31 Ocak 2011 Pazartesi

bu akşam neval ;

şunları pişirdi ;





krem şokola :  yarım bardak tozşeker ,4 y.kaşığı pirinç unu,4 yemek kaşığı nişasta,4 yemek kaşığı kakao,1 lt süt
hepsi karıştırılır ve pişince vanilya ve fıstıklı çikolata  katılıp mikserle beş dakika çırpılır nerden aldığımı yazmamışım
sonra da sıra geldi  poğaçaya ;bildiğiniz mayalı poğaça     bitti bile,  resim çekmeden

can sıkıntısından koca bebekler dalaşınca;  onları ayırırken     aklıma eski günler geliverdi      biz de bayılırdık böyle şakalaşmalara      bazen şaka, bazen ciddi      annem de arayı bulmaya çalışırdı  demekki sıra bize gelmiş    (40 yaş sendromu tam gaz devam ediyor)

bu da öğlen kalkan ankara böceğinin sabah kahvaltısı





zaten hafta sonu     herkese ayrı saatlerde,  yemek hazırlanıyor nerdeyse       güya izin günüm  

30 Ocak 2011 Pazar

etiket teyyare

az önce pepelaya yorum yazarken farkettim ;    insanları anlama çabamı.      etiketleyip öyle bir yerlere yerleştireyim istiyorum zihnimde
sevmiyorum öyle muallakta kalmalarını.    anlamalıyımki ;  nasıl davranacağımı bileyim.    şöyle yani ;





bazı insanlar özen ister epey ;    hep sensin demeli onlara .       kendi kıymetlerinin epey farkındadırlar    ve başkasının da,   farketmesini isterler sık sık         ağızlarından   kendilerini eleştiren cümleler duyulmaz pek. kendilerine itiraf edebildikleri de   meçhuldür.        kaçarım böylelerinden çoğunlukla ;  harikasın,  nefissin, bir tanesin    gibi abartı sözcüklerinden kaçtığım gibi.      zordur çünkü pof pof makinası olmak .





bazısı da tevazuyu abartır da abartır .      ya başkasını püflemekten,   kendine bakacak takati, tanıyacak nefesi  kalmadığından      ya da bilmem nerde,    yörüngesine girmiş olduğu aşağılık kompleksinden.       ilaçları koşulsuz sevgidir,  hayat arkadaşından gelen .          kendi değerlerini öğrendikleri gün ,      sevilmek için başkasına sensin     demeye ihtiyaçları kalmadığını görürler.         böyleleri de sıkıcıdır bir zaman sonra .   çünkü  döktüğü dillerin bir yerden sonra,    gerçeği yansıtmadığını itiraf edersiniz kendinize.        sonra başlar kaçış  ;   yağ yüklü bulutlardan.

bir de yörüngeleri daima dolu olan müstesnalar vardır ,     ağızlarından bal damlar  ,    seni en kötü günde   iyi hissettiren, sana muhtac olduğun rahmetten bir nebze sunan        ve iliğinde kemiğinde hissettiğin samimiyetle sarıp yaralarını sarmalayan





ahh       bir de ağzından çıkanlar,    seni yaklaştırıyorsa mevlaya  ;   işte onu dost edinmelisin,     kıvranan  kıskanan  nefsine inat     ve     onu da Onun için sevmelisinki ;      silkinip dünya rüyasından       minicik bir adım atabilesin ötelere doğru .

27 Ocak 2011 Perşembe

koşan nevalden kısa kısa nefesler

papatyam koş dedi ,   koşuyorum.

