29 Kasım 2010 Pazartesi

yazın da hoş kışın da hoş ah bir de trafiğin olmasa

aziz istanbulum     hiç bir yer tutmuyor senin yerini          hangi şehirde      ne kadar güzel saatler geçirsek de   yok yok olmuyor          senin  egsoz kokulu , nemli,   tozlu havanı       nefesleyen    başka şehirde iflah olmuyor         gurbet acısı çekiyor adeta 

istanbuldan en fazla    iki ay uzak kalmışımdır                  o da goncamın askerlik yaptığı ,  çorumda kaldığım  zamandı          nasıl sıkıldım anlatamam           şimdiki gibi  her mağaza yok orada        mahmutpaşa yokuşu  benzeri   kalabalık bir ara sokak,   bir han,    bir anacadde    ve bir sürü varoş           bir otobüse biniyorsun, yarım saatte   şehir turu yaptırıveriyor          
ahh gözünü sevdiğim istanbul

derken  bugün gene şehir içine yolumuz düştü; esnaf odasına     park yeri sorununu   avm otoparkıyla çözdük ;

























daha sonra işimizi halledemeyip geri dönerken  , trafik çilesine  takıldık       böyle zamanlarda şehir dışında oturduğumuza seviniyorum    tamam biraz zor oluyor;       hastane doktor işi felan derken günümüz yollarda geçiyor ama         en azından her gün bu trafiği , kalabalığı çekmiyoruz




tabii yine kitap kulesini yeniledik            lakin   şimdi ayaklarımız ayrı ağrıyor      başımız ayrı   o başka

28 Kasım 2010 Pazar

kitap mimdiriği deyince herkesin aklına geliveriyorum niyeyse ?

sevgili papatya 68 ve nesrin gene mimdirik attılar        deli annenin de niyeti vardı biraz biraz
hangi kitaplığa gitsem acaba ?       iki tane küçük kitaplığımız var  ;    birinde oğlumun ve eşimin ağır abi kitapları ,     diğerinde kızımın ekzantrik ,    benim romantika ve vampirella kitaplarım var         aslında kocaman bir kitaplığa ihtiyacımız olduğu açık            ama dedik bir kere ; usta giremez


korka korka  kızımın kitaplığına gittim;       hani şu eski gotiklerden,  şimdinin çıtı pıtı hanımı .       tabii korkarım ,  kısmetime onun kara kaplı ,    kötü vampirler ve büyücülerin anlatıldığı        kitaplarından düşme ihtimali her zaman var ;




 neyseki severek okuduğum bir kitap  ;  göçebe çıktı şansıma          yanlış hatırlamıyorsam  tren üstü kitapçılarından almıştım  bir sene önce             yazarı ;      meşhur alacakaranlık kitap serisiyle,   vampir akımına sebep olan stephenie meyer.           seviyorum bu kadının kitaplarını      kurgusu  nefis .    kitabın konusunu tam hatırlamıyorum            o yüzden   buradan alıntı yapıyorum ;




Dünyamız görünmeyen bir düşman tarafından istila edilmişti. İnsanların bedenleri, bu istilacılar için sahiplik yaparken bedenler bir değişikliğe uğramamış gibi görünse de, zihinleri ele geçiriliyordu. Neredeyse herkes teslim olmuştu.

Geriye kalan vahşi birkaç insandan biri olan Melanie, yakalandığı zaman sonunun geldiğine inanır. Göçebe, Melanie'nin bedenini alan ruh, yetkililer tarafından bir insan bedeninin içinde yaşarken karşılaşabileceği zorluklar hakkında uyarılmıştır: Baskın duygular, hislerin yoğunluğu, çok canlı olabilen anılar Ama Göçebe'nin beklemediği bir zorluk vardır: Bedeninin önceki sakini zihninden vazgeçmeyi reddeder.
 
göçebe, Melanie'nin düşüncelerinin derinlerine inerek geri kalan insanların nerde olduğunu öğrenmeye çalışır. Ama Melanie'nin zihninde tek görebildiği, sevdiği adamın, hâlâ saklanan bir insan olan Jared'ın hayalidir. Bedeninin arzularına direnemeyen Göçebe, yakalamak zorunda olduğu bu adama karşı özlem duymaya başlar. Dış güçler, Göçebe ve Melanie'yi, aslında istemeseler de, ortak bir hedefte birleştirir ve birlikte sevdikleri adamı bulmak için tehlikeli ve sonu belli olmayan bir macera için yola koyulurlar.




