28 Haziran 2010 Pazartesi

kocaman yalnızlık

    bazen de   iyi gelmez insana evlilik ;



en başlarda  evcilik iken iyidir ama     sonra ufak ufak tatsızlaşır
dargınlıklar artmaya     ve  uzamaya başlar
başkasında  hoşgördüğün şeye     evdekinde katlanamazsın
bir önceki cümlen hayatımla   başlamışken     sonrası tartışmadır        nasıl olduğunu anlamazsın bile
tartışmaktan çok      tartışmayı başkasının duyması daha önemlidir artık



derdini başkasına anlatıverir    olmuşsundur     sevincini de
her iki taraf da dışarda arar   mutluluğu avuntuyu ;    kadın alışverişe, gezmeye, dedikoduya verir kendini  ( işte başkasının mutluluğunu çekemeyenler !  )  erkekse maça  ,gezmeye...     ilersini düşünmek bile istemiyorum



kavga etmeye çalışmaktan çözümü aramak akıllarına gelmez    gelse de bunun için uğraşamayacak kadar bencildirler      belki de uğraşacak kadar sevgi yoktur ki
uzun yıllar önce pek de iplemediğim birisi şöyle demişti  ;     kızım evlilik çiçek gibidir , besleyip bakmak , soldurmamak    lazım
annelerimiz annanelerimiz belki de   eşine aşkım  bitanem   cicim diye hitap etmiyordu     belli etmenin ayıp sayıldığı    ama hep orada olan karı koca sevgisi    diye bir kavram vardı  saygıyla beslenen


karı koca arasında böyle bir iktidar mücadelesi yoktu ki    o zaman   erkek çalışır ihtiyaçları halleder      kadın  anne ve eş olurdu     yani evden sorumlu müdür        kadın bu iş için dışarda para verildiğini keşfedip çalışma hayatına dalınca da altüst oluverdi dengeler  ; halbuki dışarsı kurt kapanı,   naif yapımızı öyle sarsıp bizi öyle erkekleştiriyorki   böyleyken yani evin erkeği gibi davranırken özen gösterilip korunmak da istiyoruz    ne iş !
aslında çözümsüz    gibi gözüken ama    çok da zor olmayan bir denklemle karşı karşıyayız   galiba  ;



   

      saygı  +  karşılıklı fedakarlık + sevgi   (  garry chapman ın 5 sevgi dilini öneriyorum  )  =   evlilik
 

      bukka basit      salla gitsin    danışmanı felan



 

27 Haziran 2010 Pazar

ey ulu kanaat

nerdesin ?  nereye kayboldun ?

pazarlardan çarşılardan poşet poşet ıvır zıvır taşırken mi unuttuk yoksa seni ?      halbuki sonra onlar için dolaplar yaptırdık biz      onlar da olmayınca sattık  dağıttık    ya da attık bazısını





değişik gördüğümüz herşeyi almaya çalışırken mi küstürdük seni ?  niye öyle diyorsun uçları nazar boncuklu kürdanımız niye olmasın ki   ?    boşver annemizin çeyizimize ördüğü tutacakları bak burda silikonlusu var     gel her renk alalım    oysa eskiden ihtiyacımız olduğunda çıkardık alışverişe    aç ruhumuzu doyurmak için değil

midemiz yeter diye çırpınırken habire tıkıştırdık  da senin de sesini kıstık galiba ?   çeşit çeşit sofralar kurduk çeşit arttıkça gözlerimiz parladı    halbuki sen dememişmiydin bize  mide yal ile de bal ile de doyar diyen ?




ya da şıngır mıngır sofralar kurarken seni davet etmeyi unuttuk ?    utandık da çağırmadık belki de bu kadarı da fazla deme diye     ama niye her renk tabağımız olmasın ?       ee şimdi o pembe tabaklara beyaz bardak gidermi ?   hadi alışverişe ;  pembe bardak pembe peçete almaya       misafirime verdiğim önem diye de içimi rahatlatıveririm     kanaatmi o da neymiş ?  bilemedik misafire iki çeşit hazırlamayı      ama ruhunu doyurup memnun kılmayı tatlı dille      süslü masamızla hava atmayı seçtik   ah kimi kandırıyoruz ki   ?
önceden hep bizimleydin ama ölçü sendin hep ;    sadece ihtiyaç olandıı      fazlası ihtiyacı olana giderdi   mesela
bir takım günlük bir takım misafirlik yemek tabaklarımız vardı şimdiyse kombin ! yapıyoruz renk renk sonra da resmini çekip yayınlıyoruz çarşaf çarşaf  baaak benim neyim var der gibi  bu da diğer kanaat yoksunu insanlara yol açıyor sonunda haliyle   

  her adımımızda yol göstericiyken nerdesin şimdi ?  biliyormusun ? sen yokken en iyi dostumuz kredi kartları oldu  üzüldüğümüzde bişeylerin eksikliğini duyduğumuzda  gözyaşlarımızı hep o sildi    dostlarımızı kalbimizde değil kafelerde ağırlarken o ödedi hesapları       lakin ne hikmetse son ödeme tarihinde arazi oluyordu hep

belki de hayat sanıldığı kadar zor değil de biz zorlaştırıyoruz          neden ruhumuzun yarasını ona daha fazla ibadetle sarmaya uğraşmıyoruz da  onu ona bunu buna uydurmaya uyduracağım diye sokaklarda geziyoruz neden   görevlerimizi    yaratılış gayemizi baştan savma yaparken  diğer herşeyde mükemmeli arıyoruz ?
mükemmel ev sahibi, üniversiteyi kazanmış akıllı çocuğun annesi,en güzel giyinen ,mükemmel blogger...