   



bugün misafirim var        akşamdan hazırlığımı yaptım ; kedi dili pasta (portakal pelteli sevginin tarifinin biraz değiştirilmişi )   tahinli kurabiye pepeladan   ,   malatya usulü mercimekli köfte zeytune abladan       halis köy çökeleğinden börek annemden        güya misafir ağırlıyorum

sabah işe gittim ; lakin  akşamdan soframı bile hazırladım      en erken üçte gelebildiğim için, misafirlerimi annem karşılayacak     ona  fazla iş bırakmak istemiyorum doğrusu.

bu aralar nedensiz iş sıkıntılarıyla uğraşıyoruz.     içimden değil dışımdan bolca konuştuğum için yazasım gelmiyor pek

 eve geldiğimde  misafirlerden ikisi  gelmişti  ; diğer ikisi de,      az sonra aramıza katıldılar    ( ne kadar cici yazıyorum bak ,   kendim bile etkilendim )          balkonda,    bahar günlerini aratmayacak havada ( balkon kapalı, tahmin ettiğiniz üzre )    beş çayımızı içtik       nedense hazırladığım sofraları çekmeyi hep unutuyorum belki de blogumun amacı olmadığı için.





cuma  günü rotamızda yeşilköy  vardı ;     annemin eski kapı komşusu ve çocukluğumuzun nesrin ablası .  iki sene önce,   bir vesileyle tekrar irtibat kurduk ,     tarık amcanın her daim hatırını sorar oldum       insan belki de, babasının yokluğunda, daha bir ihtiyaç duyuyor çocukluğunun amcalarına.     bizim çocukken bakıp oynadığımız şirineler, evlenip anne olmuşlar        ne kadar mütevaziydiler,  ne kadar güzel sohbetle ağırladılar bizi ,     görgü ve islamiyeti yaşamak birleşince;    özenilesi kişilikler çıkıyor meydana .

cumartesiyse tam bir hengame ; anneme manto almaya eminönüne gittik ;     hani şu adam başı abla manto- pardesü lazım mı diyen, çığırtkanların olduğu yere.       geçen gün aldığım pardesüler pek rağbet görünce üç bayan düştük yollara.      arkadaşlardan birinin eşi çantacı , mantodan önce çantayı beğendik aneye;




benim de  hoşuma gitti ,       hatta alabilirim  utanmasam evdeki çantalardan .    mantodan sonra eşarp almamak olmaz ,    benimkinin aynısından aldık,   yanına da deichman dan anne ayakkabısı ,işlem tamam ama biz de olduk natamam       kısaca haftasonu aneyi süslemekle geçti       demekki neymiş ?    hem çalışıp hem gezmek  ;  out  artık




biz çarşıdayken minnoş sürpriz yapıp geldi ,    yarın da onu yolcu edeceğiz ,      minik erkek zaten okul gezisinde       aneyi de akşam bırakacağız        kaldık mı edikle büdük ?

yani bir nevi yaşlılık provası ,       hani şu eskilerin deyimiyle  ,   çocuklarını evermiş,     saçları beyazlamış çiftlerinki gibi.       bu arada bitirsem bari elimdeki sürüneni,





yarın kendime izin verdim ;    patron olmanın avantajı .        istanbul gezisi demek kitapçı demek ,bolca da yorgunluk detaylarsa  sonra  gelsin bi zahmet

şu bilekliği de,    nerden bulsam da alsam ?



26 Ocak 2011 Çarşamba

historicale romantica

romantik olduğumu    bilenler bilir   ;      bilmeyenler de öğrensin please          iliğime    kemiğime işlemiş romantika ;     kıyafetimden tut ,     düşünce yapıma,   konuşmama          okuduğum her kitaba uzanmış





böyle değildim yahu ben !        ortaokulda hüseyin rahminin,    ucu bucağı bitmez cümlelerinde az mı kendimi kaybetmedim,   özne yüklem aramadım  biçare halimle?      ya da         stephen king amcamızın kitaplarıyla az mı gecelemedim,   tık sesinden zıplayarak  ?           ya da bazılarınızın   adını ve methini duymuş olduğu    dallası seyrederken,    yediğim tırnaklar dile gelsin de söylesin her dala konduğumu          goncamla tanışıp az  mı abone olmadım dergilere  ?

