20 Şubat 2012 Pazartesi

mutluluk nedir ? nerdedir ?
kimine göre;    hayatın tekdüzeliğini kırabilecek her şey.     monoton olmasın da yaşam ,uğruna beş takla da atarım,   çıkıp bir etrafı turlarım .   kırk yıl düşünsem almayacağım şeye de bakarım,    misali




bir başkasına göre,adrenalini hissetmektir. bu yüzdendir bilmem kaç yüz metrelere karınca misali tırmanmalar ya da tepeüstü atlamalar

ya da harcamaktır kimine göre.elindekini avcundakini,çok sıkışırsa da haysiyetini.
bazısı ufak şeylerde arar. iki şiş bir yün ve kaçınılmaz olarak gözlüğüyle köşesinde iki ters bir düz dürter durur.

kimisi seyyahtır ,yollarda arar onu.
kimisi de seccadesinde.
sahi nedir mutluluk ?

15 Şubat 2012 Çarşamba

ne zordur insanlardan bişey istemek.
ister külfetli, ister kolay olsun.  onlardan minicik bir ricada bulunurken,   kendi benliğinden büyük bir parçayı verirsin sanki.    hele ki hakkını istemek zorundaysan,  ah ki ne ahh.    toparlanman ne uzun zaman alır.

başı dik gezmek isteriz,ama her zorunlu ricada o baş eğilir,  boyun bükülür mecburen.  istemenin zorluğunu bilen hainse;    telafi eder ezilmişliğini başkasını ezerek.    mert ise istetmez asla,   kendisi teklif eder yardımı.




yaş geçtikçe daha da zordur istemek.   hele ki karşında varsa yıllar yıllar boyu vatandaş ezmeye alışmış devlet memuru ağası (!),    görevini yaparken bile, seni rencide etmenin yolunu arar durur.
Allah onların layığını versin.   benim gibi çaçaronları musallat etsin onlara. (Aminleri duyayım lütfen)

bazısınaysa ne kadar kolaydır dilenmek.    şeker olsun tuz olsun,kaymak gibi iş olsun.   hayatını kurmuştur mihnet üzerine.    ne kadar yalan dolandır sohbeti,   neler koparayım babında.
ve ne kadar güvenilmezdir .

yaş geçtikçe daha da zordur istemek.    en ufak ricada bile düşer omuzların ,eğilir başın,sanırsın yere düşecek.
Rabbim kendinden başkasına muhtac etmesin kimseyi.

11 Şubat 2012 Cumartesi

edeb nedir edeb ?

kıt bilgimle söyleyim;

edeb, tevazuyla kankadır;    kendini övmekten kaçınmaktır,   hem de nefsini kabartmamak için.
başkasının övmesi daha gerçekçi  olmaz mı ?

açılan her konuda,   laf söylemiş olmak için  ahkam kesmemektir. varsın başkası söylesin.sorulursa cevaplayan daha çok dinlenmez mi?    tıngırtılardan sonra gelen nağmeler gibi.




başkasının hatasını,  pat diye atmamaktır ortaya.   gün gelince elbirliğiyle sen de atılıverirsin belki.
iki lafın belini kırarken,   ben şöyle- ben böyle diye ünlememektir.   enaniyeti uçurursun göklere, böyle diye diye.

kişisel mevzuların , özel kalmasına dikkat etmektir.    ahh bu başlık altına neler neler girer.. lakin edeb başlıklı yazıda açık açık yazmak doğru mudur ? değildir.

anlayan da anlamış mıdır ? salak ya da vurdumduymaz olmadığı sürece anlamıştır.
hoş büyük çoğunluğu  13-14 yaş seviyesi filmlerden hoşlanan bir toplumun, anlama kapasitesi de o kadardır.

gerçi onların da, bu blogu okudukları meçhuldür.   genelde bugün ne giydim    ya da  dünkü eşarp kombinim canlarrr türü yerlere takılır onlar....

