bu sabah liseden arkadaşlarımla kahvaltıdaydık alevde. bahsetmiştim bir ara ;
19 yıl sonra, tamamen rastlantıyla birine ulaştım diğer üçü promosyon geldi. ayda bir kere felan toplanıyorduk ama araya yaz tatili girdi , görüşemedik ikisi öğretmen, birisi emekli olmuş! kimya mühendisi ben de restoratör güya nasıl gıcık oluyorum hatırladıkça ; onlar gibi yazsaydım öğretmendim şimdi öğlen evdeydim hanım hanımcık her türlü haklar yanında neyse uçan fırsatlar çok konuşuluyor işte
gelelim resimsiz kahvaltımıza : bilumum kahvaltılıkların yanında , alevciğimin yaptığı yumuşacık ıspanaklı börek, paçanga böreği olamamış pastırma, kırmızı biber közlemesi ve nefis deniz manzarası vardı uzanma koltuğunda nefis manzarayı gözlerimizle içerken , türk kahvesinin yanında, tavuk göğsü tatlımızı afiyetle yedik o kadar mest olmuşum ki ; fotoğraf aklıma bile gelmedi halbuki kartpostal gibiydi
sinanoba ; güzelceyle komşu ve yaz kış esen bir muhit evler aralıklı ve bahçe düzenlemeleriyle hoş bir görünümde ayran gönüllü teyyare işte...
30 Ekim 2010 Cumartesi
veni vidi vici
gittim gördüm lakin yenemedim; fuarın özeti bu.
tabiiki de ilk gün olması hasebiyle ( hep bu kelimeyi kullanmak istemişimdir bu yaşta kısmet oldu bak ) kalabalıktı ; boncuk kızım 29 ekim tatilinden dolayı, burada olduğu için iki kitapsever sözleştik evimizi temizleyip, attık kendimizi fuara 3 saat yetermiki ? derken iki saatte doyduk , haşat olduk kapılara bakar olduk
epsilon ve artemis yayınlarını yağmalamaktı amacım lakin indirimler % 20 civarında olduğu için kitapyurdu fiyatları daha cazip kalıyor o yüzden eli boş döndüm sayılır ;
sandra brownlar benim diğer ikisi goncamın istemem yan cebime koy edasıyla aldı hem de yazar imzalamasına rağmen şimdiyse gömdü burnunu okuyor ahh anne olmak ne zor iş kitabına kadar herkesi düşünüyorsun
kuru kızım ciddi takılıyor onun kitap kapakları bile içimi sıkıyor resim çekmedim o yüzden gerçi onun yaşında öyle kitaplar okurdum ben de .
artemis yayınlarına gıcık oldum okka hevesli gitmiştim ilk gün kalabalık talep var diye burunlarından kıl aldırmıyorlar ; şımarık tavırlar felan zannederim bayan, genel yayın yönetmeniydi sanırsın ki ecnebi, burnu havada niye fuar fiyatları, internet fiyatlarıyla aynı ya da daha az olmalı dediğimde, bakışını görmeliydiniz bedeli ödenmesi gereken bakışlardan biriydi ve yayınevi sahibine şikayet edildi zaten face sayfasında da bir laçkalık artemisin editör grubu, kendini insanüstü sanıyor kesin neyse , üzerime düşeni yapmanın rahatlığı içindeyim bu devirde kimse kimseyi ezemez öyle cicim ! ( kitap fuarına gidip de çekişerek dönen bir benim herhalde )
kitap çok ... ama hepsini okumuşum bacım okumadıklarım da çıkmamış daha inanamıyorum elim boş döndüm ya !
sonra kolları sıvayıp girdim mutfağa canı sıkılan morali bozulan türk kadını ne yapar ? mutfağa dalar tabii ;
patatesli kek nohut odadan alman pastası portakal ağacından tencere keki sevgiden yaprak sarması var kareye girmeyen o da bendenizden.