daldan dala konan teyyare, en sonunda     küt !     diye hayatın gerçekleri ağacına çarptı    ve     saklanırken  hain     kurttan         romantik çiçeklerin büyüsüne kapılıverdi          o zaman- bu zaman    romantik hikayeler  kurtarıcım oldu  sıyırmaktan  
 




tabii ki      bilmemne yayınevinin,     romantik diye yutturmaya çalıştığı,     ayaküstü birkaç fındıkkıran  ,   özgür şehirli kız    hikayelerinden bahsetmiyorum           bahsettiğim,    hani şu sevdiğinin bir bakışıyla  nefesinin kesildiği kitaplar,   soylu duygular         bunları da tarihi aşk romanlarında    bolca bulabiliyoruz  
utanmanın alay konusu olmadığı ,       kahramanlarının,    ar damarları pörtlememiş kitaplar...    satmak için   bazı sahneleri  abartılmamış kitaplar...

25 Ocak 2011 Salı

aldırmak ya da aldırılmamak

Her şeye aldırıyorsan,   takıyorsan  dünyanın derdini   kafana




hazır bak !  şu köşede bekliyor seni,   gastrit  ülser   tansiyon  vs  vs  vs  bilumum  yol arkadaşların         öyleki, kovsan da gitmeyen ,   iyi kötü  geçinmeye mecbur olduğun



Aldırmıyorsan , iyisin  rahatsın       amma  lakabın da hazır ; gamsız  ,   pişkin  ya da   vurdumduymaz

Aşağı tükürsen sakal misali  ;  çözümü zor mesele          teraziyi dengede tutmalı

Ahh  asıl  dert ;  aldırılmamak , yoksayılmak         o zaman kendini  hayalet sanıyorsun  insanların içinden geçebilen          danışılmadıkça  emrivakiler  bir bir artıyor   hesap sormak  ne mümkün ?





Sonuçsa ; büyük  gümlemenin ardından gelen  patlama  ,    müdafaa hatlarına geri çekilme  ve  barikatları  yerine koymak          teker    teker



.

24 Ocak 2011 Pazartesi

döner dünya hep aynı hikayeyle

dimdik gezer yeni yürüyen bebe ;     kendine duyduğu güvenle,    sevgiyle açılan kollara doğru       kendini bildiğinde          annesinin babasının gözbebeğidir;   bir lafı iki ettirilmeyen          okuyup abla olduğunda yine güvenlidir;    hayatla kavgası yoktur           tek derdi ;      kendine takan hocasıdır ancak
daha doğrusu ;    evlenip barklanana kadar,    aile yoldaki taşları kaldırmıştır ,       arkasına yastığını vermiştir





evlilik zaten bilinçsizce kumar ;    ya batacaksın ya çıkacaksın          battığında yeğen,    iki seçeneğin var;  ya onu da çekeceksin batağa ,        ya da oradan       gül bahçesi yapmak için uğraşacaksın

eğer ruh eşine rastlayacak kadar şanslıysan;      bu sefer  sevdiceğin koruyup kollayacak seni hayat yolunda hep güller serecek önüne            evlilik minik pürüzlerle evcilik gibi olacak



ta   ki bebeler olana dek          işte gerçek evlilik ;      uykusuzluklar ,  gerilen sinirler,     ne dediği anlaşılamayan miniklerle başlıyor asıl       kendileri ne kadar minikse de,        hayat boyu sorumlulukları o denli ağır olacak          kaç çocuksa ;    o kadar gönüllü kölelik          say işte...

hiç aklımıza gelmeyen methiyelerle sevecek,    hiç duyulmamış azarlarla kızacağız onlara         büyüyüp dertleri ve istekleri arttıkça  ;   arttıkça yükümüz     kamburumuz çıkacak          evlenip gitseler de   elimiz hep üstlerinde,    dualarımızda onlar olacak;     torun desen ;   sevgi yumağı       canımın canı          öte yandan;  yeni sevimli kamburumuz

bu liste  ;     azrail can istemeye gelene dek  uzar durur    yani bu dünyada rahat huzur yok arkadaş




.