 


dertlerimizin ilacı çok uzakta değil iki adım ötemizde seccademizde bizi bekliyor                                    yanında da eski dostumuz ;    kanaat

26 Haziran 2010 Cumartesi

evlilik güzeldir

neden ki ?

çünkü evlilik ;   yarım bıraktığınız filmi istediğiniz zaman istediğiniz şekilde dinleyebilmektir     ( tadını çıkarark anlatsa da )


ortadan kaybolduğunuzda  ( evin içinde bile olsa )     birisinin sizin varlığınıza ihtiyaç duyup  aramaya çıkmasıdır
( iki cır cır böceğine rağmen )

halsiz düştüğünüzde başınızda durup size bakandır   ( kızarak da olsa )




eski sayfaları karıştırdığınızda yüreğinizin sıcacık olmasıdır      ( niye artık böyle yazmıyor olayına hiç girmeyin bence )



tatlı krizinde paşa paşa pastaneye gitmektir   ( söylene söylene )



uç noktaların birleşmesidir evlilik   ;    çekip vuracak kadar kızmak     dünyadaki herşeyden fazla sevmek


evlilik annenizden başkasının kıymetlisi olmaktır      ( bazen de her şeyin suçlusu )



evlilik şımarık hamileliktir ayrıca ;   sırtınızı ovdurmaktır     ayakkabılarınızın giydirilmesidir        son ayınızda    kimi uyandırabilirsiniz ki hadi beni öbür tarafa çevir diye ?



evlilik ortalığı karıştırıp sonra düzeltsin diye kenara çekilmektir  ( çok tanıdık bu )




merak edilmektir ayrıca sanki her köşede sizi kaçıracak birileri varmış gibi ( cep teli sağolsun )


hem de kıskanılmaktır  ;    ne kadar insiyaki olursa olsun ilginiz başka   racule bir an bile kaysa  ( aman ha sonrası sorgu gözyaşı )




evlilik öbür yarınızı bulmaktır son olarak       bize verilmiş bir lütuftur yaratıcı tarafından
kıymetini bilmek de ayrı bir lütuftur

25 Haziran 2010 Cuma

suya sabuna dokanma lütfen teyyare

evimize yaz kokusu gelmiş     bugün farkettim  hani yaza has   o sabah serinliğinde dinginlik veren  gün ilerledikçe nemle ağırlaşarak bizi halsiz bırakan  ama yine de bişeyler vadeden   herşey güzel olacak   dedirten bizi yenileyen  koku


yakında MISAYEB topluluğu kuracağım dır                            sizce bunun açılımı nedir ?



mısır sevenler ama yemeye bıkanlar  grubu         pazarda mısırlar boy göstermeye başladı  lakin geciktiriyorum    biliyorum ki  ne kadar geç başlasam o kadar geç bıkacağım        siz de pazardan mısır alır  kimse yemeyince kalan mısırları ziyan olmasın diye bitirmeye çalışırsanız     benim gibi iki kerede bıkarsınız    önceki hamarat teyyare olsaydı  kalan mısırları koçanından ayırır   dondurucuya postalardı       pastaları kurabiyeleri bilumum hamurişlerini pişirip stoklardı  ani misafir gelirse diye         lakin o yok artık       topu topu bir ay tatilde ne yapacağım diye plan üstüne plan yapan     sonra hepsini bozan teyyare var




malum iki hafta tatildeyiz      1 hafta da memleketteyiz ( gitmemenin lafı bile edilemez tabii ) kalan bir hafta da teyyare doktor işlerini mi halletsin temizlik mi yapsın ?      şimdi yapamam çünkü sınav böcüğüm geldi, hala çalışıyor,iki gün giricek sınava biri cumartesi  diğeri haftaya cumartesi ( biz birgün stres topu oluyorduk  onlar iki gün )    bizim ev bu hafta sanırsınız gestapo kampı  o derece ;  ses semit yok       yok yok  en iyisi çorumdan gelince yapmak işleri  ( ne kadar geç yaparsam okka geç kirlenir )   ramazanda da çalışacağım nasıl olacaksa  
farkındaysanız sesli düşünüyorum         bugün kızımı almaya gittik yurttan                ne kadar özlemişim boncuğumu içime sokasım geldi sarılırkene                 sonra neval gene kurdu kuleyi ;



boncuğumun eşyaları heryerde  ev çıfıt çarşısı oldu          tutmayın beni saçma savurma rüzgarları geliyor ;
atasım     veresim var  fazlalıkları 

     eh   bukka geyik yeter mi ?         yetmezse baymaya devam   ederim ona göre                ayy daral geldi       millet nasıl böyle geyikli meyikli boş boş konuşabiliyor ya ?
e tabi haber programı deyince haber magazin ya da gözüm sende gibilerini anlarsan ,  gazetenin sadece spor ve magazin sayfalarını okursan    kendin gibi bu dünyada yaşamayanlarla arkadaşlık edersen geyiğin alasını yaparsın      sonra da birisi sana sorarsa gazze tünelleri diye  hönk olursun    gazze ne ?   tünel ne ?   diye
 hıh             teyyare giderayak yaptı gene muhalefetini           kondurdu taşı anlayanın kafasına

