayakkabım.

bu mağazayı pek methettiler,  fethettim hemen. sanki biraz küçük ve tıkıştı.eli boş çıkmadım;




bu tepsilere bayıldım.zara home da kısmen indirime girmişti,  çerçeveleri pek beğenmedim,ikeadan aldığım daha güzel ve sade.   sadece kutular çeşitliydi,  ama albenili değildi.    servis sehpası baktık ama, mobilyayı değiştirme niyeti olunca alamadık bişey.  pöf pöf

velhasıl eve gelince yorgun ve baygındık.    minik kızım tabii  ki yemek hazırlamamış tembelim,akşam menümüz kıymalı yumurta oldu bu sefer.

şimdi mi ? erkekler ders masasını kuruyor,  bayanlar dinlenmede:(
ahh     pazar aile gezmelerini nasıl da özlemişim...

27 Ocak 2012 Cuma

bugünlerde biz;

tatilde bir yere gitmeye heveslenip yine, geç kalmış bir aileyiz.   çünkü her tatili fırsat bilip bir yerlere tüyen aziz milletim,  - uçmuş sömestre fiyatlarına rağmen- her yeri kapatmış,  her odayı doldurmuş. o kadar ki,    taş atımlık mesafedeki büyükada bile dolmuş.     o yüzden siz siz olun,   para yok, falan filan teraneleriyle başınızı ağlatan, yan komşunuza bile kanmayın anacım.    hele böyle tatillerde, esrarengiz biçimde ortadan yok oluyorsa.

Bursaya gidelim dedik önce;  hem yakın,  hem de erkekimin eklem ağrılarına çözüm olur diye.   hem bursayı da pek severim,meşhur köftecisine gideriz diye de hevesliydim.gidelim gitmeyelim kararını verene dek yer kalmamış.

aradığımız sakinlik olunca ,  afyona bile razı olur gibiydik  ,orası da dolmasaydı.
hey Yarebbim !    hesabımıza yine beylikdüzü palas düştü desene.     lakin nasıl da gezesim var .ne yapsak acep ?    günlük turlarla mı telafi etsek, bu gezinti aşkını ?

yoksa uslu uslu oturup kitap mı okusam,rutin annelik vazifelerimin yanında ?

26 Ocak 2012 Perşembe

bir haftadır ,sıcak öfke rüzgarlarıyla coşup,    soğuk  gurur bulutlarıyla geziyorum,   ergenim yüzünden. biliyordum da kızımdan zor olacağını    ,lakin  bu kadarını tahayyül etmiyordum. biz kızımda ufak sarsıntılarla atlatırken,   şimdi minik depremler yaşıyoruz.    şöyle ki;




ders çalışmak out oldu,yani ineklere mahsus.   böyle olunca da üç tane zayıfa razı olur gibisiniz  ,ama sadece gibi.   memnuniyet asla olamaz.

yüzünü gören ihya oluyor; oda kuşu kendisi.   hayır ötmüyor da, saatlerce boşluğa ya da telefonunun ekranına zum olmuş durumda.

odasına girip çıkmak için , nerdeyse vize alacak durumdasınız.   çıkarken kapıyı kapatmayan,  derhal bir homurtuyla ödüllendiriliyor.

sıkıysa hesap sor.   cevapları pabuç kadar beyefendinin.    çook ağlattı annesini bu yüzden, nerde pamuk oğlum diye, sayıklaya sayıklaya.

düzen takıntılı bünye isyanlarda haliyle.
dün ,hiç bir şey demeden evden gidiverince , ciyak anne oluverdim .
biri durdursun lütfen,ergenimin boğazına yapışmadan !

görsel

25 Ocak 2012 Çarşamba

tatil halleri . yine.

dün ,yine tatil günüydü ve biz miniklerimle !  kahvaltımızı aynı menüyle yaptık; krep,bilumum kahvaltılıklar,  salata vs vs.       goncamın yokluğu belliydi,sohbetle uzamadan, çabucak bitmesinden.    sonra herkes işine dağıldı; ergen pc başına,   kuru kızımla biz temizliğe .    işin içine bir de açma telaşı girince,  saat oldu mu dört ? lakin bu  bile depreşmiş gezme damarlarımızı yatıştıramadı.