23 Ocak 2011 Pazar

annemle yaşamak

annem harikadır        hangimizin değilki ?      bizlerden belli değilmi  ?    desem ne kadar kendimi beğenmiş olurdum .    aksine ,  beğenmem       en acımasız eleştirileri yüklerim kendime         sonra da bu yükten kurtulmak için,   aynı hatayı    işlememek adına    pür dikkat kesilirim .
bu da bünyeye ayrı yük olur  o başka..





annem,      büyük- küçük herkesle barışık          hem dünyasına hem ahretine dikkat eden bir insan     kimse hakkında   kötü düşündüğünü duymadım,  asla.    görenler hep,     annen senden güzel der   ( bakarmısınız ben güzelim zaten,  annem benden bile güzel .tevazu yerlerde anlayacağınız )       böyle bir insanla aynı ortamda olmak hem güzel ; kendinize çekidüzen veriyorsunuz çünkü.        hem de yorucu ; yaradılıştan farklısınız ; hemen parlayan     ama sönüveren     alıngan ,ender de olsa      bazen bazılarına sokulmayan





ne kadar alışmışım ki;     evimin herşeyden sorumlu devlet bakanı olmaya           en ufak müdahalede canım sıkılıyor     istiyorumki ,     kızılacaksa       çocuklarıma kızan ben olayım         annem bile olsa,     başkasının laf söylemesini yediremiyorum      belki de bunda ;     anneannemin kızmalarının,   anneminkiyle birleştiği zamanlarda,    üzerimde   dayanılamayacak kadar,   baskı oluşturduğunu hala unutamamış olmamın da payı vardır





annemle hiçbir zaman,    kızımla  ya da zeytunemle konuşabildiğim konuları konuşamadım .       sınırlıdır o yüzden paylaştıklarımız         sevgi- saygı var  ,    fakat arkadaşlık olmadı   , olmuyor da       sağolsunlar  karnımızı doyurdular,     eksiklerimizi tamamladılar ,okuttular    büyüttüler    

annem ; annemdir,  canım, ciğerim , babamsız günlerde  sahip çıkmaya çalıştığım...    ama arkadaşım değil.
kankam hiç değil maalesef


.

21 Ocak 2011 Cuma

gene nostaljiye kandı gönül

cep teli yokken ne yaparmışız acaba ?
birbirimizi     orda, burda    şurda nasıl bulurmuşuz ?        çocukluğumuzda      annemle teyzemin mahmutpaşa  mahşerinde,    birbirini kaybedip bulması gibi    araya araya bulurduk    herhalde    üç saatte felan





oysa şimdi onunla bile buluşamıyoruz          mesela eşimle bir yere gideriz;     ayrılırız      ikimizde bir işi halletmeye        kulağımızda tel  bir türlü bulamayız birbirimizi ;     sanırsınki görünmez olduk             ya da     minnoşu  bir yerden alıcaz;    orası mı burası mı, orasının şurasında   mı burasının köşesinde    mi ?      dön ,dur      teknoloji elinin altında;    ama beyinler şaşkın           ya ; radyasyon yağmurundan      yarım kapasite çalışıyor     çünkü unutkanlık dizboyu herkeste     ya da        medenileştikçe hayatımız karmaşıklaştı





tabii ya ; hayat ne kadar basitti önceden    ve    kurallar belli,     eğlenceler kısıtlı    ama müşterekti         baba işe gider anne evde,   çocuklar okulda          meslekler ;    işçi,  memur, polis,   bakkal,   esnaf , pazarcı     vs.
akşam eğlencesi;       televizyon    ya da     arada gidilen sinema          öyle gazino felan zaten bozar bizi




kıyafetler ;  bayramlarda ,   düğünlerde     önemli günlerde alınır         ucuza birşey bulunup;    onun altına şunu ve bunu yapayım diye,   kombin peşinde     saatler ve emekler harcanmazdı     kime neyi kanıtlamak istiyorsak artık ?
pazar günleri avm günleri değil,   akraba ziyareti yapılırdı        şimdiyse nikahlar da olmasa ;      teyzemizin torununu  tanımayacağız yahu

