4 Haziran 2012 Pazartesi

demin okuduğum kitaptaki,     akşamın  çaresizce yavaş yavaş  çöküşünü anlatan satırlar,   eskilerde köydeki başka  bir akşamı hatırlattı.

mutlak sessizliği bozan,     ormandan dönen ineklerin keçilerin çanları ,onları yönlendiren çobanın hiçbir mana ifade etmeyen bağırtıları,   yan eve seslenen komşu kızı,   buna eşlik eden cuma akşamına mahsus bazlama kokuları...


bir şehir kızı için, bu ortamın verdiği sükünet,  ne kadar önemlidir.    kendiyle barışır,  hayata şevkle bakar.bu dinginlikte nedensizce yaşarır gözleri.   belki de huzurun hediyesi mutluluktan,  belki de bomboş kalbin özlemlerinden.

heyhat! bilmezsin ki,o kalp dolduğunda bu huzura hasret kalacağını.
çoook sonraları kalbin üzüntüyle buruştuğunda ,sevgilinin talihsiz lakırdılarıyla kırıldığında ,o sakin köy akşamını burnunun direği sızlayarak anacağını bilemezsin ki hiç.

Hiç yorum yok: