temizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
temizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2011 Pazar

cumartesi akşamı halim;



pazar gün boyu;




pazartesi  deli bacı ;

20 Temmuz 2011 Çarşamba

bugün tamamen aklıma eseni yaptığım gündü,    kah yemek yaptım,    kah pasta- börek.    arada tamirci savuşturdum .     bütün bunları yaparken aslında temizlik yapıyordum .     oda oda temizlemeyi seviyorum.   bir oda baştan aşağı temizlendi.        camı,kapısı ve duvarları dahil.(evet duvar silenlerden biriyim)  .kollarım ta kökünden ağrıyor.     ahh          beni bir de halıları yıkayınca görün;      yemek yerken kollarımı kaldırmaktan acizim.        hatta ağladığım bile rivayet olunur.       gözyaşlarını silenlerin yalancısıyım.

tarif,    carte d'or çikolatalı puding paketinin arkasından;  kolay tiramisu.        1 paket petibör bisküvi kırılıp şekerli neskafeyle ıslatılır,      üzerine puding hazırlanıp dökülür.      bu aşamada pudinge isteyen, labne peyniri de katabilir.     bisküvilerin üzerine pudingi dökünce,      al sana kopkolay    tirammysu.





yorgan koyduğum hurçları boşalttım.    vakumlu poşetleyip dolaplara sığdırdım. yine her zamanki gibi bir poşet atılacak çıktı.    darısı diğer odaların başına.
aslında bütün mobilyayı atasım ya da satasım var ,20 yıldır bıktım aynı eşyalardan.    beyaz eşya değişiyor mecburen ama,  modokodan aldıysan eskitmek zor.
bu da  meşhur ve klasik,    ekşimikli gül böreğim ;





hiç unutmuyorum,evlenirken babamlarla yatak odası almaya çıktık     ,babam o zamanın parasıyla 12- 13 milyonluk takımlara bakıyor ışıklı felan,      bense onlar pahalı diye yüz vermiyorum hiç    .sonunda yarı fiyatına direne direne,    şimdiki takımı aldırdım.        rahmetli,         bunların çekmecelerine az bişey koysan çatlar demişti de,     inanmamıştım.        yine haklıydın baba,       iş işten geçince anlarız zaten büyüklerin kıymetini değilmi ?

24 Haziran 2011 Cuma

haydin gidiyik

ev baştan aşağı temizlendi,     hatta ileri gidilip ,   duvarlar da silindi.   neme lazım ,badana yaptırmaktan usta derdi çekmekten,     evladır kolların ağrısını çekmek.

halılar ve koltuklar     goncaya yıkatıldı  ( sitare duy beni !özenmiştim hani sana  )    yazlık-kışlık devr-i daimi yapıldı        koca bir poşet ıvır zıvır atıldı.    alışverişe çıkıldı ;





esse ganimetleri.       artık hergün, ekmek yapan tiplerden oldum .      bakalım maymun iştahım ne zaman doyacak ?        tabağın midye formlu olanını , arkadaşıma hediye aldım.

o hengamede ,bavulu da hazırladım .         önce bursaya gidip can arkadaşımla hasret gidereceğim ,hem de röflemi de yaptırıveririm,       havlu alışverimi de çıkarırım aradan.       bursadan sonra izmire   geçmek istiyoruz oradan da ,  ver elini didim  .      işi azıtıp antalya, adana,malatya mardin felan düşünüyorduk  lakin, o tarihlerde   sbs sonuçlarının  açıklanıp,    tercihlerin başlaması planları bozdu.       iyiki de bozdu,    işin ucunda çorum ve     henüz zırnık özlenmemiş,   kaynana vardı
yazılara ara vermek yok tabii ki. laptopumla vedalaştım. tatilde goncamınkine misafirim artık     bir bavul daha  mı lazım tatil kitaplarıma ?





fazla  gözükse de şezlong gülüysen , anca yetiyor cicim.


.