işte bu da yenilmiş kanadı kırık teyyare ;
tabiiki de ilk gün olması hasebiyle ( hep bu kelimeyi kullanmak istemişimdir bu yaşta kısmet oldu bak ) kalabalıktı ; boncuk kızım 29 ekim tatilinden dolayı, burada olduğu için iki kitapsever sözleştik evimizi temizleyip, attık kendimizi fuara 3 saat yetermiki ? derken iki saatte doyduk , haşat olduk kapılara bakar olduk
epsilon ve artemis yayınlarını yağmalamaktı amacım lakin indirimler % 20 civarında olduğu için kitapyurdu fiyatları daha cazip kalıyor o yüzden eli boş döndüm sayılır ;
sandra brownlar benim diğer ikisi goncamın istemem yan cebime koy edasıyla aldı hem de yazar imzalamasına rağmen şimdiyse gömdü burnunu okuyor ahh anne olmak ne zor iş kitabına kadar herkesi düşünüyorsun
kuru kızım ciddi takılıyor onun kitap kapakları bile içimi sıkıyor resim çekmedim o yüzden gerçi onun yaşında öyle kitaplar okurdum ben de .
artemis yayınlarına gıcık oldum okka hevesli gitmiştim ilk gün kalabalık talep var diye burunlarından kıl aldırmıyorlar ; şımarık tavırlar felan zannederim bayan, genel yayın yönetmeniydi sanırsın ki ecnebi, burnu havada niye fuar fiyatları, internet fiyatlarıyla aynı ya da daha az olmalı dediğimde, bakışını görmeliydiniz bedeli ödenmesi gereken bakışlardan biriydi ve yayınevi sahibine şikayet edildi zaten face sayfasında da bir laçkalık artemisin editör grubu, kendini insanüstü sanıyor kesin neyse , üzerime düşeni yapmanın rahatlığı içindeyim bu devirde kimse kimseyi ezemez öyle cicim ! ( kitap fuarına gidip de çekişerek dönen bir benim herhalde )
kitap çok ... ama hepsini okumuşum bacım okumadıklarım da çıkmamış daha inanamıyorum elim boş döndüm ya !
sonra kolları sıvayıp girdim mutfağa canı sıkılan morali bozulan türk kadını ne yapar ? mutfağa dalar tabii ;
patatesli kek nohut odadan alman pastası portakal ağacından tencere keki sevgiden yaprak sarması var kareye girmeyen o da bendenizden.
işte bu da yenilmiş kanadı kırık teyyare ;
haydi herkes kalksın !
fuara gidiyoruz ! kitaplarla haşır neşir olmaya ! senede bir kere açılıyor gidilmezmi hiç ? hem bu sene sahaflar da olacakmış .
tahmin edebiliyormusunuz teyyarenin kendini nasıl kaybedeceğini ? gece fuar postu yayınlamazsam bilinki , bu kitap dostu, aşığı vs vs bukka kitabı birarada görmekten tırlatmış ve kendinde değildir toplum huzuru için, bir yerlere felan kapatılmıştır
şimdilik adios amigos
tahmin edebiliyormusunuz teyyarenin kendini nasıl kaybedeceğini ? gece fuar postu yayınlamazsam bilinki , bu kitap dostu, aşığı vs vs bukka kitabı birarada görmekten tırlatmış ve kendinde değildir toplum huzuru için, bir yerlere felan kapatılmıştır
şimdilik adios amigos
29 Ekim 2010 Cuma
yine yeni kule
perşembe goncamın diş randevusu için bakırköydeydik teyyare durur mu ? uçtu hemen tren üstündeki kitapçılara zavallılar dükkanları açıkta ; yazın yanarlar kışın donarlar ama bildim bileli oradadırlar devamlı alışveriş yaptığım çocuk ; sağolsun en yeni çıkan kitaplar hep ondadır önceden her hafta giderdim şimdilerde, çoğunlukla internetten kitapyurdundan alıyorum kitapları üstüste, üç ay alışveriş yapınca ek indirimler veriyorlar kitap fuarı da başlıyor yaşasın ! en az iki sefer giderim
minik böceğime biraz alışveriş yaptık kuru kızım sağolsun ankarada yapıyor alışverişini kredi kartımı aldı gitti harcayıp duruyor bakalım ne zaman duracak ? annesi bıktı o başladı iyi mi ?