bu da 55. sayfası           yazmaya üşendim şimdi .              burası mimler için çıkmaz sokak olduğundan, göndermiyorum kimseye                şurda bir yerde dursun canım  ne zararı var ?

bu güneşli pazar günü    sizler  ; parklarda, avm lerde,  buz müzelerindeyken       gonca işe gitti     ben de nişastalı kurabiye  yaptım         lakin   tarifi nerden aldığımı hatırlayamadım ;    250 gr tereyağ  1 bardak p.şekeri ,1 bardak nişasta ,2,5 bardak un  kabartma tozu vanilya



  mesudem sağolsun içli köfte göndermiş    kaynar suda haşladım ve yumurtaya bulayıp tereyağda kızarttım   
pek bir nefisti ayol






27 Kasım 2010 Cumartesi

hadi gelin köyümüze geri dönelim

bayramı bitirip geri dönüş yolculuğuna başladık ;



  
boncuğumu ankarada  bıraktık yine  odasına yerleştirip dönüyorduk , arkamızı dönüp baktığımızda o kadar küçük  gözüküyorduki   ve aynı ölçüde boynu bükük     ne zordu  onu öyle bırakıp gelmek
Ahh...    hain gözyaşı bezleri  ; sulugöz teyyareye çıktı adım




boncuğumu bırakmadan önce  ankamall da yemek molası verdik ; köfte güzeldi





yaptım yine mudoya doğru kaçamak ;  7 gün için bazı ürünlerde    % 50   bazılarında  %30 indirime girmişler




dönüşte trafikte bir şenlik bir şenlik ; güvenlik şeridini ihlal eden sürücüler yüzünden      çiğ süt emmiş, kısa kar peşinde koşan ,günübirlik insanlar !  o kadar insanın hakkını aldınız, yarım saat önce varmak adına       hoş ; bu ülkede  otoyola bir kaç tl vermemek için 45 dakika bekleyen tipler olduğu müddetçe böyleleri haydi haydi olur         bir de tvlere     sırıta sırıta çıkmıyorlarmı ?
sol şerit kaplumbağaları   zaten her daim mevcut ,      bir de trafikten sıyrılmak adına ralliciler vardı

aman rahatsız olmayın ,  beklemeyin        zaten bedava geçiş hakkı için beklediğiniz yetmedimi ?  mutlu mesut yaşamınıza devam edin  trafiği tıkamışsınız    ne gam !   siz gittikten gayrı  ne önemi varki ?

hop !  sinir yumağı teyyare !

bir garip teyyareyim işte bu da mimdiriğim

  hangi birini listeyeyim ?   oyy oyy

sevgili anneler  benim dünyam ve deli anne   mimlemişler            sayalım o zaman ;

hiçbir hayvana dokunamam   ölü ya da diri   içim bir tuhaf olur

kediden köpekten korkarım  listeyi uzatırsak ; kuştan horozdan fareden         tamam ödleğim işte

hava ne kadar soğuk olursa olsun evde asla çorap giymem yakar adeta






balkabağı ,dolmanın kabuğu  direk öğürtür          denedim epeyi

tiz sesler aşırı rahatsız eder, acı çekerim adeta          kaçarım böyle insanlardan

meyveyi biri soyarsa yerim        zavallı goncam akşamları hepimize soyar       ah anne ne kötü alıştırdın  

işkembe, kokoreç, deniz böcüklerinin hiçbirini ağzıma sürmedim daha         buna karşın cahillikte kelle paça içmişimdir  annemin zoruyla             kilo alayım diye neler yaparlardı

kimsenin elinden makas almam         evdekiler  dalga geçerler bu yüzden

yüksekten korkarım ,dar yerlere giremem            emar çekilirken dudağımı ısırırım bağırmamak için

tırnaklarımda pürüz varsa ;  ne kadar yorgun olursam olayım , sürüne sürüne de olsa kalkar keserim

bizim köyde dedikleri gibi  ,    daha sayemmi ?