24 Haziran 2010 Perşembe

inim inim hayaller

hayal kurasım var bugün



gitsem 20 tane eşarp alsam  ( eşarp manyağı teyyare )    5 tane çanta ( deri tabiki ; teyyare hiç alçaklara konarmı ?)   sonra gitsem pembe laptop alsam     ( markası önemsiz pembe olsun yeter )  ekmek makinası alsam ( alıcam alıcam da iki kere kullanıp bırakırım diye cesaret edemiyorum )
gitsem     ıphone alsam    ( mecburum artık  bknz  )        saçımı kızıla boyatsam     ( şaka şaka )   10 tane kitap kulesi kursam ( gözüm çıkar herhalde okuycam diye )
 eve bir yardımcı tutsam  ( ohh kebap )          işi boşverip  senede 4 defa tatile çıksam  (ikisi yurtdışı olsun lütfen)
geçerken yoldan alıversem touaregimi ( gelmiş zaten ülkeye  80 bin eurocuk )  farkındaysanız benim hayaller gitgide azıtıyor ;  adı üstünde hayal bu


          
                elin gavuru çekim yasası diye yırtınsın dursun     biz inşAllah seccadede bitireceğiz işi

23 Haziran 2010 Çarşamba

biri beni durdursun



  dünyayı sevmiyorum rüzgarı esiyor çevremde bugünlerde.       önce goncam başladı ;o sorunu hallet hah tamam oldu derken bakmışız başka dert kapımızı çalmış bile    .bunaldı ve dünyayı sevmiyorum demeye başladı .
ilk duyduğumda şaşkın lıkla irkilmiştim. nasıl şaşırmaz dünyaya çelik  halatlarla bağlanmış teyyare ?
sonra zeytun teyzeye bahsettim bundan nedeninden        .dinledi birşey demedi derken iki gün sonra ben de sevmiyorum demeye başladı
hala karar veremedim ;     seviyormuyum        sevmiyormuyum ?
bazen sorunlar birikince nefes alacak yer dahi kalmamışken, amann diyorum nesini seveyim ?
sonra bir kuş cıvıltısıyla gelen bahar kokusu gönlümü çeliveriyor
yaşamak ne güzel diyorum
dünyanın eziyet olduğunu, iki cihan saadetinin biraraya gelmeyeceğini    ,hasretle ötelere kavuşmayı istemem gerektiğini biliyorum
lakin ya ahirette hüsrana uğrarsak dünyayı mumla ararsak ne edeceğizdir ?
hani derler ya ;   yaşlanınca  kapanacağım  kendimi dine vereceğim      o eskidendi cicim



 
     şimdiki yaşlılar pek bir acayip

lütfen birileri söylesin şunlara ;    olgunlukla yaşlılığı  kabul edin    diye         ne o ya ? adam seksenine gelmiş  surat olmuş bumburuşuk   ama   simsiyah saçlar         öyle siyah yirmiliklerde yok       saçına bakınca parlak parlak , yüzüne bakınca ütü ister sanki    dalga geçmek için söylemiyorum      biz de yaşlanacağız ömrümüz varsa            ama kadınlar neyse          yaşlı saçları boyalı teyzeyi görünce  bakımlı kabul edip sempati bile duyabiliyorken   erkeklerin aynı şeyi yapması itici geliyor    hadi kadının doğasında var süs ;   yedisinde başlıyor     mezara kadar gidiyor   ( rahmetli annanem canlı renkler giyince bize ne güzel olmuşsunuz derdi ,seksen küsür yaşındaydı o zaman )         yaşlı dedeler niye süslenir ki ?
ya bekardır        bi sonraki hayat arkadaşını ararken şansını arttırmak ister
 ya yaşlılığa git demek için tavır koyar
ya oldum olası boyar saçını eski rengini bile hatırlamaz
ya da 10 yaş genç gözükmek için  ( 10 yaş azmı insanın doksanında değil de sekseninde gözükmek istediği zamanlar da vardır )
uzun sözün kısası goncama dedim ki  ; eğer yaşlanırsam  ve hala saçımı  boyayacağım diye tutturursam bir kutu duvar boyasını kafamdan aşağı dök   al sana boya diye
eğer sen tutturursan aynı nakaratı      nasıl olsa dünyayı sevmiyorsun  yaparız bir güzellik sana