kurban bayramı için, plan yapmaya başladık bile annemi de alıp, arefe günü ankara yollarına düşeceğiz boncuk kızımı alıp, bayramı çorumda geçirmeyi düşünüyoruz. mevlam nasip ederse kurbanımızı da hep beraber orada kesmek istiyoruz. annem çekindi biraz kaynananı rahatsız ederim diye lakin ikna ettik hemen. karadenize uzanalım diyorum ama kısmet sevginin yazıları rehber olur inş.
eve gelirken, saat hemen yedi oluverdi bize de pizza hut yolu göründü yalamadan yuttuk pizzalar nefisti resim koymadım gecenin köründe can ister yapmaya kalkışılır felan diye
28 Ekim 2010 Perşembe
bir uçtan diğer uca yağmurlusun istanbulum
iş çıkışı zorunlu bakırköy gezilerinden birindeydik bugün. eksik kitaplarımı tamamladım hemen ; diktim gene kitap kulesini ne zaman dağıtacaksam artık
daha sonra capacity ( yine ) yoksa avm güzellerinden mi oluyorum nedir ? benimki zoraki gezi çünkü goncamın işinin bitmesini beklerken takılıyorum buralara
burasını görünce dayanamam hiç ; elim boş çıktığım pek vaki olmamıştır da
bir çocuk için oyuncakçı neyse o işte naçizane teyyare için de burası öyle. bak bak ; defolusunu aldığım fiyatta inmiş döküm tencereler ;
ya bunlara ne demeli ? insanın kapıp hemen kahve pişiresi ya da mıhlama yapası geliyor değilmi ?
sonra koştur koştur kızımı yolcu etmeye gittik öptük kokladık abarttık herhalde ; baktım herkes bakıyor bir yerlerde kuru kemik bir kızı, sırayla bebek gibi sevip okşayan bir çift görürseniz ; heh işte onlar biziz.
eve dönüş yolunda minnoş aradı etüde kaldım okulda gelin alın hadi 33 km.daha eve sekizde sekiz olmuş halde geldik atıldık kaldık şimdi mi ? yemekten sonra, herkes mayışmış birbirine el sallıyor karşılıklı koltuklardan
Allah herkesi evinde mutlu huzurlu etsin ki bazıları, bazılarına haset edip saldırıp durmasın
demi bacılarım ?
26 Ekim 2010 Salı
komşu komşu evde misin ?
hatırlarmısınız ? sabah kahvaltısı ederken tık tık kapı çalınırdı komşunun küçük kızı incecik sesiyle ünlerdi ;
-evdeyseniz annemler size gelmek istiyor
eğer o gün için başka plan yapılmamışsa cevap mutlaka evet olurdu ondan sonra başlardı tatlı telaşe bir kısmımız evi toparlar, diğeri mutfağa girerdi ; tatlılar, tuzlular, patates salatası ya da kısır yanına da pastacık belki şimdiki kadar çeşit bilinmiyordu ama yoğurulan her hamura mutlaka misafir sevinci ve samimiyet katılırdı ehh... o zamanda ne yapılırsa yapılsın leziz olurdu misafiri güleryüzle karşılar ziyaretinden memnun kalmasına çalışırdık sonuçta da yorgun ama mutlu bir şekilde bulaşığımızı elimizde yıkar evimizi toparlar yemeğe girişirdik herkes vakitlice kalkar evine gider işini yemeğini ayarlardı
şimdiyse bir laçkalık pir laçkalık bütün makineler otomatik olsa da tavrımız zorakimatik
komşu kızını boşver en yakınımızın ziyareti bile zoraki kabul ediliyor dıştan buyrun derken içimiz of puf ediveriyor sonra evimizi tepeden tırnağa başlıyoruz temizliğe gelen sanki camlara temiz mi diye bakmaya geliyor sonra başlıyoruz tariflerdenizinde yol almaya evimizle tarifimizle hava atacağız ya ? alengirli tariflerle öyle uğraşırız ki bunalana kadar misafire verecek birşeyimiz kalmaz kapı çalındığında, cicilerimizi giymiş, takıp takıştırıp dudağımızın ucundaki gülücükle hazır ve nazırızdır.