forum istanbul rotamızdaydı,dışarda gezilecek saatleri kaçırdığımızdan.    erkekleri satürne gönderdik,biz kızkıza takıldık.     eskimeye yüz tutan ayakkabıma alternetif baksam da,   beğendiğim model az ,onların da kırk numarası kalmadığındandır ki,eli boş döndüm  ve farkettim ki,  alışverişten çok hoşlanan ve gördüğü her conconlu eşyaya kapılan bir kızım var.

avm nasıl da kalabalıktı,    mağaza çeşitliği bakımından güzeldi,    lakin vakit yetersizliğinden ve acıkan erkekleri zapt etmek   her dakika zorlaştığından,     body shop'u tam olarak fethedemedim. ortak noktada buluştuk ve karnımızı ikeada doyurduk.
bu sefer ikeadan eli dolu çıktım ,hayret !     resim çerçevesi , dvdler için kutular,  yeni kesme tahtam, nihale ve meşhur peçeteleri .     sanırsam yakın otursam sık sık gider,evi de ufak ufak değiştirirdim :)

yeni kitaplığımı sizinle paylaşmamıştım değil mi ?




bu da açık hali;




bu da banyo dolabımın deseni.    yanar döner bişey;




banyonun küçüklüğünden,   içimize sinen bir şey yaptıramadık.    minik bir lavabolu dolap,bir de resimdeki dolap,    okka.     aman canım iş görüyor ya,  yeter.

23 Ocak 2012 Pazartesi

hep ilgimi çekmiştir,    kendimle ilgili ilk anılarım.
zihnimde, bölük pörçük anlar uçuşuyor düşündüğümde.    yaşım muamma; yaşlı bir dedeye(aneyin babası) şeker tutuyorum,  bişey diyorum gülüşüyorlar.    hep anlatırlar bunu;   hepsini almak istemiş de, çemkirmişim bıcırca,   mübarek dedeme.
mübarek,çünkü;    sabır timsali sakin biri olduğu,   herkesce malum.    tez canlı anneannemi idare edebildiğine göre.     kendisi bizi çileden çıkarıyordu rahmetli.    hepsinin toprağı nur olsun.




sonra,  başka bir an yakalıyorum zihnimde; ilk oturduğumuz ev.     bir avlu ve derme çatma merdivenle yaşadığımız ikinci kata çıkılan ,   annemle babamın köyden taşınıp geldikleri ilk ev.    o zamanın  varoş semti, şimdinin şehrin göbeği.      üç yaşındaymışım,oradan suriçine taşındığımızda.       oradaki anılarım net; sokaktaki arkadaşlarım,    çeşmeden su taşımamız,   tv 'nin evimize gelişi,    ardından hoover çamaşır makinesinin,    ilk ve son hırsızlığım   (bu ayrı bir yazı götürür)

evimizi pek severdik,    zannımca istanbulun yerlisi hariç, herkesler kiracıydı.   ev sahibi satılığa çıkardığında komşular ısrar etmişler babama alsınlar diye.     lakin babam,    nedendir bilinmez,bakırköydeki evi almış,iyi ki de almış,    o semtte büyüseydik,    ufkumuz da oradakiler kadar olurdu, meslek lisesi okuyan,her pazar sahile mangala giden..
ustaydı babam;    ustaların ağa olduğu zamanda .     o zaman işini fabrikasyona çevirenler yürüdü gitti,diğerleri bir bir kapadı kepengini,     elin yanında yevmiye bekler oldu maalesef.     demiştim;  beddualı bu ustalar.
suriçindeki evimiz,minik bir bahçede üç katlı;    altı komşu hepsiyle de görüşürdük.    süleyman amcanın lokantası cağaloğlu valikonağındaydı.    bir ramazan topluca iftar yapmıştık,  oradan bilirim.
karşı komşumuz mahmut amca,   dolmuş şöförü;   sert yüzlü pamuk mizaçlı.     eşi nezahat teyze üveyanne lakin dünya iyisi   (şimdikiler gibi cadı kırması değil ).     o zamanlar kötü insan yoktu galiba.

işte o evde,   en güzel ve sorumsuz zamanlarım geçti. bir odam bile yoktu,    girişte ara kapıyla ayrılan, ayrı bölümde,   iki divandan birinde yatardım.   misafir gelince de, yer yatağında .   evet o zamanlar, evler küçük lakin gönüller büyüktü.    şimdilerdeyse 170 metrekare evlere,   iki misafiri sığdıramaz olduk,o başka.
evler büyüdükçe,   gönüller daraldı sanki.
altmış metrekare evden ,   150 metrekareye geçince yeni eşyalarla beraber,bir odam oluverdi. parayla saadet olmuyor tabii,    lakin hayatı kolaylaştırdığı da bir gerçek.     zihni de sakinleştiriyor .