          Allah her şeyin hayırlısını versin ;    yaşlılığın da

22 Haziran 2010 Salı

hamarat oldum ben

yapış yapış yaz gününü mutfakta buram buram terleyerek geçirince işe gidip çalışmanın daha iyi olabileceğine karar verdim
en azından tartışılabilir      şu an hepimiz evdeyiz       geç edilen kahvaltılar ,   öğlen yemeği yerine yapılan ikindi kahvaltıları ,    dokuzbuçuklarda yenen akşam yemekleri  =  çocuklara kilo aldıracağım diye mutfaktan çıkamayan teyyare = hazımsızlık

bu da sonuçlardan biri ; un kurabiyesi nişasta da var içinde bu da ağızda dağılmasını sağlıyor tarif şuradan diyeceğim ama   o da ne ?  bloguna giriş yasak




bu da poğaça  ;  daha da kabarabilirdi





bu da lazanyamdan geriye kalanlar ; gariban gözüküyor ama  güzel olmuştu




annem ve kızım mezuniyette   ne kadar zayıf yarebbim   lütfen daha fazla hamurişi yap teyyare


ilk  paint denemem mazur görün

gene mimdirik ; okuyabilene aşkolsun

  deli kızın işi gücü yok       beni mimdirip duruyor ,  adı da tek kelimelik cevap mimi herhalde      benim gibi lafazana böyle mim yollanırmı hiç ?
FELSEFEM:    hayatta herkes üzerine düşeni yapmalı ,verdiği sözün arkasında durmalı        ( su katılmamış idealistim ben )

HAYAT:    sürprizlerle dolu jet yolculuğu      (  kağnıyla yapmak mümkün olsa )

ÇOCUKLUK:   ele geçmez serüvenler diyarı   ( keşke biraz yaramazlık yapsaydım )

GÜNEŞ:          her sabah nereden doğuyor diye korka korka beklediğim

GÖZLER:        doğrucu davut          ( asla yalan söylemez ,söyleyeni insan şeytanına aittir zaten )

YILDIZLAR:    20 li yaşlarda bakıp bakıp hayal kurduğum  ( şimdi kafamı kaldırmaya vaktim yok )

GÜZELLİK:      hangisi ?      kalp   mi   suret mi ?

SEVGİ:             aileme baktığımda    göğsüme yayılan sıcacık his

AŞK:              hepimizin hayatında en az bir kez yaşadığı   ,   yaşamayana acıyan gözlerle baktığımız

ERKEKLER:   ahh,atsan atılmaz  ,    onlarsız da dünyanın ne zevki var ?

SAVAŞ:         amerika ve israilin bizi içine sokmaya çalıştığı kaos ( umarım başaramazlar )

AĞLAMAK:   deşarj, yenilenme ve artçı hıçkırıklar  ( bende aynı bu sırayla )

DENİZ;          detoksum, olmazsa olmazlardan  ( sizi sardığında hissettiğiniz rahatlama herşeye değer haşeme giymeye bile )

AYNA:           şimdilerde küsmüş bana      hiç uğramıyorum diye  ( halbuki bir zamanlar kankaydık )

HAYAL:          hırslarımın tetikçisi ,en yakın dostum

senihacığım      sen istediğin kadar bir cümle de     cümlelerimi bukka kısaltabiliyorum  ancak
sıra geldi mimdiriği postalamaya ;

izmirli sevecen arkadaşımız ;  bir güzel çift

çiçeği burnunda izleyicim ;   dikiş dersi

bursalı gelinimiz ;  hayat istersen çok güzel

örme bebek ustamız ; edacroche 

size attım mimdiriği
 
harikayım dimi      siyah zemine siyah yazı      değiştiremeyecek kadar da tembelim üstelik

neval kaçar yok başka çare çünkü

18 Haziran 2010 Cuma

karakter uzmanı mıyım ?


betül  soruyor ; hiç düşünmedim     değilim herhalde   kişisel gelişim kitapları çok okudum,  iletişim seminerlerine katıldım , işim gereği insanlarla devamlı iletişim halindeyim      ayrıca   bir zaman sonra insan gözlemleyip ondan sonra konuşmaya başlıyor     söyleyecek birşeyleri olmasını bekliyor önce     dudaktan duyduklarına değil  gözlerin söylediğine  odaklanıyor ,satır aralarını okumaya çalışıyor , bunun sonunda da karşınızdaki kişi hakkında az çok bir tahmininiz oluyor