ya içimiz ? suretimizi, evimizi süslerken içimizi ihmal ettik yine bu yorgunlukla yapabileceğimiz tek şey ; erken gitse de dinlensem diye dilemek
misafir ağırlamayı o kadar zorlaştırdık ki kendimize şunlu pasta, bunlu börek diye uğraşmak da ne ? sonuçta yapmasak da daha basit şeylerle karın doymaz mı sanki ? inci mercan da sunsan niyet candan olmadıkça lisan-ı halin git git diye bağırır hep
boşver evde kim uğraşacak şimdi ? gel dışarda yiyelim hatta ben ısmarlıyorum bak (suç bastırma )
içine samimiyet katmadıkça tatsız ve özsüz kalmaya mahkum nimetler de arkadaşliklar da artık
-evdeyseniz annemler size gelmek istiyor
eğer o gün için başka plan yapılmamışsa cevap mutlaka evet olurdu ondan sonra başlardı tatlı telaşe bir kısmımız evi toparlar, diğeri mutfağa girerdi ; tatlılar, tuzlular, patates salatası ya da kısır yanına da pastacık belki şimdiki kadar çeşit bilinmiyordu ama yoğurulan her hamura mutlaka misafir sevinci ve samimiyet katılırdı ehh... o zamanda ne yapılırsa yapılsın leziz olurdu misafiri güleryüzle karşılar ziyaretinden memnun kalmasına çalışırdık sonuçta da yorgun ama mutlu bir şekilde bulaşığımızı elimizde yıkar evimizi toparlar yemeğe girişirdik herkes vakitlice kalkar evine gider işini yemeğini ayarlardı
şimdiyse bir laçkalık pir laçkalık bütün makineler otomatik olsa da tavrımız zorakimatik
komşu kızını boşver en yakınımızın ziyareti bile zoraki kabul ediliyor dıştan buyrun derken içimiz of puf ediveriyor sonra evimizi tepeden tırnağa başlıyoruz temizliğe gelen sanki camlara temiz mi diye bakmaya geliyor sonra başlıyoruz tariflerdenizinde yol almaya evimizle tarifimizle hava atacağız ya ? alengirli tariflerle öyle uğraşırız ki bunalana kadar misafire verecek birşeyimiz kalmaz kapı çalındığında, cicilerimizi giymiş, takıp takıştırıp dudağımızın ucundaki gülücükle hazır ve nazırızdır.
ya içimiz ? suretimizi, evimizi süslerken içimizi ihmal ettik yine bu yorgunlukla yapabileceğimiz tek şey ; erken gitse de dinlensem diye dilemek
misafir ağırlamayı o kadar zorlaştırdık ki kendimize şunlu pasta, bunlu börek diye uğraşmak da ne ? sonuçta yapmasak da daha basit şeylerle karın doymaz mı sanki ? inci mercan da sunsan niyet candan olmadıkça lisan-ı halin git git diye bağırır hep
boşver evde kim uğraşacak şimdi ? gel dışarda yiyelim hatta ben ısmarlıyorum bak (suç bastırma )
içine samimiyet katmadıkça tatsız ve özsüz kalmaya mahkum nimetler de arkadaşliklar da artık
pardon !
bu hamilelik bulaşıcı felan mı ?
blogger bayanların hepsi hamile yahu o zaman bize niye bulaşmadıkine ?
sağlam olanlar bir ses verin içimiz ferahlasın please
blogger bayanların hepsi hamile yahu o zaman bize niye bulaşmadıkine ?
sağlam olanlar bir ses verin içimiz ferahlasın please
11
yorumcu
Etiketler:
arkadaş,
hastalık
25 Ekim 2010 Pazartesi
hamile olduğunuzu nasıl anlarsınız ?