belirtmeden geçmeyeyim; eski sokağımız tam bir kozmopolitti.      sokağın başı sünni,   ortası ermeni,sonu kiliseydi.    aney üstteki herkesle görüşürdü,mutat günlerde.   ermeni ne demek bilmezdik bile,   isim sanardık.   kimse kimseye karışmaz,   dudak bükmezdi.    niye büksün ki,hepimizi Yaratan aynı değil mi?

o evde şöyle düşünürdüm; bu yaşantım hayal mi gerçek mi ? bir gün uyanıp kendimi genç kız olarak buluvereceğim gibi gelirdi.    şimdi ne garip geliyor..

bizim ailenin huyu;   birinin boşalttığı evi diğerinin tutması.     bahsettiğim bu ev,küçük dayımdan miras.  bizden sonra büyük dayım rahmetli oturdu,    sonra da kızı.   ilk evimiz keza öyle;    bizden sonra teyzemler geçti.   malımıza sahip çıkmak,   göçmen kanımızda var sanırsam.

ne kadar sevdiysem   kendimi bildiğim evi,    nasıl uzun yazdım.    hala da yazabilirim .   lakin bahsettiğim banyo dolaplarının montajı için ustalar gelecek.    kaçış yok;ustalar hayatın her anında maalesef.

insanların hoşlarına giden konularda yazarak,   kilo verdiğini biliyormuydunuz?
yoksa bu da züğürt tesellisi mi?

18 Ocak 2012 Çarşamba

hafta sonu nefis geçti   ve   nefaset devam ediyor.
malum cumartesileri yoğun çalışıyorum,  goncamın aksine.     akşam eve geldiğimdeyse tam bir kraliçe karşılaması bekliyor zatımı :)

yemek işi bir şekilde halledilmiş oluyor ,    azıcık oflayıp puflarsam da,   ayak masaj aleti konuyor önüme. şımarmayım da ne yapayım ,sorarım size ?




bu cumartesi akşamı,   işten almaya goncamın gelmesini ise,   serpiştiren kara borçluyum.eve geldiğimizde  yaptıkları ev tipi döner biraz kuruyup ,  sosu sonradan katılmış olsa da,  hazır sofra gibisi var mı ?
pazar günü pek çabuk geçti.    akşama doğru bu sefer erkekimi almaya ben gittim.    minibüsle!    sesimi duyduğunda sesinin aldığı ton,    o soğuğu çekmeye değerdi.
sevmek güzel şey,sevilmek daha da güzel bea !


banyoyu değiştirmek istediğimden şurada bahsetmiştim.      dekorasyon şirketi     kocaman fatura çıkarınca alternatif olsun diye ,   yapı markete  baktık biraz. baktık da ne değişti ?    yine onlara verdik, biz böyleyiz anacım.
eşim yine   küveti değiştirelim diye tuttursa da, şurada kocaman kocaman yazdığım gibi,  aman usta girmesin deyip, geri püskürttüm kendisini.

pazartesiyse kuru kızımla öğlene dek uyumuşuz, ayıptır söylemesi.  sallana sallana kahvaltı yapınca, yemek hazırlığı da aksadı tabii.     öğleden sonra banyo siparişi vermeye gidince de ,   kıymalı yumurtaya talim ettik.   yanında salata- ayran- tatlı dil,   daha ne olsun demi ?

velhasıl haftaya güzel başladık bakalım...

17 Ocak 2012 Salı

geçenlerde,    liderlik maratonuna katılan bir  kardeşimin yazısı,     aynı yoldan geçerken gördüklerimi ve yaşadıklarımı hatırlattı.

beş yıl önce ,bir heves serbest girişimciyim( yapanlar bilir ne manaya geldiğini ve neler yapıldığını bu uğurda) sponsorumuz ,insanlığından ödün vermeden profesyonel yaklaşımıyla iyi eğitti bizi; saç ve cilt bakım  uzamanlığı eğitimi aldık ve eğitim verecek duruma geldik kısa sürede.
kendimize takım arkadaşları ararken,      ne hayatlarla ve ne hikayelerle karşılaştık; çaresizce  şartlarını değiştirmek isteyen ,   ya da can sıkıntısıyla uğraş arayan  kadınlar ,   ya da  kitleleri yönlendirebilen liderler. şükür ki,   hiç bir zaman satıcı durumuna düşmedik.