tahminleri görelim bakalım ;
betül ;   içe dönük birisin, dışından serinkanlı gözüktüğün bazı anlarda içinde fırtınalar kopuyor  kendinden başka herşeyi ve herkesi ön plana alma eğilimindesin      herkesi mutlu etmeye çalışan ama kendinden çok taviz veren yapıdasın ,öyle ki vakit ayırdığında kendine ,suçluluk duyuyorsun  ailenin istekleri ve kendi ihtiyaçların arasında gidip geliyorsun      bu da sinirlerini törpülüyor haliyle       senin savaşın kendinle arkadaşım        bildimmi  ?
sevgi ;   ah  adını ne kadar yansıtıyorsun, insanlara duyduğun güven  ve bağlılık yazılarından kolayca anlaşılıyor
hele çocuklarının adı geçerken sevgi adeta taşıyor satırlarından    yok canım deme şimd    itarif verirken bile biz nedense onu bize ikram etmişsin ya da evinde ağırlamışsın gibi hissediyoruz ?   bazılarının hiç olamadığı kadar sevecensin       bildimmi  ?
annem dikti ben giydim  ;  huu...  orda mısın ? sevgili yeni evli kızımız  evcilik oynuyorsun ,ailen ve eşin tarafından hayatın kötülüklerine karşı koruma altındasın    herkes için iyi şeyler düşünüp ,herkesi de iyi zannediyorsun    hiçbirisiyle de karşılaşmazsın inş.sevimli kardeşim       bildimmi  ?
baharcım    ; senin blogun ve sınır tanımayan becerilerin  uzzn zamandır takibimde  her yeni postuna başlarken bir merak ;  bu sefer neler yapmış acaba ? diye ( mutfak bezinden harf yapmayı çok tuttum ) azimlisin , iyiniyetli ve dostlarına sonuna kadar sadıksın senin dostun olmayı isterdim   küçük bir çocukla hele çalışan bir bayan olarak bu kadar becerikli olman,  senin durumundayken bırak dikişi bir de çalışmak en çılgın hayallerimin bile ötesindeydi       kesin bildim bu sefer
bir güzel çift   ; hakikaten de iyiniyetli, mutluluk aşılayan ,idealist bir güzel çiftsiniz       bildim bildim  !
deli kızım ;  ne zaman süzüldün girdin yüreğimize  (kendine has dilinle ),   ne zaman senin dertlerin bizim oldu ?  yüreği duyduğu gamla bazen ağırlaşan , sadece taşanları bizimle paylaşabilen arkadaşım hayattan devamlı gol yiyecek değilsin    senin de sıran gelecek    bilmese miydim bu sefer ?
kelebek gibi ; yaralı ceylanımız  uzun zamandır yoksun ah sana ne kadar düşkünüz bir bilsen
moda sokağı ;onu çok zevkli ,yaşam arzusuyla dolu gelecek vadeden biri olarak görüyorum  ya siz ?
onunyaşında onun gibi olmak isterdim
nehircce;   inanılmaz iyiniyetli ve insanlara güvenen ayakları sıkı basan arkadaşımız , hayatın keşmekeşinde sakin bir liman gibisin ,sana güvenebiliriz ( seni tanıyalım mimiyle daha iyi tanırız inş. )
nohut oda ; sıkı fotoğrafçı ve iyi bir gözlemcisin  yorumların iyi saptamalarla dolu ( en son yorumunda attığın fırçayı unutmadım hala ) arkadaş seçiminde titiz, seçtiklerine sonuna kadar bağlı ,önceliklerine iyi karar vermiş hanımefendi diyebilirmiyiz sana ? 
pamuk prensesimizin annesi ; sevgili hanım hanımcık  ,anlaşıldı senin ağzından hiç kötü laf duymayacağız
kızarken birisine hanımefendiliğinden ödün vermiyorsun    sende sevmenin ve sevilmenin ışıltısı ,dinini yaşamanın verdiği iç huzuru, sonuna kadar hissediliyor      her ne kadar bazıları dayanamıyorsa mutlu yazılarına sen taze bir soluk gibi kızınla mutlu yazılar yazmaya devam et     ( kolyelerini merak etmeye devam ediyoruz )
sevgi sevdalısı ;becerikli , yaşından ummadığımız olgunlukta düşünen ve bizimle paylaşan kardeşimiz
seyhancığım;   ahhh       ilk göz ağrım   ilk sancılarda hep yanımda olan  yaşından daha olgun (sahi kaç yaşındasın ?) gezgiç, sağduyulu ,sağlam arkadaşları olan ,  sadık,  takılmaktan büyük zevk aldığım  seyhan (mimi ne zaman cevaplayacaksın ?                  gezmekten vaktin olduğunda dimi ?
be my friend


 

                                     
                                              eee söyleyin güzeller ,    bildimmi ?

17 Haziran 2010 Perşembe

bir pikniğin düşündürdükleri


dün hocamızın şehir dışındaki evinde pikniğe davetliydik  ( gene sofra donatılmıştı baştan sona sadece 4çeşit tavuk göğsü tatlısı vardı öyle diyeyim siz anlayın)      kendisi yine ve yine umreye gidiyor   (kıskanmamak mümkün değil )       güle güle demeye gittik     bahçe içinde beş katlı binada oturuyorlar    bütün kardeşler anne babaları ve aileleriyle oturuyorlar    bir katı da kur an kursuna ayırmışlar      beraber yaşamanın artıları gibi eksi yanları da vardır kuşkusuz ; herkes aklına eseni yapamaz     mutlaka bir karışan olur    ayrıca yarebbim o ne curcunaydı panayır gibi ; 19 tane torun saydık    saymaktan yorulurken onlarla birarada yaşamayı düşünsenize ; hani düğünlerde çocuklar koşturup durur ya ortada ,çevrenizde daima olduklarınızı düşünün ;  dedim kendime  :