gökteki kuşa bakarken bile ağlayasınız gelirse
kocanız gözünüze alain delon gibi görünüyorsa ( ahh hormonlar )
pusetteki bebelere mikroskopla bakmaya başladığınızda
yemediğiniz halde, göbeğinizde minik bir ur hissediyorsanız
günde 7 kere yediğiniz halde, hala açlıktan mideniz kazınıyorsa
tuvaletinizin gelmesiyle tuvalete koşturmanız arasındaki süre on saniye oluyorsa
bu rutin koşturma iki saatte felan bir oluyorsa
ayakta uyumaya başladıysanız
ve en önemlisi içinizden bir his anne olucaksın diyorsa
işlem tamam
resimler netten
kocanız gözünüze alain delon gibi görünüyorsa ( ahh hormonlar )
pusetteki bebelere mikroskopla bakmaya başladığınızda
yemediğiniz halde, göbeğinizde minik bir ur hissediyorsanız
günde 7 kere yediğiniz halde, hala açlıktan mideniz kazınıyorsa
tuvaletinizin gelmesiyle tuvalete koşturmanız arasındaki süre on saniye oluyorsa
bu rutin koşturma iki saatte felan bir oluyorsa
ayakta uyumaya başladıysanız
ve en önemlisi içinizden bir his anne olucaksın diyorsa
işlem tamam
resimler netten
15
yorumcu
Etiketler:
biz,
felsefe,
hastalık,
uyku
24 Ekim 2010 Pazar
tokamısın mübarek ?
her yerde bir takan ya da takılan bulunuyor yahu amwayi yaparken sponsorum yani bağlı bulunduğum yönetici kendisini geçmemden korktuğu için çelme takmıştı hem de akraba olmamıza rağmen sonrası hüsran oldu tabii bir daha hiç sırtımı dönmedim ona
lisedeyken tarihçi takmıştı grubumuza ; her ders sakin monologlar şeklinde başlayan azarımız çığlık çığlığa biter kulaklarımı tıkamamak için bayağı zorlardım kendimi alaylı bakışlarımız bir yerlerine batıyor olsa gerek sinirden ağzı yüzü oynardı
sözlüyken seboş 14 yıldır evimizde kalan kişi ablam gibiydi lakin ne sözüme ne nişanıma ne düğünüme yardım etti , dikiş öğretmeni olmasına rağmen nedimem yapmadım onu
blog alemine girdim birkaç blogun müdavimi olup heveslenerek yorumlarımın yok sayıldığı sitelere uğramadım bir daha hele bir zatı şahane varki meşhur ;alçakgönüllük semtine uğramamış enaniyet kokan yazılarla her gün karşımızda bam teline dokunulduğunda dilli düdük ; susturamazsın hiç eleştirmememe rağmen rakibinin blogunu takip ettiğimden herhal yıldızı barışmadı bir türlü . çekildim sayfasından
bir de şu var sanki ; izlemeye alındığın zaman sen de izlemek zorundaymışsın gibi. yeniyim belki de bilmiyorum bir jest olarak yapılıyor olabilir .ilgimi çekmeyen siteleri izlemek ölüm gibi geliyor oysa
ahh bir de anatomik olarak zaten beceremeyeceğimiz (!) yarış var izleyicin çoksa yorumun da çok bu da seni cevap yazma zahmetinden kurtarıyor sanki yoksayılıyorsun adeta
geçenlerde bir blogdaşın yorumunu atlamışım hemen hatırlattı telafi ettim sonra ters bir şey yazdı sağolsun, niyeti bir şeylere sahip çıkmaktı ayrıca sayfamda misafirimdi ; alttan aldım o yorumdan dolayı, özür dilemesi gereken oydu aslında aptal bir hanım değildi, önce konuşup sonra düşünse de
neyse biz tatlıya bağladık derken çekilip gitti . bilmukabele etmemek manasızdı demekki hanımefendilik yetmiyor geçim için hazımsızlık varsa istirahat gerekiyor
lakin zihin neden neden ? diye sormaya devam ediyor
tak tak kardeşim nereye kadar ? alırım hıncımı içim rahatlayana kadar
fotolar daha iyisini çekene kadar netten alıntıdır
16
yorumcu
Etiketler:
tartışma,
yorum
23 Ekim 2010 Cumartesi
kitap kitap