13 Haziran 2011 Pazartesi

nihayet

gittiler.      son iki seferdir ne kadar zor geliyor onları ağırlamak.  çok talep edici olmamalarına rağmen .   evdeki özgürlüğü en fazla kısıtlanan olarak,    en zorlanan benim.





aslında fazla sıkıntıya girmemeye uğraşıyorum.      bunun onlara asık yüz olarak dönmemesi için .    insan işten yorgun argın geldiğinde,      güleryüz göstermesi gereken misafirleri olduğunu her zaman hatırlayamıyor
ahh buldum bunuyorum ,      ama insan ağır derler ya,       taşıma kapasitem normalin altında galiba.    ya da insanları olduğu gibi kabul edememek .     biraz ondan,   biraz bundan herhalde.

kaynanasından neler neler çekmiş olanlar bana kızacaktır.  dağına göre kar derler ya;     bu kadar kar yetti arttı     ayol
bu hafta yoğunum yine,     aynı geçen hafta olduğum gibi.    4 gün sınavım var ,sonra part time işe gideceğim ve yaz tatili hazırlığına girişeceğim.      gözüm keserse temizliği sıkıştıracağım,      yoksa dönüşte artık.      bir de tatilde okuyacağım kitapları ayarlayıp,     sipariş vermek var
kuru kızım istedi yaptım pastayı   ve   jumbo poğaçaları ;





ve olmazsa olmazımız ;





ergenimin  mezuniyet töreninden bahsetmiştim .    miniklerin mehter gösterisi  ne hoştu ;


10 Haziran 2011 Cuma

dün lise kankalarım geldiler nihayet ;     hani şu 16 yıl sonra felan,    tekrar arayıp bulduğumuz .   buruktu buluşmamız      işte bu yüzden .
doyasıya sohbet ,     güzel tadlarla buluşunca ,    güzel gündü;



sabah işe gitmedim ,    pazara felan çıkıp anca tamamladım soframı .      diyet olunca salatalar girdi  sahneye, işte yeşil salatam    nar ekşili ,sirkeli;





salatalık ve havuç rendesi, 1 kaşık mayonez ilaveli,   sarımsaklı yoğurtla birleşince...  ta taaam ;





nefis olmuş, en çok kim yedi dersiniz ?     ne yapayım diyetteyim , yani her daim aç.     galeta unlu poğaça ne kadar gevrekti .    tarifi buradan ;





bu kurabiyeyi tanıyorsunuz ,(sakın sıcakken pudra şekeri dökmeyin benim gibi)   tarifi sevgiden;





arkadaşlar gecikince   ve fırında unutulunca, evrim geçiren   mantarlarım;






yine de yendi,  afiyetle.
bu da ,   yalancı tiramisunun ardından gelen meyvemiz;





o el kadar mideye nasıl sığdırdık hepsini  bilemiycem
sonuç;    saadetin kompresörüne binip gitmesini, burnunu çeke çeke izleyen,   tırsık şoför...

14 Mart 2011 Pazartesi

şu günlerde neval;

 başı kopmuş tavuklar gibi koşturup duruyor    habire durmadan ,durmadan     hadi şimdi iş kadını olduk çıktık sahi biz eskiden ne yapardık ev hanımları olarak ?  pc başında geçirdiğimiz saatler daha doğmamışken ?      dur biraz düşüneyim...





habire sil süpür yapardık, avarelikten          ayy     şurası tozlanmış ,      başlamışken bütün evi sileyim canım elime mi yapışır ?         deterjanlardan soluduğumuz gazların ömrümüzü yemesini saymazsak   evlerimiz bal-dök- yala idi,    her daim

 kek börek yapardık,   hem yemelik hem misafirlik          obezitenin yıldızı kolay parlamadı bu ülkede  elele çalıştık,  uzun yıllar





haftada bir gün muhakkak altın günümüz olurdu              hani şu kur'an okuyarak meşru hale getirmeye çalıştığımız             o gün   tıka basa yer,   ceplerimiz yeni tariflerle döner        akşam yemeğinde- ayy çok tokum-larla nazlanırdık kocamıza          bir ara bayağı azıtmıştım  z. teyzeyle geze geze ; akşamları hep toktum  lakin azarı da yemiştim,   neticede

oturduğumuz muhitle doğru orantılı olarak,    muhtelif elişleri yapardık ;   örgü  ,dantel vs          küçük bir mahallede oturmak,    30 yaşında dantel öğrenmemi sağladı