tek odalı evde,    kocası ve iki çocuğuyla yaşayan  hanımla da tanıştık ,    rahat yaşantısına yeni bir sokak açmaya çalışan nazlı bayanla da.    bazısı çaresizlikten ,  bazısı da kendisine bir şey sunulmasından,  kulak verdi bize. çağrımıza dikkat eden  herkese epey zaman harcadık

ve şunu gördük ki;   çaresizlik insanı ya batırıyor,   ya da ivme kazandırıyor.  tek gereken,  bıkmadan usanmadan belirlediğin amaç için,  ufak ufak da olsa adım atmak.
yarıda bırakan,  çöpe atıyor hayalini ve sizin ona harcadığınız emeği .
hayat yolunda seyahat de böyle değil midir ?  sebat edip uğraşan ama az ama çok bir başarı sağlarken, boşvermişler sürüklenip gitmezler mi , sonbaharda uçup giden kurumuş yapraklar gibi ?

16 Ocak 2012 Pazartesi

komşu komşu

komşu vardır , komşucuk vardır.

komşu,    akrabandan daha önce koşar derdine .    misal karşı komşum;    bir yaz akşam üzeri z. teyzeyle havalandık biraz,  bahçedeki bankta.     eve geldiğimde kapı aralıktı.    titredim panikle.
hani eş dost ? komşuma koştum.   eşi önde,  elinde sopa biz arkada ,daltonlar gibi  yavaşça dolaştık evi. meğersem kapıyı tam çekmemişim ; telaşe memuru.

sonra z. teyze var; geçende rüyamda öldüğünü görüp,    paralanırca ağladığım. her derdime koşar,canım ne isterse yapar   ,bazen de karnım aç olur,   işten gelirken ararım sıkılmadan;
ne yemek yaptın  ? diye.   ondaki menü güzelse hemen çalarım kapısını.
nazımı çeker, moralim bozuksa teselli eder,   yani her eve lazımdır kendisi.    akrabamdan ve kardeşimden ileridir maalesef.     zaten trakyalılarda akrabalık sevdası kıttır biraz,bayramda ya da nikahlarda görüşmek yeter.




yine z. teyze ve onun gibi niceleri vardır ki,çevrenizde  gitmek istediğinizde etten püften sebeplerle geri çevrilmezsiniz asla,    her daim kapıları herkese açıktır.  bu yüzden onlar da hiç geri çevrilmezler,beklenirler.
her gelene de aynı güleryüzü gösterirler.    istenilmenin huzurunu yaşayanın kalkası gelmez hemen.ne verdiyse Allah,    onu paylaşırlar seninle kuruntu yapmadan.ve orda yediğin ne kadar tatlı gelir sana,  güleryüzle birleşince.

bir de  komşucuk vardır;    göstermelik.  sureti vardır, içi boş;   tıngırdayıp durur.
ne kendine  ne çevresine faydası vardır.aceleyle   bişey isterseniz kesin yoktur.    kafa dağıtmaya beş dakika geçersin,  sanki minderinde diken var, oturamazsın.     samimiyetten uzak hava   üşütür, kaçarsın sıcak yuvana.

uzun sözün kısası,   komşucuk faydasız,    komşuysa olmazsa olmaz.

13 Ocak 2012 Cuma

iyidir çalışmak

düzenli olursun.      her işe ayıracağın vakit sınırlıdır ,       uzun uzun düşünme   ve niyet değiştirme lüksün yoktur .
ne zaman ne yapacağın bellidir.      yemeğinin adını , alışverişin listesini işe gidip gelirken yapmış,  hazırlamışsındır.




sabah eşinle çıkıp,   akşam onunla girersin eve.     erkek gibi yani.     sonra bir gün bakmışsın ,   lazım gelen hormonların  bitmiş ,gelsin takviye ilaç .

ahh yine de iyidir çalışmak; zihnini örgü dantel evlilik programlarıyla değil, hesap kitapla yorar,çalıştırırsın. bir de bakmışsın ki markette kasiyerden önce hesaplar olmuşsun  tutarı      iyibişey tabii

günün birinde emekli olursun    ve alınterinle ödendiğindendir ki ,   bir de bereketli olur , sorma gitsin.
( harcayanların yalancısıyım)

10 Ocak 2012 Salı

ne yaptınız bize ?