20 Ocak 2011 Perşembe

yaramazlık yapasım var bu gece

acaba ne yapsam ?     seçenekler belli ;

1- çılgın kız kıyafetimi giyerek bulabildiğim her yere piercinglerimi takıp  alnımda bandanamla koop koop naralarıyla  en yakın sosyal mekana akmak





2-bloglara adsız adsız  abuk subuk yorumlar yazıp milleti sinir etmek (  herkes yapıyor )





3-kendimi odaya kilitleyip anahtarı camdan atmak ( nolur nolmaz diye)





4-pastaneye ekler söyleyip  uslu uslu yemek





5-tövbe istiğfar çekip      tatti uyumak



       ah       iflah olmaz yaramaz teyyare ah

19 Ocak 2011 Çarşamba

blog yazmaya başlayalı daha bir sene olmadı         hemen olmadı tabii karar vermek         önceleri tesadüfen gördüğüm blogları okumakla başladı            baktım ;     günlük rutine girmiş       çekinerek de olsa yorum yazmaya başladım         sonra dedimki ;    kimse okumasa da deşearj olmak için yap       ve öyle oldu da





beynimdeki ve kalbimdeki uçuşan kelimelerim       burada dilleniyor, hayat buluyor         yola beraber başladığım arkadaşların bazısı bıraktı ,     bazısı da deli kız gibi aniden kayboldu      hergün halleştiğiniz insanı göremeyince     merak ediyorsunuz haliyle          diğer çok okunansa ,      küçük dünyasında    konu sıkıntısıyla eşi ve çocuğuna film çevirttiriyor       arada bir tehdit;     canım isterse bırakıp giderim diye     izleyiciler  lafazanlık ve içi boş duygular okuyorlar orada           aşırı özgüveni takip ettiriyor             insanlar kendinde olmayanı isterler zaten

yazar değilim,    editör de değilim         kimse burada değerlendirmiyor yanlışlarımı        herkes bir şekilde ifade etmeye çalışıyor kendisini              burada herkese yer var  ;     kendini bulmak için başkasını itelemek zorunda değilsin            değerli hissetmek için başkasının poh poh una ihtiyacın da yok       diğerinin üzüntüsü iyi hissettiriyorsa,   seni mutlu oluyorsan üzmekten din kardeşini         o zaman sende sorun var çok !

18 Ocak 2011 Salı

bizden kısa kısa and waka waka

hani hep dertlenirler ya ; kur'anı kerimi okuyoruz      ama manasını bilmeden .     bir sene arapça gördükten sonra şükürler olsunki , çoğu cümleye mana verebiliyorum,          yanlışlarımızı mevlam affetsin.    eşim,    geçen sene bir kur'anı kerim bulduki ;     her kelimenin altında     manası yazıyor tek tek ,  ayrıca tecvit ve harflerin nasıl çıkarılacağından bahsediyor  ( internet satışı da varmış).       yani bilerek okuyorsunuz    isteyenler buyrun .

minnoş kızım aradı ;babasına doğum günü hediyesi almış  ;   netbook  ( aklımda ıpad almak vardı  aslında, nabız yokluyordum  )  hani büyüdü ya kendi bursu varya ;  ehh   bize de paylaşmak düştü yarı bedelini  ;


ama yazılım hatası varmış teknik servise gitti geri ,yüklenmek üzere. 3 günlük cihaza  yükleme bedeli istediler trakya damarı tutunca, başedemediler tabii.            kendi netbooklarına yükledikleri programa garanti veremiyorlarsa   yok artık .