julie garwood u meşhur gelin ve düğün kitaplarını okuyanlar bilir ; yazar bu kitabında da iskoçyada geçen bir aşkı anlatıyor ahh romantizm sen olmasaydın yüreğimiz tatlı tatlı çarpmayı nasıl öğrenirdi ? bitmesin diye azar azar okuduğum kitaplardan biri bu da
bu kitapta iskoçyada geçiyor kahramanların kişilik özelliklerine bakınca insan ; iskoçlar ingilizlerden daha mertmiş diye düşünüyor acı gerçekle harmanlanmış sonu güzel biten ( neyseki ) bir aşk romanı
kır zincirlerini ; beğenmedim pek ataktı kızımız içine gizem katılmaya çalışılmış bayık buldum biraz
aşk romanları zaten öyle değilmidir diye düşünen olabilir ahh alacakaranlıktan başlayıp şafak vaktinden çıkın bak fıstıklı baklava yemiş gibi yalanacaksınız
bu kitapta bayık gibiydi esneye esneye bir hal oldum ama bu ;
teee ne zaman okumuştum kitap bu işte ; romantizm desen var konusu orjinal olaylar örgüsü sizi kavrayıveriyor ve elinizden bırakamadığınız bir kitaba dönüşüyor
22 Ekim 2010 Cuma
imaj herşeydir , mutluluksa araki bulasın
evet imaj önemli günümüzde fazla dünyalığı olanlar, daha da arttırmak ya da toplumda kabul görmek için imaj maker tutuyorlar yani ; ne giyeceğini, ne söyleyeceğini, nasıl yürüyeceğini bilmiyor da söylecek kişiye para veriyorlar türkçesi bu. bunları para almadan söyleyeni de hiç sevmeyiz aslında akıl öğretiyor diye
bir de unutmadan yaşam koçu var ; çoook meşgul ünlüler hayatlarını düzenlesin diye dünyanın bilmem nerelerinde mastır yapmış insanları kiralıyor şu saatte ne yapmasını söylemesi için
fesüphanallah daha neler uyduracaklar sokağa atmak için dünyalığı. zekata, kurbana gelince iş, bir araba bahane boşversene senin yolun belli güle güle.
mutluluksa ; hepimizin bıkmadan usanmadan peşinden koştuğu hayalet ahh... bir adını koyabilsek , cisimleşse kafamızda yakalayacağız onu kimi şişenin dibinde , kimisi çarşı pazarda, vs vs arasa da boş geyiklerle adını koymaya çalışsak da ona giden yol muhakkak huzurdan geçiyor yanına şükür ve kanaatı da yol arkadaşı alırsan bütün oklar ONU ve ebedi mutluluğu işaret ediyor
resimler netten alıntı
21 Ekim 2010 Perşembe
püfür püfür
zannetmeyin hava alıyor teyzem ;
tüttürürüyor da tüttürüyor teyzemin bir ayağı çukurda bırak artık yahu ; ölmeden biraz temiz hava gitsin ciğerlerine belki bonus olarak, birkaç yıl kazanırsın ahir ömründe.
ahh şu kadınlar ! erkekleri bırakın kenara; onlar erkeklik imajını sigarayla vurgulayanların kurbanı oldular bırakamıyorlar tez beri ( bu da memleket lafı )
ya size ne oluyor ? yakışıyormu elinize ? sonra da sorarsın ; ayy cildim niye sarı ? sesim kalınlaştımı acaba diye ? erkekte ehveni şer olan sende nasıl da sırıtıyor; bir bak aynaya lütfen . gözükmüyorki cemalin ; dumanaltı olmuşsun çoktan.
ikinci sınıf insan muamelesini nasıl da kabullendin hemen , şu leş gibi kokunla yağmur kar dinlemeden titreye titreye çıkarsın zehri solumaya annen ekmek almaya gönderse üşenirsin halbuki
bak şurda bir de iki ayağına bir pabuç giyenler var ; öbür tekini bir paket daha alabilmek için rehin verdi çünkü.
alışanların çoğu da arkadaş kurbanıdır ne tezat ! ölüme götüren arkadaş
niye sigara içer ki bir insan ? bırakamadığı içinmi ? neleri fırlatıp attın şu hayatta anan baban da dahil imajını tamamlamak içinmi ? gerçi pek belli olmuyor dumandan derdini unutmak ? ciğerlerini feda edercesine.