teyyare asla anaç tavuk gibi çocuklarını yanında bucağında yaşamaya mecbur etme ,bırak savaşını versin     biraz hayatı öğrensin      ailemin yaptığı tam olarak buydu ;     bize daha iyi imkanlar sunabilirlerdi ama bekleyip hayatla mücadelemizi seyrettiler ;   benim onlara yansıttığım kadarıyla tabii       cahillik diz boyu da olsa söylemezdim bazı şeyleri      onlar elinden geleni yapmış bizi büyütüp okutmuştular çünkü        asıl biz onlara yardım etmeliydik artık       rahat yaşama alışmış biri olarak zor günlerdi      daha önce kendi evim olabilirdi  ama geç olduğunda kıymetini daha iyi anladım ; hatırlıyorum bir naylon masa örtüsünü senelerce kullanırdım köşeleri yırtıldıkça çevirir çevirir kullanırdım     yenisini almazdım   çünkü daha evim yok diye düşünürdüm    sanki almışım yapardım  , ona vereceğimi kenara koyarak       ayrıca ailelerin hep yaptığı şeydir ; çocuklarının ihtiyaçlarını ön plana almak       öyle geçti işte seneler     şimdi mevlama şükürler olsun ki ;  bunu telafi edecek duruma getirdi bizi ; ama sanki o zaman daha mı tatlı oluyordu yılda bir yediğimiz yıldönümü yemekleri daha mı yakışıyordu bayramlarda aldığımız kıyafetler ?  daha kıymetliydi az olduğu için belki de    şimdi bakıyorum da yeni evlilere her imkan sunuluyor     imkan varsa evi, arabası ,işi  herşeyiyle hayata başlıyor    ama kıymetini biliyormu ?      hiç   bu sefer hayatla değil birbirleriyle uğraşıyorlar      gelsin kredi kartları borçları ;  anne baba öder sıkışırlarsa        gelsin kavgalar     hayatta kimsenin kahrını çekmemiş ki  eşinin çeksin

yahu teyyare helal olsun sana  masum masum piknik anlatıcaktın güya   gene hayat dersimi veriyorsun ?  sana ne     bırak herkes hayatı bildiği gibi yaşasın    kendi  yanlışlarından kendi dersini çıkararak    kardeşimin yaptığı gibi    her şey ona istemeden verildi   kolay elde ettiğini aynı kolaylıkla kaybetti     hayatı şimdi anladığını  söylüyor



Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor;
Ey İman edenler! Allah’dan, gereği gibi korkun, kötülük
Yapmaktan sakının.” Al-i İmran Suresi ayet 102         kaynak


islamiyeti yaşamak    diye bir kavram var biliyorsunuz    zor geliyor çoğumuza      yaratılış gayemiz olmasına rağmen  öyle başına buyruk yaşıyoruz ki hep bir şeyler onun önüne geçebiliyor   her akşam bugün Allah için ne yaptın ? diye kendimizi hesaba çekmemiz gerekirken  ne kadar kazandık ya da yarın nereye gitsem, ne yesem derdinde olmuyormuyuz ?   biraz dikkat etsek ibadetimiz hayat kavgamızın önüne geçse  sofu yaftası yiyoruz bazen özenilerek  çoğu zamanda kıskanılarak




amcamlar fatihte otururlardı ve ailesi çarşaflıydı    çarşaflılara olan önyargılarım hep onlar sayesinde olmuştur ne yazıkki      ta ki hocamızı ve aile yaşantısını görene kadar  dünya nimetlerini sonuna kadar kullanarak dinini doyasıya yaşamayı onlarda gördüm  istedikleri yere gidiyorlar ,istediklerini giyiyorlar helal dairesinde    asla margarin ya da şüpheli gıda geçmiyorlar boğazlarından   yaşamları  ;  hizmet , sadece yeterli uyku, zikir, ibadet ,ilim öğretmek ve zikir üzerine kurulu       takva diye buna derim ben  böyle yaşamın sizi dünyadan tecrit ettiğini düşünürsünüz değil mi ?     alakası yok ;  hocamız dünya gündeminden haberdardır     onunla  her türlü siyasi tartışmayı yapabiliyoruz


 bir  yerde okumuştum  ; ahiret için yaşamayı güneşe yüzünü dönmeye benzetiyordu  güneşe yüzünü dönerseniz ve ona doğru yürürseniz gölgeniz    yani dünya nimetleri arkanızdan gelir   ama siz ahirete arkanızı dönüp dünyayı   yani gölgenizi kovalamaya başlarsanız  ehh  işiniz zor asla olmaz da diyebiliriz     imanlı Allah dostu kişilerin maddi durumlarının iyi olmasını da buna bağlayabiliriz  değil mi ? fitne fesatlar    bir de buradan bakmayı deneyin    zahmet olmazsa
ne acı  !   ahireti unutup gölgesini kovalayana      ne mutlu  !  yaratılış gayesine uygun yaşayana