                             

26 Kasım 2010 Cuma

neredesin ey samimiyet ?

toplum olarak ortak bir derdimiz var ;   geçinemiyoruz maalesef              öyle maddi sıkıntıdan bahsetmiyorum  çarşılar pazarlar alışverişe çıkmış       karınca kararınca moda olan neyse  almaya çalışan     kadınlarla kaynıyor



bildiğin geçimsizlik işte    ;   hani tahammülsüzlükten kaynaklanan           kökeni saygıya dayanmayınca diyalogların  ,     temelinde sevgi olmayınca beraberliklerin ,       harmanında sadakat olmazsa dostlukların   başlıyor  birbirine tahammülsüzlük

her söylenen söz batıveriyor,    altında başka anlam aramalar        öylemi demek istedi yoksa böylemi ?   yoksa içtenlik bir ara tarih oldu da     davranışlardan fal mı bakıyoruz      toplumca ?






evimizi, dışımızı donatırken müsrifçe,  ruhumuzun açlığını yoksayıp     insanlara tebelleşmi oluyoruz ?  kalbin ibadetle huzur ve sükun bulduğunu bile bile,   şeytanla kolkola girip   insanlarla uğraşmak niye ?   kendi sırma saçlı kıvırcık kelimizle      ebedi saadet için çaba sarfedeceğimize,    elalemin davulunun sesine kulak verip haset mi ediyoruz ?



ne oluyoruz yahu ?     toplum ilişkilerinde inceliğin piri sayılırken bir zamanlar     hani bazılarının öcü gibi korkup lanetlediği,     osmanlı zamanlarından bahsediyorum tabiiki ;    şimdiyse birbirimizin gırtlağına sarılmak için bir yan bakış yetiyor           yakında sonraki nesle yer açmak için ,  toplu katliamlar bile olabilir       gayrı resmi toplum mühendisleri yönetiminde      buna gönüllü aracı olabilecek     bir iki isim geliveriyor aklıma      sizin ?

sorular teoriler sonsuz olsa da cevaplar hep aynı ;

        mutluluk   =   kanaat

          huzur     =   islam





                                                                                                                            
                                                                                       

25 Kasım 2010 Perşembe

Sakin güzellik


Perşembe günü kısa bir çorum  çarşı turu yaptık,  aneylerle



komikti bazı şeyler;   anne diye bağırıyorum  şımarık şımarık           ikisi birden ;  efeendimm diyor     bu sefer gıcık teyyare ; esas anneme dedim deyiveriyor    birisi de  henk menk oluveriyor ,      yaşasın  intikam !





 kombi  tatsızlığı çözüldü      çözüm ; onlar kapatıyor     biz açıyoruz      hadi hayırlısı



Daha sonra çorumun sayfiyesi, binevler tarafına geçtik




yolumuz baraja da düştü ;  güzel  hava  + tatil +  et =  bol piknik manzaraları ;






sessizliği dinledik  biraz da poz verdik ; buraya konmayan kareler         siz   bunlarla idare edin please ;







daha sonra  hıdırlık denen mevkiye gittik ; sahabe ve yatırlar semti ;

bir saate yakın ziyaret ettik ,  devamlı gelip giden vardı şükür







akşam eşimin teyzesine gittik  , teyyarenin başka yüzü  ; neşe        ayşe teyzeyi severim     bizde de iki tane var      iyidir ayşeler       lakin dertlidirler her daim. 

ne kadar kolay felsefeleri çoğu insanın ; ye - iç    ama cebine göre  sonra da   gez    gez    ve  yine  gez  

günün alakaya çay demle sorusu   ; tatile giderken sehpada unutulan pasta  neye sebep olur ?

a)  kötü koku 


b) minik minik sinekler

c) bol bol endişe 

d) küf ve kurt

23 Kasım 2010 Salı

bu akşam biz

iş çıkışı alışveriş seansından dolayı, bugün eve biraz geç geldim     minik ergenimden yarım saat önce.  gelir gelmez ;
-anne açım    diye seslendi .    böyle bir çağrıya, hangi ana yüreği dayanırki ?       hemen  daldım mutfağa , öğle yemeği yemedinmi  ?   diye söylenerekten           kuru fasulye varmış da canı istememiş       bak bak bak kuruyu bulmuş da beğenmiyor  minnoş.         halbuki tam gün okula vermemizin nedenlerinden biri, okulun yemeklerinin  beşyıldızlı olması         her ay  gelen  yemek  listesini incelerken,   ağzımın suyu akıyor adeta   hele salata barı evlere şenlik ; kısır,  mercimekli köfte, yaprak sarma, acılı ezme  ... daha sayayımmı ?
işte bizim buldumcuk ; beğenip de yemiyor bazen    o yüzden hemen mutfağa girip pratik tavuk döneri yaptım ;
( foto çekene kadar minik fare kemirdi tabii )