aslında kolay ölümden vazgeçmek , cebindeki deliği dikmek, ölüm tacirlerinin kesesini doldurmamak
ve şu hayatta yapıcı olmak , amacı unutmamak örnek olabilmek izleyicilere
resimler netten
tüttürürüyor da tüttürüyor teyzemin bir ayağı çukurda bırak artık yahu ; ölmeden biraz temiz hava gitsin ciğerlerine belki bonus olarak, birkaç yıl kazanırsın ahir ömründe.
ahh şu kadınlar ! erkekleri bırakın kenara; onlar erkeklik imajını sigarayla vurgulayanların kurbanı oldular bırakamıyorlar tez beri ( bu da memleket lafı )
ya size ne oluyor ? yakışıyormu elinize ? sonra da sorarsın ; ayy cildim niye sarı ? sesim kalınlaştımı acaba diye ? erkekte ehveni şer olan sende nasıl da sırıtıyor; bir bak aynaya lütfen . gözükmüyorki cemalin ; dumanaltı olmuşsun çoktan.
ikinci sınıf insan muamelesini nasıl da kabullendin hemen , şu leş gibi kokunla yağmur kar dinlemeden titreye titreye çıkarsın zehri solumaya annen ekmek almaya gönderse üşenirsin halbuki
bak şurda bir de iki ayağına bir pabuç giyenler var ; öbür tekini bir paket daha alabilmek için rehin verdi çünkü.
alışanların çoğu da arkadaş kurbanıdır ne tezat ! ölüme götüren arkadaş
niye sigara içer ki bir insan ? bırakamadığı içinmi ? neleri fırlatıp attın şu hayatta anan baban da dahil imajını tamamlamak içinmi ? gerçi pek belli olmuyor dumandan derdini unutmak ? ciğerlerini feda edercesine.
aslında kolay ölümden vazgeçmek , cebindeki deliği dikmek, ölüm tacirlerinin kesesini doldurmamak
ve şu hayatta yapıcı olmak , amacı unutmamak örnek olabilmek izleyicilere
resimler netten
lüzumsuz işler müdürü
aşağılarcasına türban dediğiniz ; başımızın tacı örtümüzün , polisliğine soyundunuz şimdi de.sağa sola tehdit yağdırıyorsunuz .
zavallı kızlar, sizin gibilerin şerrinden korunmak için ne takacaklarını şaşırdılar
ne oldu ? diğerlerinin, şov yaparak gittiklerini gördünüz de, sıra size gelir diye mi korkuyorsunuz ? yoksa sizi korkutan 90 santimlik bezmi ?
gülerim sadece ağlanası halinize.
zavallı kızlar, sizin gibilerin şerrinden korunmak için ne takacaklarını şaşırdılar
ne oldu ? diğerlerinin, şov yaparak gittiklerini gördünüz de, sıra size gelir diye mi korkuyorsunuz ? yoksa sizi korkutan 90 santimlik bezmi ?
gülerim sadece ağlanası halinize.
diş tıkırtısı
bugün goncamla diş günümüzdeydik .
o dişlerini yaptırırken sızlayan dişimi göstereyim dedim . teyyare tavşan yürekli ; blogda öter ama dişçinin gölgesinden korkar . uyuşmayan dişime dolgu macerası bu hallere getirdi de , en sonunda o dişi anesteziyle hallettiler 3 senedir de rahattım
lakin tatlı sevince, kürkçü dükkanı da korkulan yer oluyor tabiiki de. adamcağız eski komşumuz ben gidince strese giriyor gelme de diyemiyor en sonunda röntgene bakıp dediki, sen en iyisi biraz daha dur bütün dişlerini birden anesteziyle yaptır tamam dedim ondan mı korkucam yahu neyse biraz cesaret depolayım gidicem bir ara beş yıl sonra felan
çıkışta gene kırıktabak macerası ; uğramadan duramıyorum yaprak sarması ve mercimekli köftesi hala nefis kuru dolmayı bekliyoruz dört gözle
dönüşte her zamanki e 5 trafiği bezdirdi arabadan inip metrobüse binesim geldi de goncamdan utandım
bugün de dişçinin omu bumu ağrıyor diyip tök tök vurduğu dişlerim ağrıyor uf ya
iş hayatı yorucu insanlar gıcık fakat gençler bambaşka.