nostaljik çırpıntılar

rüzgar gibi geçen bir gün daha ,ömürden kopan bir yaprak
bugün sabah tam bir rehavetle geçti hanımlar bilir ; sabah işleri     öğleden sonra ergen kuzucuğumun ayağının altında bir şey çıkmış , onu cilt uzmanına gösterdik ; siğilmiş ( ayağın altında çıktığını ilk defa duyuyorum )  bizi bayağı korkuttu       Allahım bildiklerimizden ve bilmediklerimizden cümlemizi emin eylesin
oradan bir arkadaşın yazlığına gidicekti bayanlar ; mangal partisine     goncam beni de bırakıverdi sağolsun      tarif tarif zor bulduk ;  bir de baktıkki  ; gelin geldiğim evin tam karşısındaki ev değilmiymiş    teyyare nostaljik oluverdi hemen



gelin geldiği evi hatırlarken herkes şöyle bir iç geçirir herhalde.     hele bir de sevimli  bir çatıkatı olursa  eğimli ahşap kaplama tavanları, ufak odalarıyla  ,denizle aranızda sadece ağaçlar varsa ; işte o benim çatı katımdır orada tattım çoğu ilkleri   ilk ev hanımlığı ,ilk annelik ilk iktidar       yemek yapmayı orada öğrendim  nişanlıyken aklım nerdeyse (saçma bir soru oldu ) orada kendimden başkasının sorumluluğuyla tanıştım   kafamı dinledim resmen      öyle yoğun trafiği olan bir evden geliyordum ki  her an işimiz vardı ; 6 kişi bir de anneannem  ; ona ayrı tepsi giderdi       her gün yemek (annem yapardı ) bulaşık, malumunuz  otomatik makinalar çıkana dek çamaşır ve ütü ellerimden öperdi , hala ütüden nefret ederim ve yapmam ; tek kaprisim
yaşasın kuru temizleme !    hafta sonlarımız tam bir facia olurdu, pazara giderdik annemle sonra her alınan şey yıkanır yerleşir  yemekler yapılır         çoğunlukla da misafirimiz olurdu      ayy bir de mantı yapardık hafta sonu
pazar günleri banyo ve çamaşır faslı sonra gezmemiz olurdu      öyle  avm gezmesi değil tabii akraba gezisi      bayramları düşünmek dahi istemiyorum  yarebbim          her gelene yemek tatlı elimiz sudan hiç çıkmazdı

evleneli 20 yıl olucak hala kafamı dinliyorum ; yarın bir gün kalbalıklaşırsa ailemiz gene başlar  tatlı curcuna

kandilinzi mübarek olsun

15 Haziran 2010 Salı

huzur kalesi

      huzurlu evler de var ;



herkesin görüşünü rahatça söyleyebildiği, sevginin de üzüntünün de, yeri geldiğinde kızgınlığın da ifade edildiği
muhakkak rastlamışsınızdır   içeri davet edildiğiniz anda mutluluk solumaya başlarsınız  peynir  ekmek ikram edildiğinde bile baklava yemiş hissedersiniz  sakinlerinin yüzünün her karışına huzur  dinginlik sinivermiştir    bir parçasına sahip olmak istersiniz  çıkmak istemezsiniz oradan  uzatırsınızda uzatırsınız misafirliği  kapıdan çıktığınız anda yine bir daha gidesiniz gelir                                                                                                                        yurdumun sakin, yıllardır kukla gibi yönetilen, kandırılan insanı bir avuç huzura o kadar muhtaç ki



evlenmek için, içgüdüsel olarak babamın tam tersi kişilikte birini seçmem, belki de bu huzur arayışındandı    eşim tam tersi, anaerkil aileden gelmesine rağmen kendiyle barışık bir insandır     onunla kendimi kanıtlamak için  sebepsiz tartışmalar icat ettim      yılların birikimiyle kendimi ispat çabaları verdim    istediğim yere gittim istediğimi giydim ( tabiiki pantolonu 2 sene hiç çıkarmadım )      geç bir ergenlik yaşadım kısacası...
sonra bir gün bir baktım ki ; aslında kendimle savaşıyorum
kendimle barıştığım gün o gündür ; evimize huzur geldiği gündür
artık teyyare   söylenen her sözü kendine tehdit olarak almıyor ,çocuklarıyla konuşurken empati yapmaya çalışıyor  , en ufak kırgınlıkta köşesine çekilmiyor , goncasıyla arasına hiç bir dargınlığın girmesine izin vermiyor, gerektiğinde olması gerektiği gibi dimdik arkasında veya yanında destek oluyor ve Peygamber  s.a.v. in lanetlediği erkek kıyafetlerinden imtina ediyor



        evi her insanın kalesidir            evimin huzur kalesi olmasına çalışıyorum..  .bu kendime ,çocuklarıma ve ülkeme verebileceğim en değerli hediye;    mutlu aile = mutlu toplum = güçlü ülke