öyle bir geçer zamanki den bunalan beyinlere serinlik olsun hadi ;


shakira -this time for africa waka waka | izlesene.com

17 Ocak 2011 Pazartesi

paspallar buraya !

evdeyken üniforması    eşofman olanlar
pijaması da aynı     ya da onun  değişik versiyonu   olanlar





salonunu iki senede bir yenileyen ,nadiren gelen misafire hazır tutucam diye sefasını süremeyenler
sıkış tepiş oturma odasında hayat geçirenler

tek kullanımlık eldivenleri yıkayıp yıkayıp kullananlar
üç kuruşun hesabını yapıp o üç kuruşu da sigaraya verip buram buram zehir kokanlar

gündüz misafirliğe şıkır mıkır gidip, akşama eve gelince koştura koştura emektar eşofmana dönenler
kocasını evin beslemesi gibi karşılayanlar



geçin bakalım arkama sıraya !          ilk sırayı kimseye kaptırmam da .
bunları yaparız,     sonra da bir tatlı söze hasret,     bir jest peşinde koşar dururuz
yahu bu ne tezat !

hadin bakalım ;        kendimizi hayatın tekdüzeliğinden kurtaralım          kaliteli yaşayalım hayatı  ve ilişkimizde kaliteyi yaşatalım               ya da  ;

eskiden alınmışları aşkımıza giyp eskitelim ki ;        yenileri almaya yüzümüz olsun     demi ?

15 Ocak 2011 Cumartesi

biz kadınlar

minik dünyamız ;  hassas dengeler üzerine kurulmuş       ters gelen esintiye bile çaresiz






kimimiz mutluluğu küçük şeylerle yakalarken;      kimimiz dünyalarla bile bulamayız         bazımız ayrıntılarda boğulurken       anafikri unutmakta        bazısına da bir gülücük yeter günü kurtarmaya

bazısı karalar bağlar;    en ufak tökezlemede      hazırdır havlu atmaya ,    kaderi suçlamaya       bazısıysa  tencere tıkırtısında gaydırı gubbak eminem havasında iki dönüverir, özündeki mutluluktan




gönlümüz büyüktür ; vefayı bizden öğrensin insanlık , lakin paspas olmayız asla       intikam deyince en kralını biliriz;   tez yazacak kadar hatta.


kimisi ; gram gram arttırır nafakasını        kimisi ;     efkardan deyip,   havaya üfürür ekmek parasını

biz insana ana ve babasına iyi davranmayı emrettik. Özellikle de anası nice sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımış; emzirmesi de iki yıl sürmüştür. İşte bu sebeple, bana, ana ve babana şükret, diye tavsiye ettik
( Lokman suresi , 31/14 )






eğe kemiği,   kaşık düşmanı,   elmanın yarısı    ,köroğlunun ayvazı ...      çoktur adımız  muhatabına göre...

amma     bahtımızın ne olacağı meçhulse de  ;  analık mertebesiyle   tahtımız daim olacaktır

14 Ocak 2011 Cuma

muhteşem satan sultan

tartışmaların odağında dizi      herkes safını tutmuş ;   savunan ya da yerden yere vuran .    ne olursa olsun,   yapımcıya  kanala yarayan

nasıl olsa,  reklam   ;   iyi ya da kötü onlara yarıyor      kimisi meraktan,   kimisi buğz ederek de olsa, kimi de evdeki çocuk egemenliğinden bakıyor da bakıyor     haliyle reytingler zıplıyor   zaten kanal bunu hep yapıyor, toplumun hassas noktalarına bastırıyor,   acımasızca 
fatmagülün bükük boynu,   her bölümde ağlayan osman,    sadece aklımda kalan iki misal





demeyelim şimdi,    amaan nolucak seyredelim diye ,     niye bize dayatılana razı olalım ?     niye yetinelim  anlatılanlar   bir kurgudur mavalıyla ?      eğer güdülürsek böyle kolayca ,     elbet olur her daim güden  seçimler,  ancak rüyada             bilinç herşeydir  zaten


ehh ... şimdi osmanlının en parlak döneminin padişahını anlatsa,  doğru düzgün       yapımcısının üniv. öğrendiği gibi      kim izler ?       sen, ben         gençleri çekmek,   bilmeyeni bilinçlendirmek lazım      o yüzden en çok seyredilene benzet (tudor )  gitsin.    kanuninin ahlakı kimin umrunda ?   