toplu halde onları gördüğüm zaman hemen aklıma o çağlardaki tek derdimizin, dersler ve karşı cinsin beğenisi olduğu zaman geliyor o zamanlar ne kadar yaşam sevgisiyle doluyduk küçücük bir olay bizi ne hayallare nerelere hiçbirşeyde sınır yoktu bize herşeyi yapabilir, hiçbir şeyi de takmazdık arkadaşlıklar ölümüne nefretlerse anlıktı kısaca çarçur ettiğimiz miras gençliğimiz
böyle konuşmak ne belirtisiydi ?
o dişlerini yaptırırken sızlayan dişimi göstereyim dedim . teyyare tavşan yürekli ; blogda öter ama dişçinin gölgesinden korkar . uyuşmayan dişime dolgu macerası bu hallere getirdi de , en sonunda o dişi anesteziyle hallettiler 3 senedir de rahattım
lakin tatlı sevince, kürkçü dükkanı da korkulan yer oluyor tabiiki de. adamcağız eski komşumuz ben gidince strese giriyor gelme de diyemiyor en sonunda röntgene bakıp dediki, sen en iyisi biraz daha dur bütün dişlerini birden anesteziyle yaptır tamam dedim ondan mı korkucam yahu neyse biraz cesaret depolayım gidicem bir ara beş yıl sonra felan
çıkışta gene kırıktabak macerası ; uğramadan duramıyorum yaprak sarması ve mercimekli köftesi hala nefis kuru dolmayı bekliyoruz dört gözle
dönüşte her zamanki e 5 trafiği bezdirdi arabadan inip metrobüse binesim geldi de goncamdan utandım
bugün de dişçinin omu bumu ağrıyor diyip tök tök vurduğu dişlerim ağrıyor uf ya
iş hayatı yorucu insanlar gıcık fakat gençler bambaşka.
toplu halde onları gördüğüm zaman hemen aklıma o çağlardaki tek derdimizin, dersler ve karşı cinsin beğenisi olduğu zaman geliyor o zamanlar ne kadar yaşam sevgisiyle doluyduk küçücük bir olay bizi ne hayallare nerelere hiçbirşeyde sınır yoktu bize herşeyi yapabilir, hiçbir şeyi de takmazdık arkadaşlıklar ölümüne nefretlerse anlıktı kısaca çarçur ettiğimiz miras gençliğimiz
böyle konuşmak ne belirtisiydi ?
20 Ekim 2010 Çarşamba
hey baby
kasma kendini bu kadar
uğraşma hayatı rayına sokmak için günler ve geceler boyu insanlar söz birliği etmiş gibi, sana karşılar sanki baltalıyorlar özlediğin yaşamı çıkan zorluklar bitmiyor zaten hayallerinle senin aranda ne çok engel var ; gitgide uzaklaşıyorlar senden adeta sen çabaladıkça ; yollar tıkanıyor bak
o zaman ne yapmalı ? bazen hayatı kendi haline bırakmalı ; oynasın biraz da başkalarıyla diye koşturmaca arasında , durup soluklanmalı göğsünü şişirerekten koluna konan kelebeğe dikkatini vermeli itmektense. hayatı armağan gibi kabul edip yaşamalı helal dairesinde aman eksik bir şey kalmasın diye çirkinleşmeden
uğraşma hayatı rayına sokmak için günler ve geceler boyu insanlar söz birliği etmiş gibi, sana karşılar sanki baltalıyorlar özlediğin yaşamı çıkan zorluklar bitmiyor zaten hayallerinle senin aranda ne çok engel var ; gitgide uzaklaşıyorlar senden adeta sen çabaladıkça ; yollar tıkanıyor bak
o zaman ne yapmalı ? bazen hayatı kendi haline bırakmalı ; oynasın biraz da başkalarıyla diye koşturmaca arasında , durup soluklanmalı göğsünü şişirerekten koluna konan kelebeğe dikkatini vermeli itmektense. hayatı armağan gibi kabul edip yaşamalı helal dairesinde aman eksik bir şey kalmasın diye çirkinleşmeden
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)