şimdiyse  varsa yoksa pc             çalışan için de aynı,  evde duran için de           bir şeymi merak edildi ? google'a yaz gitsin.            geçenlerde cep telefonunun ayarını bozdum,     bir arattım ki;  herkes aynı şeyi yapıp çare aramış           hal böyleyken tek dostumuz bilgisayarlarmı olacak acaba ?     zamanla kafamıza göre arkadaşlığı onlarda bulup,  başkasına eşe dosta ihtiyaç kalmayacakmı ?           baksanıza önceden eş dost ağırlanırken hafta sonları ,  artık filanca a.v.m. deki dönerci yasin ustanın konuğu oluyoruz

dur bakalım daha neler göreceğiz ?  demiştim zaten

6 Aralık 2010 Pazartesi

hani kar ?

hafta sonu kar söylentisine inat     sanki durgunmu durgundu hava        lakin az önce sert bir rüzgar esmeye başladı bizim ellerde           rüzgar sesi   hep savunma sığınma içgüdüsü uyandırmıştır   içimde      sıcak bir yerlere sığınma ;      kaloriferin   ya da sobanın yanı      ya da      her daim bekleyen sevdiceğin sıcak sinesi      ahh ne şımarıklık




şimdilerde şükürler olsunki    ısınmak problem değil       on yıl öncesine nazaran        o zaman daha zordu herşey           iki soba yakıp      küçük çocuk büyüttüğüm zamanlar     ne zordu  ;     hiç boş vaktin olmaz soba pisliğiyle uğraş           istisnasız hergün,      sil- süpür     toz al       bebeğe sebze çorbası, mama,      kızıma derslerinde yardım             hala da   gezmeye çalışırdım   pazar günleri  (yirmili yaşlardaki bayanların yaptığı gibi ) eşimi    mağaza gezmelerine sürüklerdim              hani görür de güleriz ya ;      a.v.m.lerde kadınlar mağazalarda         erkekler bebek arabalarıyla mağaza önlerinde           işte öyleydik

 gençlik işte  ;   sonu tükenmeyen enerji           tabii sonraları    vücut intikamını alıyor yavaş yavaş        50 yaş üstü insanların,     doktor kapılarında bekleşmesinin sebebi       bu olsa gerek

şimdiler de hayat zorlaşsa da,     zevkler ve ihtiyaçlar değişti         canı sıkılan neval;       pasta börek yapıp ağırlayacak misafir  arar iken,     artık randevu veriyor            biri elinde,     biri kucağında       otobüslerle bakırköy yollarına düşmek     mazide kalırken          arabayla gitmek bile zul sayılıyor şimdilerde





alışverişse ;    internete kaydı biraz biraz         nadiren çıkılan zamanlarda,      bir alacağına iki  alırsan,      her zaman giyecek birşeylerin olur             zaten  mağaza gezecek vakit        ve heves uçtu gitti    bir yerlere     yok ,   en iyisi evdeki olanı giymek               hergün avarelikten yapılan temizlik ;    gerektiğinde yapılır oldu   gezmeler,      sadece yazları ve resmi  tatillerde

                           yani evde durmak   in  !     gezmek out   !

26 Ekim 2010 Salı

komşu komşu evde misin ?

hatırlarmısınız  ?     sabah kahvaltısı ederken    tık tık kapı çalınırdı           komşunun küçük kızı   incecik sesiyle ünlerdi ;
-evdeyseniz    annemler size gelmek istiyor



eğer     o gün için    başka plan yapılmamışsa   cevap   mutlaka evet olurdu        ondan sonra başlardı tatlı telaşe          bir kısmımız evi toparlar,   diğeri mutfağa girerdi   ; tatlılar,  tuzlular, patates salatası ya da kısır    yanına da pastacık       belki şimdiki kadar çeşit bilinmiyordu    ama    yoğurulan her hamura    mutlaka misafir sevinci ve samimiyet katılırdı          ehh...     o zamanda ne yapılırsa yapılsın    leziz olurdu        misafiri güleryüzle karşılar ziyaretinden memnun kalmasına çalışırdık        sonuçta da   yorgun ama mutlu bir şekilde    bulaşığımızı elimizde yıkar     evimizi toparlar    yemeğe girişirdik          herkes vakitlice kalkar      evine gider    işini yemeğini    ayarlardı