    

gerçekten pratik        pide ekmeğini kesip,   üzerine       içine zeytinyağı damlatılıp, biraz kaynatılmış domates sosu  döküyorum             tavuk döneri üzerine yayıyorum  ( donuk olarak satıldığı için )  dooğru fırına .    kızarınca ;  kızdırılmış tereyağı gezdir ,  servise hazır               yanına da mis gibi ayran , yemek olmadığında kurtarıcım  oldu  artık
sonra da girdim mutfağa        başlasın bakalım akşam hazırlığı ;




o zamana kadar mideyi yatıştırmak lazım         gelsin nişastalı kurabiye  ;



çorum ganimetlerinden bunlar .     bu gidişimde tereyağ  ,   kuşburnu marmelatı ,  kuru fasulye , nohut  felan getirdim       orada fiyatları daha uygun          kuşburnu marmeladını annemler     bu sene köyde yeni yeni yapmaya başladılar  halbuki    çorumda evlendiğimden beri görüyorum          yapımı bayağı zahmetli, ayrıca  meyvesini toplarken, çalılarındaki dikenlerden dolayı eldiven giyiliyorn       uzun uzun kaynatılıp  kevgirden geçiriliyor   ya da robottan              sonra  elekten bir kez daha geçiriliyor ve     tekrar kaynatılıyor    ikinci kaynatmada  şeker katarsanız,  kiremit rengine bakan marmelat elde ediyorsunuz            eğer pekmezle tatlandırırsanız,  daha koyu ve buruk bir tada sahip oluyor           kilosu 7 tl        yapmaya değmez      o yüzden aldık bol bol           bir de bunlar var ;




beyaz pekmez  ; normal pekmez  ( zannederim üzüm ) yumurtayla çırpılıp beyazlatılıyor ,kremamsı bir tadı var sanki           biz seviyoruz   
yumurtalar köyden ;   teyzemin tavuklarından  % 200 organik         un ise  ekmeklik un karışımı ,  alışveriş yaptığım organik çiftlikten geldi             muşmulalar anneciğimin bahçesinden olgunlaşmayı bekliyorlar

işte bugünün sorusu ;
ekmek yapma makinası almak istiyorum.  aradığım özellikler ;  haznesinin çok ufak olmaması ,bıçağının katlanması , üzerinin güzel kızarması .
bu özelliklere sahip iki marka buldum . morhpy richards  ve breville   bunlardan birini kullanan birileri varmı acaba ?   ya da sizin tavsiyeniz ?

22 Kasım 2010 Pazartesi

hayatınızın erkeki    tam da selinka kardeşten gaza gelip,   diyete niyetlendiğiniz şu günde   size fırından yeni çıkmış tahinli çörek alıp gelse           ne yaparsınız ?





a) seni gidi diyet düşmanı diye çemkirirsiniz

b) içinizde sanki biri odun sobası tutuşturmuş gibi sıcacık olursunuz

c) gözleri kırpıştırıp baygın baygın bakarsınız

d) daha soğumadan mideye indirirsiniz

e) canım istemiyor deyip burun kıvırırsınız

Dedenin doruğu ?


İki günü çoğunluk gibi,  et- but -kavurma  telaşıyla geçirdik   Çarşamba günü  köy yollarına düştük ;




  dedeler mevta   ninelerin  ellerini öpmek için .  güzel karelerle mest oluverdik




köye yakın  çamlık yolunda  bir yatırın   istirahatgahına konuk olduk  bu sefer


 
pikniğimizi orada yaptık



eşimin ailesi de  şu meşhur  piknikseverlerden  ama sessiz olanından





kaynım isim de takmış oraya, dedenin  doruğu  diye       manzara  güzeldi ;  cep teliyle bu kadar yakalayabildik

Dönüşte  ninenin elini  öperken  yaşlılığın  acizliği  gözlerimizi yaşarttı

gençlik  ne büyük  nimetsin   sen  !   hesapsızca  tüketilen       yaşlılık  ne büyük  dertsin  sen !    acziyetle harmanlanmış           dünyaları versek  de iadesi  olmayan   

20 Kasım 2010 Cumartesi

mecons mecons mecons

Uzun bayram tatili yoğun başladı  bol bol mola vererek gittik




  sonbaharın güzel renkleriyle bezenmiş  hüzünlü ağaçları resimlemek ne zevkliydi ;



bu da bayramda giydiğim kıyafetlerden;




mola verdiğimiz yerlerde yöresel ürünler de satılıyordu ;




















 pazar günü akşam saatlerinde çoruma ulaştık.