ey dünyayı yönetenler  !   biliriz biz ,  her oyununuzun  kirli bir satrancın  bir hamlesi  olduğunu.
bizler laylay lom gezerken ,   siz kurdunuz oyunu, dizdiniz piyonları

bizler halis munis bir ırktık ;   bozdunuz bedenimizi ve kafamızı.
biz ki;   kışın bir iki kere nezle olup bazen yatarak bazen ayakta atlatırdık topu topu .  ismi cismi duyulmamış hastalıklara gark olduk şimdilerde.

kışın domates salatalık yemezdik ;   ateş pahasıydı ,ucuzlattınız .   yedik de ne oldu ?   attığınız ilacın tadını alır olduk salatadan.
yaşlı insanlarda duyardık nadiren,    şeker hastasıymış diye.     şimdi her ay yüzlerce minnak çocuk,  tip 1 diyabetten ,  iğnelere mahkum hayata merhaba diyor.
 
paravan kampanyalarla ,  gen haritamızı da çıkardınız,   yuh olsun kirli emellerinize.
kanser ne kadar seyrek vakaydı,  şimdiyse adım başı.     radyasyona film çektirirsek maruz kalırdık, artık her an her yerde ve cebimizde.



2050 yılında alzheimer hastası sayısı en fazla olan ,  dört ülkeden biri olacakmış ülkemiz;   şak şak şak
ne güzel akıbet.
bize yıllar yıllar boyu ,   hibe ettiğiniz aşılara,   mamalara neler neler kattınız kimbilir ?

ahlakımızı ne yaptınız peki ?  ar,  namus ?    sizin cinsinizden dört ayaklara yem ettiniz !   ped reklamı çıkınca mosmor olan neslin çocukları    şimdi markete giden babaya sipariş veriyor.

eskiden ,  pantolonumuzu giyerdik belimize kadar,   kemerimizi de takardık bazen süs,  bazen düşmesin diye. şimdiyse et gösterme derdinde herkes.     kasaba buyursun meraklısı , orda gani gani.

herkes işini yapardı,   eğlence sonra gelirdi, sapıtıp cıvıtmadan.    artık baştan savıp görevi, kaytarma derdinde herkes.     bir de çok çalışıp,   yorulmuş gibi     ufacık tatilde kaçalım fikirleri uçar durur kafada.

hani dillere destan milliyetçiliğimiz ?    noele özenen bünyeler, kadeh yarıştırmayı ,yeni yıla hoşgeldin mazereti arkasına sığdırmaya çalışarak gülünç oluyor.mızrak çuvala uymuyor bea !

sayfanın aşağısında yazdığı gibi,   film seyrederken ailecek , bilinçaltımıza ne komutlar girdiniz ve nerelere kadar değiştirdiniz aslımızı ?

keyfe göre, hoşa giden  fetvalar veren,  yalancı mesihler mi ararsın,kazanda kalan son mıusır için adam öldüren psikopatlar mı ?

hepsi var bu topraklarda .    kimi devşirme,    kimi özenle yetiştirilmiş   ve yerleştirilmiş .


görsel

9 Ocak 2012 Pazartesi

telaş ; açtın başıma gene bir iş

neşeli fakat aksiliklerle  başlayan bir güne uyandım bu sabah.
akşam aneye gitmiş,    buruk ayrılmıştım.    nasıl olmasın ki ?    yalnızlığa alışmaya çalışan bir annenin hala, evlatlarına yok canıyla bişeyler vermeye çalışmasına tekrar tekrar şahit olmak,  yoksayacağın bişey değil. duygusal bir yaysan hiç değil.

abimin ,aneyin karşı apartmanından taşınıp,    heveslenip durduğum bir mahalden ev aldığını öğrendim burukça söyleyen annemden.     onun adına sevindim ,olması gerektiği gibi.       kendisinin ikinci kaçış denemesi; el kızının meşruiyet perdesi arasına,    ustaca gizlediği bahanelerle arada böyle taşır evini,aneyden uzağa.   sonra da bir tokatla tepetaklak kös kös döner geriye.     belki de dönemesin diye eski evini satmış bu sefer.