şimdiyse bir laçkalık         pir laçkalık         bütün makineler otomatik olsa da     tavrımız zorakimatik
komşu kızını boşver       en  yakınımızın ziyareti bile    zoraki kabul ediliyor           dıştan buyrun derken   içimiz of puf ediveriyor         sonra evimizi tepeden tırnağa başlıyoruz temizliğe         gelen sanki camlara temiz mi diye bakmaya geliyor          sonra başlıyoruz tariflerdenizinde yol almaya               evimizle     tarifimizle hava atacağız ya ?        alengirli tariflerle öyle uğraşırız ki    bunalana kadar       misafire verecek birşeyimiz kalmaz  kapı çalındığında,  cicilerimizi giymiş,   takıp takıştırıp     dudağımızın ucundaki gülücükle hazır     ve nazırızdır.



ya içimiz ?      suretimizi,  evimizi     süslerken içimizi ihmal ettik       yine    bu yorgunlukla yapabileceğimiz tek şey ;       erken gitse de dinlensem     diye dilemek

misafir ağırlamayı o kadar     zorlaştırdık ki kendimize               şunlu pasta,    bunlu börek diye     uğraşmak da ne ?         sonuçta yapmasak da        daha basit şeylerle karın doymaz mı sanki ?       inci mercan da sunsan     niyet candan olmadıkça       lisan-ı halin  git git diye bağırır hep


boşver    evde kim uğraşacak   şimdi ?     gel dışarda yiyelim      hatta ben ısmarlıyorum  bak (suç bastırma )
 


içine samimiyet katmadıkça  tatsız  ve özsüz kalmaya mahkum   nimetler de arkadaşliklar da  artık





                                                                                                                                                                                                                    


     
                                                                                                      

17 Ekim 2010 Pazar

koş ! belki yakalarsın hayatı ucundan da olsa

ne zaman sakin sakin oturup    hayatın yanımdan sakince akışını seyredeceğim  ?   merak ederim




 herhalde  yaşlı tin tin nine olup da, yürüyemeyecek hale gelince.         o da mecburen  .   ömrümüz varsa tabii.      neval kurar    kader güler

gene koşturmacalardayım .      kuru kızım geliyor         ona  ev yemeği hazırlıyorum. minik erkekim baskette düşmüş,    kaseyi zedelemiş            ağrı azalmazsa hatta,     büyük ihtimalle okuldan gelince koştura koştura doktora götüreceğim.           iki gün önce aman bu sene ayağını çatlatmadı şükür diye aklımdan geçmemişmiydi ?          söyledim ya   ;   şom ağızlıyım.




 
ev yemeği    bilemiyorum,    ne yapsam ?            aksi gibi,  sebzeleri çiftliğe sipariş verdim   ,   gelmediler daha     o yüzden barbunyadan  başka, şansım yok gibi .       zaten ne zaman sürpriz yapsa ona denk gelir  başka yemek bilmediğimi düşünecek,      bu evin kızı olmasa.              bloglarda gezinsem değişik bir şeyler için  biliyorum;   çıkamam tez vakitte ( bu da bizim oraların lafı oluyor )             farkındamısınız ?         sesli düşünüyorum    deminden beri.




yakında blogun adını,     telaşe memuru diye değiştirebilirim.       goncamla koşturuyoruz habire. sabah koş işe   saat ikiye kadar, vaktin nasıl geçtiğini bileme.        öğlen diğer işyerine git ,  o arada mal alımı yap   ya da banka vergi vs. ıvırı zıvırı derken,   saat üçbuçuk oluveriyor            artık havlu attım;      bu sene  eve geliyorum, biraz daha erken         çalış,  çalış eve gel          her iş senin       boğaz tokluğuna kölelik işte. kandırılıyormuyum ne ?

bazıları diyorki ; neden eve kadın tutmuyorsun ?             dünyada ne olacağı belli değil asla.      elim ayağım tutamazken lazım bana kadın .         şimdi iyi kötü idare ediyorum,   şükür aç kalmıyoruz        öyle çok alengirli yemekler yapamasam da, değişik değişik pişirmeye çalışıyorum.          tamam camlarım her daim ayna gibi değil.            ama zaten kışın yağmur, kar derken, temiz de kalmıyor          kadına vereceğimi kitaba vermek daha içime siniyor sanki,



aman  ,  sakın    beni camları leş gibi,      ne bulursa pişiren ,      işleri bırakıp sadece kitap okuyan biri sanmayın . tamam kitap kurduyum ama;    yemeğimi yapmadan, evimi toparlamadan,  hatta soframı hazırlamadan       dalamam deryalara  felan