14 Haziran 2010 Pazartesi

korku imparatorluğu

    bazı evler vardır huzursuz,



ziyarete gittiğinizde anlarsınız az çok   sanki evin tülüne perdesine sinmiştir huzursuzluk  nasıl ağırlanırsanız da gene de bişeyler hissedersiniz     ya evin bebesindeki huzursuz bakış ya evsahibenizin azami memnun etme telaşı ya da orada soluduğunuz hava ;  hepsi birden der ki ;   gitmelisin ,  gitmelisin     bazen şık bir evde incelikle ağırlansanız da bu böyledir    kalkıp gitmeden ruhunuz huzur bulmaz     o evlerin misafirlikleri hep kısa ömürlüdür  ev sahibi sebebini anlıyamasa da
huzursuz bir evde büyüdüm
babam rahmetli disiplinli,sinirli ama alabildiğine merhametli eliaçık bir insandı   Rabbim ondan razı olsun


annemse tam tersi sabır taşı,anlayışlı sakin bir ahiret insanı   hani yüzüne bakınca dersiniz ya  cennetlik  öyle birisi işte
biz üç kardeş hep diken üstünde büyüdük, hep çekindik babamızdan bizi hem bu dünyaya hazır hale getirdi hepimiz üniversiteyi bitirdik   ayrıca hepimiz de nerdeyse hoca olabilecek kadar dini eğitim aldık yatılı okullarda
her istediğimizi yedik, giydik bir eksiğimiz olmadı hiç  lakin o huzursuzluk hep vardı içimizde babam sıktıkça bizi annem tavizlerle serinletirdi yüreğimizi    dövmesi sövmesi yoktu adamcağızın   kendi bildiği gibi eğitmeye çalışıyordu sadece    sevgi görerek büyümemişti ki   amcamlara bakınca en iyisi babam diyorduk   tahmin edin
annem sakin bir evde yetiştiği için alabildiğine mütevazi kişiliğe sahip,  herkesi memnun etmeye çalışır hala


bizim için korku ; annemin -seni babana söyleyeceğim- demesiyle başlardı  babamın kızmasıyla son bulurdu  biz hiç babamla güle oynaya sohbet edemedik    onun geldiği saatte hep evde olurduk   asla sesimizi yükseltmedik   ergenlikte bile  18 yaşında tesettür şerefine nail oldum ;   babam dediki  ; örtünmezsen okuyamazsın   ataköy lisesi gibi asortik bir lisede okumuş  ( ah orası ayrı konu )  hem de üniversite kazanmış genç kıza söylenecek laf mı bu ?    iyiki de söylemiş  belki de hala kapansammı sancıları çekiyo olabilirdim bu yaşta    gerçi açıktım ama sadece başım     çorapsız  dışarı çıkamazdım  çok kısa kollu giymek nerde ?   pantolonu hep gizli saklı giydim  asla oje süremedim        bir sürü ukde kaldı içimde
evlendiğimde canla başla herşeyi yapmaya çalıştım   çocuklarımız oldu  çocukların doğumuyla beraber nasıl iyi ebeveyn olunur  ?  içgüdüsüne sahip olamıyorsun tabii   ailenden nasıl gördüysen öyle yapıyorsun, doğru bildiğin yanlışlarla     zavallı kızım cahilliğimize geldi  oğlumda öğrendik  ana babalığı hoşgörüyü, empatiyi



        
                                               sonuç ; my sweet home

devamı yarın...

12 Haziran 2010 Cumartesi

seyrettinizmi türkçe olimpiyatlarını ?


bu sene özellikle çok görkemliydi    tanıtımı ali taran a  , bir profesyonele verilmişti     misafirler ülkenin önde gelenleri ile görüştüler    büyük şehirlerde  de gösteri yaptılar hepsinin bileşkesi kaçınılmaz başarıyı getirdi  ;
sevimli kerküklü kız ,urfalı gibi türkü söyleyen sevimli tatarcık oğlan, mütevazi shakira   hepsini sevinçle izledik

bazılarının - türkçeyi düzgün konuşamayan doğulu insanların, kendinden daha iyi türkçe konuşan yabancılara duyduğu hayranlık- diye karalamaya çalışmalarına rağmen  doğulu değiliz türkçeyi de iyi kullandığımızı söylerler ama yine de beğendik    gözlerimiz doldu sık sık  saçma teziniz de çürüyüp gitti sizi gidi fitne fesat askerleri
hayranlık duyduk ; ama bu çocukların neşesine ,onlara gurbette çok zor birşeyler öğretmeye çalışan fedakar neferlere    düşünürsek fonetiği farklı bir millete sizin bile zor söylebileceğiniz bir eseri öğretmek ; afrikalı bir öğrenciye ü harfini 3 ayda öğrettiğinizi düşünün  bunu da misli misliyle çarpın ,gurbeti ekleyin , mütevazi maaşı ilave edin = meşakkatli bir yaşam      nedir sebep ?    Allah rızası tabiiki
başbakanımızın , bülent arınç ın konuşması damgasını vurdu olimpiyatlara   bir de yeni bir dünya diyen çocukların ümitli yüzleri
mevlam düşünenden de hayata geçirenden de razı olsun    öküz altında buzağı aramayın    yetti gari