 evin buzz gibi soğuk odasına girince,  yorgun teyyare  sinir yumağı oluverdi         o kadar da söylememe rağmen,  önceden  annem üşür diye           tamam anladık ;    kombinin termostatı mayınlı bölge       lakin misafir de soğukta bırakılırmıki  ?       tabii soğuk anlayışı,  donmayacak  kadar olursa   o başka       küçük hesaplar bunlar ;  doğalgazı yakma , hasta olunca da    ilacı kovayla iç


basit insanların geçinme felsefesi ;      öyleki insanı üç kuruş artırıcam diye rezil eden   bilmezki ; ordan arttırdığın öbür taraftan gidiverecek     sana verilen neyse onu alabileceksin hayatta        oradan  veya  buradan

17 Kasım 2010 Çarşamba

sömür + sömür = semir + semir

gariban vatandaşımın çilesidir bu     saf iyiniyetli birisini  hiç kaçırmaz  şerliler   hemen tepesine binerler  aldatmak için   ya para bozdurmak  bahanesiyle  çalıp çırparlar   ya da mezarlıklarda  poşetleri  şişirip şişirip satarlar            başka ülkelerde böyle saflıklar varmı acaba ?






bir de    şamanist gelenekler var ;     sinsice içimize süzülmüş      inanmasak da   cazibesine karşı koyamadığımız  ;  nazar boncuğu  ,  uğursuzluk kavramı  (  kara kedi ,ayna kırmak ,merdiven altı )    13 sayısı hele külli yalan     doğum tarihim çünkü

ah  bir de hıdrellez ateşleri var  besbelli  nerden içimize karıştıkları





e be istanbulda yaşayıp, saf kalmayı başarabilen insan  ;     öğrenemedinmi   hala sağa sola çul çaput bağlamamayı   ?     ya da beben olsun diye         mübareğin başında göbek atmanın nafile olduğunu  ha mekkenin putları       ha bilmemnerdeki çaput ağacı





çoğumuz da bilmeyiz şu dede veya bu babanın     alevi dedeleri türbesi olduğunu ,hoş bir zamanların bakanının öyle olduğunu bile    yeni öğrendi canım türkiyem            uyuyorsun uyan  artık   al pusulanı eline    dön fayda veren tek yere

kapanacağı  o meşum güne kadar       bütün kapılar sana açık artık

14 Kasım 2010 Pazar

yine mimdirik

 benim dünyam mimlemiş sağolsun  bayram bayram     teyyare anlat anlat bitirmedi kendini     bari yirmi soruyla bitirsin ;

EN SEVDİĞİM KELİME ;  ERHAMERRAHİMİN

NEFRET ETTİĞİM KELİME; babana benziyorsun

NE HEYECANLANDIRIR ;  ani sürprizler

HEYECANIMI ÖLDÜREN;  eleştiri acımasızca her yaptığıma ama

EN SEVDİĞİM SES;  ailemin sesi tatlı tatlı sohbet ederken

NEFRET ETTİĞİM SES ;  cırlak konuşan herkes, kulağımı tırmalayan her sese tepkiliyim

HANGİ MESLEK DÜŞÜNÜLEMEZ ; hayvanlarla alakalı her meslek  ödüm patlar da ( tırsık teyyare)

HANGİ DOĞAL YETENEK ; şarkı söyleyebilmek

KENDİM OLMASAYDIM ; dünyayı yönetenlerden olmak isterdim  ama şimdikilerden değil  onların dini para sadece

NEREDE YAŞAMAK; gezerek yaşamak isterdim  içime sinen yeri bulana dek  aşkımla

EN ÖNEMLİ KUSURUM; fitili ateşe hazır bomba olmam hatta roket de diyebilirsiniz

EN KEYİF VEREN HUYUM; kafama koyduğumu yaparım genelde sonuç iyi olur bazen de hezimet

KAHRAMANIM; erkekim goncam olmazsa olmazım

EN ÇOK KULLANDIĞIM KÜFÜR; bugünlerde  şerefsiz  öyle çoklarki

ŞU ANKİ RUH HALİM ,yorgun - mutlu- umutlu

HAYAT FELSEFEM;demiri tavında döv- her şeyi zamanında hallet- yarına bırakma  idealistim açıkçası
herkes söylediğini yapmalı  göründüğü gibi olmalı  demi ?