                                                                                                                     resimler netten                                                                                                                               

15 Mayıs 2010 Cumartesi

iki güne bin plan

haftasonunda teyyare ne yapsın?
gügüyle bakırköy kaçamağı ve capacityi 456.kez gezsin

istasyondaki kitapçıları talan edip, yeni bir kitap kulesi kursun burada yaptığım gibi  (sonra da kuleyi yıkmak için gözleri belerene kadar okusun)

kırıktabakta ,kuru ve yaş bilumum dolma çeşitlerini mideye götürsün ayrıntılar

güzelleşme seansı için kuaförden randevu alsın

eminönü armineye gidip eşarpları karıştır enaz 5 tanesine vurul, 3 tane almadan gelme, ordan da nikon a git objektif koruma zımbırtısı al (kızımın siparişi) hacı bekire uğramayı asla unutma
temizlik yap ,camları sil ,yakında dışarıyı göremiceksin
internetten güzel mama tarifleri bul ,en az 2 tatlı 2 tuzlu 1 çeşit te salata yap (brokoli mesela) otur ye iki günde 2 kilo al, altı ayda vereme
yazlıkları çıkar , çocuklar piştiler
boşver   hiçbirini yapma, tembel tembel yat. gene zorlu bir hafta seni bekliyor
ne demişler ? hayat seçimlerden ibarettir;.nasıl seçtiysen öyle yaşarsın
iyi haftasonları...

26 Nisan 2010 Pazartesi

herkese merhabalar...
rehavet dolu hafta sonundan sonra hızlı başladık cumartesi sabahı çocukları aşçı emektar anneleri bir güzel doyurdu ve dersanelerine gönderdi  gene yalnız kaldı  bir gariplik çöktü yüreğine...
bir yuva kurup gittiklerinde ne yapacağız ? iki tane çocuk az geliyor şimdi  üç olsaydı iyiymiş  kırkından sonra bebek bekleyenler de aynı fikirde herhalde  mesela benim kankam ;42  yaşında yaza doğum yapacak onu dehşetle izliyorum  aşermek bi taraftan ,yoğun iş temposu, iki çocuk gene iyi hallediyor..
pazar günü herzamanki temizlik faslı yaşandı can sıkıntısından haftada 3 gün temizlik yapan teyyare artık bir kere yapabiliyor sadece  neyse ki yardımcılarım pek bi yaman  çabucacık  bitiyor  nasıl mı?
loc la tabiiki duymayanınız yoktur onu tavandan tabana evinizin heryerini temizleyebildiğiniz bitkisel esaslı bir ürün  silikonlu olduğu için sürdüğünüz yüzey toz tutmuyor kolay kolay  yanındaki güzel ise;mobilya cilası
onunla toz aldığım zaman 15 günde bir alıyorum çünkü o da silikonlu mobilyalara toz tutturmuyor
bu da son rötuş ...hani kıyı köşe temizlik yaparsınız ya halılar dolaplar felan ev nasıl kokar? öyle bir koku ki yorgunluktan bütün kemikleriniz tek tek ağrırken bile bu koku için değdiğini düşünürsünüz  işte bu koku o koku...deneyin görüceksiniz
pazar günü maillere bakarken tüylerim diken diken oluverdi  niye mi? işte bunun için;


  Kozmetik ürünler birini olduğundan daha güzel göstermeye yarasa da, içerikleri o kadar güzel değil. Peki makyaj çantanızdaki malzemelerin içinde neler olduğunu biliyor musunuz?