zaten tarih ne zaman doğru anlatıldı ki ?     bazı anlaşmalar  zafer gibi yutturulmadı mı bize okul sıralarında ?      osmanlı padişahlarına neredeyse beddua ettirecek duruma, sokmadılarmı bizi yanlı kitaplarla   ?   biz dördüncü muradı nasıl bilirdik  ?      lise tarih kitabından değil,   turan oflazoğlunun dizisinden

az  okuyan toplum neye inanır?  gördüğüne tabii .        o yüzden   kime  hizmet ettiği meçhul diziler, zihinlere zarar      bunları tartışmak gündemde tutmak ,    cebini doldurana yarar





yoksa bilmiyordun da ,   sef sef seyrediyormuydun    hazır önüne konanı ?

good morning baby !      please wake up artık

13 Ocak 2011 Perşembe

perşembeden belli cuma

cuma günlerini rüyada  gibi geçiriyorum yoğunluktan .     işteyken zaten zamanla yarışıyoruz      eve geldiğimde neredeyse   hemen mutfağa girip,    akşam yemeğine başlıyorum            çünkü sohbetten gelince,   tok karna yemek yapmak zulüm  ;    bayanlar bilir
akşam kızım geleceği için, önce onun siparişini hazırladım         zeytinyağlı taze fasulye          sonra da
şurada gördüğüm tarifi yapmak için kolları sıvadım        çünkü sohbete götürmek için mandalinalı kurabiye yapmaktı niyetim                     iyiki de yapmışım



 mandalinanın ekşimsi tadı,    tereyağın kokusunu yoketmiş ,    hafif bir lezzet olmuş       ama sosunda tökezledim           benmari usulüyle ilk defa tanıştığımdan olsa gerek,  neticede vakit darlığından eritemedim çikolatayı      ve oldu     sossuz kurabiye 


koştura koştura gittiğimde     sohbet bitmiş      halil ibrahim sofrası kurulmuştu bile     yerde sünnet üzre.  saymaya ve hepsinden tatmaya gücüm yetmedi      sevdiğim lezzetleri yemekten ;





aşure,   çorba,    el açma börek ,    kuru biber dolması.     yoğurtlu karışık kızartma ,    pişi          evet   gene kahvaltıyla durduğum için fazla  kaçırdım      tabii  sonrası eziyet ;     cumaların makus senaryosu işte

12 Ocak 2011 Çarşamba

olmasın !

her gün trafikte ne hikmetse dörtlüleri yakıp yakıp gözümü şaşı edenler




tevazu edip başını eğdiğinde seni suçlu sananlar

pipet e hala  kamış diyenler

cep telini cep maymunu sananlar

karısı çalışırken evde pinekleyenler





bu devirde kahveye giden erkekler

beleş diye pizzanın kenarlarını yemeyenler

dedikoduda kadınlara fark atanlar

bi zahmet olmayıversin

kesin hayat daha güzel olacaktır


.

