13 Ağustos 2012 Pazartesi

hadi bize by

gidiyoruz biz,  mecbur olduğum yere.   tee ne baştan evet erken o masada,en az senede bir gitmen farz olan memlekete,sıla-i rahime; çoruma.


biliyormusunuz ,  uzaklığı bir kenara atalım, geçen seneki tavıra rağmen girmemek diye bir seçenek asla olamaz bizim için.    isterse,yeni ısmarlanan malzemeler biz yokken geledursunlar,   aman canım bizim istediğimiz gibi olmayıversinler,   bize ne ? gitmeliyiz acilen .bayram sonu gitme imkanımız olsa bile,şimdi gitmeliyiz.
aman yanılıp da istemiyorum deyiver hele, razıysan mahkeme duvarına ,bükülen dudaklara.bir de erkekler mantıklı olmakla geçinirler. pöh.

ah bir de kuş olup uçmak vardı şimdi.   (ne yalan söyliyim daha kolay olurdu azizim :)

görsel

3 Ağustos 2012 Cuma

sinirli ergenim , duş başlığımızı kırdı kıralı, nostalji yaşıyorum sanki.
nasıl mı ?  şöyle ki ; başlık kırılınca ve yenisini  almayınca,  sanki hortumla duş alır gibisiniz. hemen gözümün öününe geliveriyor işte ; 20 küsür yıl önce rahmetli dayımın ,bahçede sıcak güneşin altında kafasını toz çamaşır deterjanıyla  yıkadığı, benim de hayretler içersinde hortumla su tuttuğum o anlar .


hadi sulamayı anladık da,deterjan ne oluyor demi ?   o zaman  anlamamıştım mantığı, şimdiyse dehşetteyim. malum bahçe ortamı,eşyalar asgari,  şampuan kimin aklına gelsin ?    dur, hayal meyal hatırlıyorum sanki; galiba ağaçlara ilaç yapmıştı dayım,  zehri çıkarmak için başka zehirle yıkadı başını.

o zamanlar böyle her şeyin ıncığı cıncığı bilinmezdi.   birgün şunu yeyin, yararlı deyip, ertesi günü aman ha çok zararlı diye, açıklamazdı bilmemnerenin yetkili kişisi.
margarinin, deterjanın, plastiğin altın çağıydı,  seve seve tüketirdi büyüklerimiz hepsini.
çoğunun aynı hastalıktan gitmesi  tesadüf mü acep ?