Artık kızartma yağı Bilim adamları ve kozmetik markaları, artık kızartma yağının yüz gerilmesini azaltan maddelerden içerdiğini fark etmiş. Söylenilene göre, zarar görmüş deriyi yenilemeye yardımcı olan kullanılmış yağı, pek çok şirket fast food restoranları ve kafelerden sağlıyor.
Biber gazı Genellikle polis tarafından göstericiler üzerinde kullanılan biber gazının çok acı verici olduğu biliniyor, hatta gözle direk temas halinde geçici körlüğe sebep olduğu da. Dudak koruyucu ve parlatıcı gibi hafifçe yakan ya da karıncalanmaya sebep olan bir kozmetik malzeme kullandıysanız, bunun sebebi bahsi geçen maddenin içerikte bulunması.
Tavuk kemiği iliği
Tavuk kemik iliği, kozmetik ürünlerde kullanılan hayvan parçalarından sadece birisi. Glukozamin yüklü olduğu söylenen ilik, daha genç bir görünüme giden yolda cilt üzerinde oldukça etkili imiş. Aynı zamanda bir enfeksiyon giderici olarak da bilinen tavuk iliği genellikle yüz kremleri ve nemlendiricilerde bulunuyor
Balık pulu İçerisinde pırıltılar barındıran bir ürün kullandınız mı? Belki losyon, oje ya da dudak parlatıcısı? Eğer evetse, o ışıltının sebebinin balık pulları olduğunu bilmenizde fayda var. Balık pullarındaki gümüş rengi parlak madde, kozmetik sektöründe ürünlere ışıltı vermek için kullanılıyor. Tercih edilen balık ise genelde ringa oluyor.
Kırmız böceği
Eğer kullandığınız kozmetik ürünün içerisinde ‘carmine, cochineal ya da carminic acid’ var ise, kırmızı zararsız bir ruj olsa bile, kırmız böceğinden elde edilen bir madde içeriyor demektir. Bu pudramsı madde ise sıcak su içerinde bastırıldıktan sonra kurutulan kırmız böceklerinden elde ediliyor. Ve kozmetik ürünler dışında, jelatin, meyve suyu ve hatta şekerlemelerde de sıklıkla kullanılıyor.
Boğa spermi Kozmetikler dahilinde boğa spermi kullanımı yeni başlamadı. Üstelik nemi muhafaza eden yapısı ile çoğu firma ve salon tarafından tek tercih edilen ürün haline geldi bile. Özellikle saçlara başka hiçbirşeyin sağlayamayacağı bir parlaklık sağlıyor
Sünnet derisi
Gençlik iksirini mi arıyorsunuz? Sünnet derisine ne dersiniz? Kulağa iğrenç gelse de ve hatta etik olmasa da insan sünnet derisi pek çok kozmetik firma tarafından kullanılıyor. Tıpta, halihazırda yanan insanlarda yeni deri üretimi için kullanılan bir methot olan ve kozmetikte de bağ dokusunu oluşturan ana hücreler sağlayan sünnet derisi, krem ve kolojenler, özellikle de kırışık karşıtı olanlarda kullanılıyor. Bir bebeğin sünnet derisiyle 4 hektarlık yeni deri yaratılabileceği söyleniyor.
 Makyaj çantanızdaki malzemelerin içinde neler olduğunu biliyor musunuz
3. Siyah amber
İspermeçet balinasının bağırsaklarında, balinanın yuttuğu katı nesneler etrafında oluşturduğu dışkı tabakasına verilen ad. Gri ya da siyah olan koyu rengi ve yapışkan yapısı dışında siyah amberin son derece doğal ve hoş bir kokusu var. Pek çok kozmetik üründe, özellikle de parfümlerde kullanılıyor.
 Makyaj çantanızdaki malzemelerin içinde neler olduğunu biliyor musunuz
2. Ürin
Hayvanlar gibi bizim de vücudumuzun önemli artık maddesi olan ürin, ter önleyici, nemlendirici, gargara, deodorant ve şampuanlarda kullanılıyor. Kullanılıyor çünkü nemi özümsemesi, çekmesi ve alıkoyması ile biliniyor ve A,D,E ve K gibi vitaminler içeriyor. Sadece terleme ve nemlendirme alanlarında değil, aynı zamanda bir güneşten koruyucu ve enfeksiyon giderici olarak da işe yarıyor. Neyse ki çoğu firma bir attan elde etmek yerine artık sentetik ürin kullanıyor.
 Makyaj çantanızdaki malzemelerin içinde neler olduğunu biliyor musunuz
1. Plasenta
Eğer Tom Cruise, bir anne ya da doğum odasına girecek kadar cesur bir baba iseniz, plasentanın ne olduğunu gayet iyi biliyor ve muhtemelen bir daha da görmek istemiyorsunuz. Ne kadar rahatsız edici göründükleri önemli değil çünkü artık kozmetik sektörünün elindeler. Plazan adlı şirket, sadece plasentadan elde edilen çeşitli kozmetik ürünleri piyasaya sürüyor. Neden? Çünkü kırışıklıkları gidermekte son derece etkili olan hyaluronik asit ve protein hydrolysate gibi hormonları plasentadan elde ediyorlar. Ve hayvan plasentası kullanan tüm ürünler ise bir başka hikaye..   
kaynak