11 Ocak 2011 Salı

ümitsiz bekarlar ! kocalarımızı rahat bırakın

tamam anladık ;    biyolojik saatiniz tıklıyor        hatta bazısı feryat ediyor



ama yuva yıkmaya kalkışmak da nesi ?        bilmiyormusun ki ?         yürekten kopan    ah ın üzerine kurulan temel,      ilk depremde herc ü merç olmaya namzet          yuva yıkanın ,     yuvasının yıkıldığını      şamdaki sağır sultan bile biliyor        


nasıl yüreğin varki  ; onun yüreğinin bir köşeciğine razısın ?      kıvrılır yatarım misali           diğer her kıvrımın anılarla ,   çocuklarıyla ,ex- le dolu olduğunu bile bile                     karşındaki yemin billah etse de ;     sana bakan gözler,     sana yanık yürek için        hep ikinci olmaktır kaderin

     


arabanın sıfırındadır gözün;     ama başkasının ikinci eline razısın 

hani kadınlığın verdiği edeb ?    mutlu yuvayı dağıttın ,   kara çalı misali

hani sabır ?       evde kaldım tohuma kaçtım     telaşıyla hırsızlık yaptın




tevekkül  ?       güvenmedin;      basıp geçtiğin karıncanın rızkını bile ayırana         seni unutur sandın

hani kanaat ? elindekini görmedi gözün,     teneşir paklayasıca,       kel bodurun parasına kandın



sen unutursun         büyük aşkın  -zaten  karım beni anlamıyor- bey   de unutur             ama babasını kaybetmiş,   kalbi kırık,    yarısı eksik    anasıyla kalıvermiş    mahsunların  gözyaşlarını      unutmayan  BİRİ var

ne kadar görmezden gelsen de, içip içip boğsan da vicdanını          sana son nefesinde kendini hatırlatacak

                                                                          BİRİ       var

10 Ocak 2011 Pazartesi

koşturan atom karınca

geçtiğimiz haftanın   nasıl akıp gittiğini anlamadım        iki günün ,   hafif ayakta soğuk algınlığıyla,   rüyada gibi geçtiğini,      bir günü de    dr kontrolü     adı altında saat sekizlerde,      eve geldiğimi düşünürsek fazla şaşırmamak lazım ;





istanbul a gidişler de     hep kitapçıda son bulur bizim       bu sefer seri aldım ;





hele de,   şımarık kızım evdeyse     yarıyıl tatili için   normal bile geliyor         minnoşum dil sınavını verdi ve birinci sınıfa geçti şükür,   sene kaybı olmadan .      bunda okuduğu anadolu lisesinin hazırlık sınıfı olmasının rolü büyük         altyazısız izlediği,  animelerin hakkını da yememek lazım

küçükken ;   aman büyüsünler,   rahat etsek sevdasındayız      büyüdüklerinde ;   kanatları oluşurken , yuvadan uçmadan daha fazla vakit geçirme telaşındayız

son gün,   yolluk telaşıyla geçti .     okulun yeni açılan  yurdunda kalıyor kızım .    odalar iki kişilik ve buzdolabından klimasına herşeyi mevcut        ama dolaplar yeni olmasına rağmen tazeliği pek koruyamıyor en hafif deyimiyle.     o yüzden bozulmayacak nevaleler hazırladım yoğurt kutularına
işte sosunu bekleyen kaşık pastası.    tarif          mini  kekler    pepeladan   







ayrılık hüznü, sabah saatinde de    olsa uykudan sadece tek gözümüz açık da olsa, yine vurucuydu      minnoşum bile,    anne ablam gitmesin dedi durdu .       kızım gözümün içine bakıyor ; kal tekrar gir sınava desek sanki kalıverecek        nasıl deriz ?      o stresi tekrar yaşamak,   bir sene boyunca    günde  sekiz dokuz saat çalışmak göze alınacak şey değil .       bebeğim zaten hazırlıkla beraber,     liseyi beş sene okumuş bir sene daha mı kaybetsin ?
hem hepimiz,  hayırlısını istemedik  mi mevladan ?         puanı yettiği halde istanbulu istemeyen  o değilmiydi ?

demekki ;  bunda da bir hayır var ve   o hayra ulaşmak için biraz zahmet çekerken,
bizim payımıza da bol bol hasret düşecek      eyvah  !