akşamdan beri bir duam var,Amin diyenlere;




herkesin kalbindekini bilen Rabbim,eğer uzaklaşmak için gittilerse,onların burnunun dibinde bir eve aneyi oturtmayı bize nasip etsin.
bu niyetlerle dönerken eve,     goncam yolda katlanmış bir kağıt parçası verdi,hocasına vermem için. sabah pür telaş işe geldiğimde adamı bekler bulunca ,   çantamda ilk elime gelen katlanmış kağıdı veriverdim. ne gelirse başıma bu aceleden gelir zaten.
beş dakika sonra,   bir liste olacaktı diyen adama  da başka kağıt vermedi diye ısrar ediyorum üstelik. on dakika felan sonraysa  çantamda vermem gereken asıl kağıdı bulunca, aldı bir telaş; ne verdim bu adama  ?
al sana cevap ; eşimin vakti zamanında yazdığı şiirlerden bir demet !

sonuç olarak;   adam ya teşhirci çiftlerden olduğumuzun düşünüyor,  hani şu denizaltında evlenme teklif edip,  cümle alemi çağıranlar gibi
ya da eşimin ona yanık olduğunu düşünüyor.
bir de eşime söylerken telefonda kıkır kıkır gülmem mi ?   katmerlendi kabahatim.

neval ne yapsın şimdi ?

a) 3 yıl yalvarsın goncaya,   affet beni diye.   bırak şiiri mesaj bile yazmaz artık bana.

b) hocayla her türlü sosyal ortamda olmaktan kaçsın.

c)gitsin kendini atsın artık,   kaf dağından sakinlik vadisine

daha iyi fikri olan ?

5 Ocak 2012 Perşembe

sevesin varsa  birini , bahane ararsın .



gülüşü ,mutluluk habercisi minik çanlar gibidir; çaldıkça ortalığa neşe saçan.
çarpık dişlerini karizmatik görürsün.
ağzı kokar,takmazsın,    sağlığı için endişelenir,doktor bakarsın. horlar,sevgiyle çevirirsin gecenin bir yanı.    yok sevgiyle demeyelim; hoşgörüyle.
geç gelir,    endişelenmekten  kızmak aklına gelmez.
darılırsınız,dünyan kararır,bir uydu gibi ışığını sevgiliden aldığın için olabilir mi ?

ahh bir de sevemiyorsan , kaçarsın.    bucak bucak.    sana batar devedikeni misali,  ufak tefek sivrilikleri. sevemiyorsan ve çaresizlikten razı olduysan  sevgisinin boğmasına,  işin zor arkadaş;

miş gibi yapmak ne zordur ..

3 Ocak 2012 Salı

telaşlı kadın ,   yeni aldığı meyve presini    hevesle zırt pırt denerse..
işte bu zırt pırtların birinde,    musluğun altına bardak koymayı unutursa     ne olur ?
cıyaklayan kadın.



hele zor zahmet sıktığı elma suyunu koltuğa dökerse ?
kendini pataklamak isteyen kadın..

1 Ocak 2012 Pazar

zavallı genç gelinler !
bilirmisiniz ki ,   kocanız size pek aşıktır yeni evlendiğinizde.  dünya sizin çevrenizde döner,onlar da .   dikkat kesilin size bakışlarına;   nasıl da büyülenmiş gibi pırıl pırıl,  sanki aşktan ölecek.

neden mi ? siz yeni bir dünya    ,kurallarını onun koyduğu yeni bir cumhuriyetsiniz onlar için,  yönetmeye ve abad etmeye hazırlandıkları.
ya da,    yeni bir sayfasınız hayat defterinde, el değmemiş,     sadece ona özel ayrılmış ve saklanmış;  güzel sözler ,şiirler yazmak için sabırsızlandığı.




annesinden sonra,    yakından tanıyacağı ve en fazla vakit geçireceği  ilk kadınsınız.   don juanlar konumuz dışı tabii.
üzerine seve seve titreyeceği bebeğisiniz adeta;   her an aklından çıkmayan,rahatına özen gösteren.  dikkat edin bakışlarında parlayan hayranlığa,   dünyanın en çirkin kadını bile olsan,değişmez bu.

kısaca;    epey bonusla başlarsın evlilik hayatına.    her cadılıkta ve kavgada usulca azalıp,   yiten.  ahh  bilirmisin ?    ne kolaydır onları harcamak;   dediğim dediksen    ya da sevgisini kendine,  iliğine kemiğine sindirememişsen.    hayranlığı bitmez tükenmez kaynak sanıp,     yansıtamadıysan ayna misali.

kısacası hep alıp,   hiç vermediysen,
zavallı nasipsiz insan ...
kalk ayağa,    sil gafil gözlerini .    yalnızlık ve pişmanlık dolu günlere merhaba  de bakalım.