MUTLULUK RÜYAM; dünyevi olarak iş hayatındaki pürüzleri  sağlık sorunlarını halletmiş neval emekli olmuş eşiyle serbest zaman geçiren çocuklarını okutmuş adam etmiş  ailevi takozları da yolundan çekmiş
uhrevi olarak ...      sormaya gerek varmı ?      firdevs cenneti ve mevlamın cemali tabiiki

MUTSUZLUK, kanaatsizlik ve kötü huylar

NASIL ÖLÜM; şehid olarak

MEVLANIN CENNETTE NE SÖYLEMESİNİ İSTERİM ?; eşini sana burada eş olarak veriyorum hurisiz olarak

mimi gönderdim gitti ;

atölye kedi

aysultan 

dıshekus

yeter bu kadar mimdirik !      hadi bekliyos      dökülün  bakalım  !

bu günlerde abbas yolcu

yine yorgun akşamlardan birinde; bezginlik  iliğe kemiğe işlemişken        ellerin klavyeye tık tık basması da ne oluyor şimdi ?         zihin çalışıyor,   tatile girmemiş demekki       gözler kapansa da .

sevgili bakırköy...      çoğunun aklına akıl hastanesi olarak gelse de,   ilk göz ağrım semt,    tıkır tıkır gezdik biraz goncamla         ayaklarımın koparcasına ağrıma sebebi de bu zaten



iş çıkışı  esnaf ve sanatkarlar odasına mecburi ziyaret yaptık  oradan  boncuğumun istediği kitapları almak için istasyon kitapçılarını gezdim   biraz hediye alışverişi  derken  iftar oluverdi  malum mübarek günler ;



ev dönüşü küçük minnoşu dersaneden aldık,    migrosa  uğradık            dıy modasına heveslendim   hediyeler için              almayı da vermeyi de  vermeyi pek severim       ama bu sefer dıylayasım var

bir de temizlik;   olmazsa olmaz ,    bavul hazırlanacak,      akşama anneciğim gelecek ,    kısacası  dünya telaşı  var epey   ;



 çoruma gidiş ,     hem yol meşakkatli,    hemde hazırlık zor       kime ne götürülecek ?   kafa patlat  şimdi hazırlığımı bitirdim, rahatım     bavul tamam , hediyeler dıylandı     şeker kutularını kapladım;  içine basit şeyler koydum     herkese ufak ufak      çocuklara   şeker ,incik boncuk, kitap, cd     büyüklere havlu, çorap mum  vs       bir de şu malum kupalar          hediye paketi yaptım;  kurdelalı felan  güzel oldu      lakin bavula koymadan   resimlemediğim için      hayalle yetinin artık





hediye meselesi fena geriyor artık      kaç defa gidersem gideyim       elim boş gidemiyorum      sanki bekliyorlar gibi geliyor        kaynanam getirme dese de ,ne bileyim ayıp geliyor        o yüzden   ne alsam ? diye düşüne düşüne  bir hal oluyorum           ritüel olmuş artık          kaynanam sağolsun gelmeden önce hep sorar ne istiyorsun diye ?         hemen sayarım  yağ,  fasulye,  yaprak ,un    vs   vs            malum çorum unu meşhur,  yağı da sadeyağ;   yemeklere biraz katıyorum      güzel oluyor      kendisi de dışardan aldığından ısrarla ödemek isterim    kabul etmez         o yüzden ona hediyelik eşarp alırım her sene     bir de yarışmasa  süper olacak

neyse  işlerim bitti,     annem geldi               tavuk iskender yaptık ;      fırın tepsisine pideleri kesip, minik minik döşedik         üzerine pişmiş tavuk yaprak döner,       onun üstüne de   zeytinyağıyla biraz kaynatılmış domates sosu gezdir ,doğru fırına
 az kızarınca çıkardım        kızdırılmış tereyağ,     yanında ayran ve pilavla nefis oldu
yemekten sonra,     zeytun ablaya geçtik                 hay    geçmez olaydık  çay, tatlı, ceviz  kayısı   ( malatyalı olup da kayısı olmazmı ? ) tıksırana dek yedik maalesef ,    nefes alamıyoruz,çareyi soda şişelerini devirmekte arıyoruz

neyse yedik, içtik ,güldük,  oynadık  şimdi bize müsaade