8 Şubat 2012 Çarşamba

niye bükük boynun teyyare ?
evladına sözün geçip çaldığı o zımbırtıyı kapattıramadığın için olabilirmi?
ya da goncanın yüzünü senden kaynaklansa da  hiç sebepten asması ?
bu mübarek gecenin coşkusunu evlatlarınla paylaşamadığın için olabilir mi? ya biz bişeyleri yanlış yaptık ,ya da imtihandayız.



kızının staj yapma derdinde yollarda ziyan olması mı?
hem de o sivri yopuklarla,makyajlı.

lafı gelmişken,çalışan kadının da bir şablonu var ülkemizde, artık,duyula biline ;
düşük bel pantolon (dar olmalı), ya da etek ( muhakkak dizüstü), kış ortası bile şifon bluzlar, makyaj(az ya da çok ).kahvaltıya vakit yok,  süslenmeye var maalesef.

aile ne kadar çırpınsa da son söz onların ; çocuklarımızı  allayıp pulladıkları kalıplara döküp,  fabrikasyon usulü çıkarıp sokaklara döküyorlar seviyeli birliktelikler (!)   yaşamaları için

Rabbim şerlerini başlarına çalsın .

6 Şubat 2012 Pazartesi

yazamiyrum,ah yazamiyrum

horoz vakkasını  kaybetmiş kadının,  laz kocası  gibi çığırayım ben de.



öyle ki günde üç yazı tasarlayan şahsım,şimdi pc karşısına bile geçmek istemiyor. geçtiğindeyse tabak- çanak , pılı-pırtı bakıyor .sanırsam içimdeki alışveriş canavarı coştu,   dizginlemekle ona uymak arasında bocalamadayım.

hele evi süpürürken nasıl da aklıma gelirdi cümleler ,kendi kendime konuştuğumu da rivayet eder, bizim ahali.  işi gücü bırakıp klavyeye sarıldığım da epey olmuştur

sanki bi halley oluyor ama dur bakalım.
nazar olmasın sakın ?  hıı bebektim sanki.

4 Şubat 2012 Cumartesi

bir - ki deneme

gözümüze sokulan     magazin haberlerinde rastlamışızdır; felancayla filanca beraber yaşamaya başladı veya sevgili oldu vs vs dedikodular yada gerçekler. gafiller topluluğunun alkışları arasında hem de.

iki insan birbirinin neyini dener ?   huyunu - suyunu mu ?   tövbe Yarabbim,  yoksa  vücudunu mu ?
bu nasıl bir aşağılanmadır bir kadın için ? gel seni deneyim beğenirsem alırım ,lakin ne kadar süreceğine söz veremem bak. külli zarar.




biz onlara göre en hafif tabirle saf oluyoruz bu arada.evlenip birbirimizin kahrını  yıllar yıllar boyu bazen kabullenmeyle , bazen de kahırla  çektiğimiz için.

ve buna razı olan kadın nasıldır ki ,ellerini silkeleyip  yoluna devam eden erkeğe razı ? sana azmış ya da kudurmuş demek ne kadar kolay aslında. ya da derine inip, sevgiye açlığına bakmak lazımdır belki, midem ve sabrım müsait değil ,sorry.

peki ünlüler arasında süregelen rutinin toplum geneline doğru cayır cayır yayılışına ne demek lazım ?
zina ,zina zina..
ve cehenneme doğru oluk oluk giden insanlar..


görsel

2 Şubat 2012 Perşembe

ortak karı

aney'in lafı ;   kumaya böyle derler, bizim oralarda.  hoş trakyalılarda pek yoktur kumalık.
18 -19 yaşlarında,   annemin dolabına el atmaya başladığımda,  böyle derdi de kavrayamazdım.  şimdi minnoş kızım, aldığım her cicili bicili şeye benim diye sahiplendiğinde dank ediyor   ve o  lafı miras bırakıyorum ona.

gerçi kendim ettim,   minnacıkken bile kenara bişeyler koyup,   sevindirmek babından, çeyizin kızım diye diye.  goncam ne çeyizi  ? diye çemkirirken,minik erkekim hani benim çeyizim ?  diye dudağını  bükerdi o zamanlar.  kızı fazla motive etmişim yahu..




ahh      annemin dolabı gizli hazineydi o zamanlar .neler çıkmazdı ki;  metal kutuda hiç kullanmadığımız dikiş makinesi aparatları,  apartman topuklular (koca ayaklarıma hiçbiri olmazdı o başka),  şimdi olsa ayıla bayıla koluma takacağım,  yılan derisi parlak rugan çantalar,  kadife vintage elbiseler..
oyy oyy nerden de verdik sanki ?

yoksa günün birinde kızcağızım da,  düşük bel modasına inat diktirdiğim yüksek yüksek belli eteklerimin arkasından,  böyle ağıtlar yakarmı ki ?
hiç sanmıyorum..