10 Ekim 2011 Pazartesi

cimri olalım biraz

kelimeleri harcarken tabii.        paraları değil,   yardım ederken hiç değil.   merak etme,   misli misli geri döner, bazen de anında.     anlatmış mıydım önceden acaba ?       yıl 2000,   evi yeni almışız,   borç-harç uğraşıyoruz.  halis-munis ev kadınıyım.     yemeğini,  tatlısını salatasını bile ,  sabahtan yapan (sanki çalışır gibi)




bir cumartesi,  zil çaldı.     tüpçüyü beklediğim için,  seğirttim hemen.    bir baktım,küçük bir çocuk ; abla açım dedi.    nasıl da yüreğe dokunan bir söz,  değil mi?  hele de  anneyseniz.       yemek ocakta ,  ama pişmemiş daha.     ne verebilirim  ?  diye panik oldum,  erzak sadece makarna var,  hemen attım poşete,  gözüme ilişen şekerlerle beraber.    al bunu,   hemen eve git,  pişir dedim .    balkona çıkıp ardından baktığımda,  küçük hemen oturdu kaldırıma,  şekerleri başladı atıştırmaya.     dilendiren adam  -nesiyse artık -,   para olmayınca aldırmadı ona,    verseydim elinden alacaktı şerefsiz .      tekrar kapı çaldı;   tüpçü,    elinde bir paket makarnayla    kapıda dikilmiyor mu?      aaa ...   çocuğun elinden makarnayı mı aldı ki ?  diye düşünecektim abla  tüpler makarna hediyeli demesin mi ?      ürperdim ;      halis niyetle verdiğinde , Rabbim hemen yerine gönderiyor .      evlerinde misafir ağırlamaktan kaçınanlar ,    sık sık market alışverişi yapmaktan şikayetçi değil midirler ?




kelimelerde cimrilik ,   az konuşmak ,   daha fazla dinlemek demek.     ne kadar konuşursa insan,  yalana kayma , ya da    pişman olacağı laflar sarfetme riskine giriveriyor   ister istemez.
bir de  epeydir dikkatimi çeken,   teşekkür- kutlama- tebrik kelimeleri     enflasyonu var.   tamam,  kibar ve kıymet bilen milletiz.     birisi bir şey yaptı mı,   tekrar tekrar teşekkür ederiz.    dikkat edin ,   karşılıklı konuşmalarda,   bir kere yerine kaç kere zikrediliyor,   çook teşekkür ederimler,   çook sağolunlar ? neden ? az edince,  ya da bir kere söyleyince,  inandırıcı olamıyor muyuz  ?
sizi bilmem ama sadece laf salatası ,    ne kadar fazla söylenirse etkisi o kadar azalıyor.    tıpkı söyleye söyleye ,laf arsızı yaptığımız çocuklarımız gibi    birbirimizi de,sohbetlerimizi de ,   lafla ;   teşekkürler,   harika ! nefis ötesi !  çook güzel !  olağanüstü  !  lerle boğuyoruz

kaçındığımdandır ki;    bu tip sözleri kullanmamaya çalışırım.    hele, sık tekrarlanan  - ben-  sözü ürpertir,  enaniyeti çağrıştırdığı için.      cümlelerimde mecbur kalmadıkça ,ben öznesini , doğrudan kullanmamaya  ve mübalağalı sıfatları katmamaya çalışırım.      bir de mümkün olduğunca ,  eski kelimeler kullanmaya uğraşırım.    sözcük yerine kelime ,   örneğin yerine mesela gibi.    belki de,    tarih sayfalarında bize yanlış tanıtılan osmanlının     ,aslımızın toplumsal nezaketine duyduğum özlem ,  ya da yenmiş hakkını iade etmek için kimbilir?

aslında,   şimdi düşündüm de;     kelime pintiliği konusu ,uzun yazılar yazan biri için  ironik oldu biraz...

görseller

9 yorum:

Unknown dedi ki...

gereksiz kelimelerle uzun uzadıya laf salatası yapanlar, giriş bölümünü gelişme kadar uzun tutup sonuca hiç varamadığımız yazılar,

bir ayet; Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir. Bakara süresi ayet 261

Unknown dedi ki...

ironinin karşılığı yok galiba Neval..

GeCe dedi ki...

az ve öz konuşmanın güzelliğine ben de inanır ve uygulamaya çalışırım, ancak zaman zaman da bolca atıp tutanlar yanında sözümün hiç dinlenmediği hissine de kapılıyorum, tabi yine de öyle olamıyorum artık rabbim herkesi biliyor diyorum geçiyorum kendi kendime.

yine de özellikle aile fertleri arasında bolca konuşma taraftarıyım, tabi kastım boş konuşmak değil, konuştukça kalpler açılıyor, insanlar yakınlaşıyor. Bu yüzden eşimle özellikle her gün yemeklerde veya yarattığımız zamanlarda özellikle konuşmaya zaman ayırırız.

neval dedi ki...

DÜRR-İ YEKTA; boş teneke tıngırdar demi kardeşim ?

NEŞE; ???

GECE; o hisse bazen kapılmamak elde değil doğrusu,hele ortamda benherşeyi bilirim'ci birisi varsa.
gıpta ettim eşinizle hasbıhal etmenize,bizim konuştuğumuz konular hep iş; aynı ortamda olmaktan kaynaklanıyor işte.

Nil dedi ki...

ben zaten konuşmayı beceremeyen biriyim. karşımdaki konuşmadıkça hayatta muhabbeti başlatamam. edebiyatım da öyle kuvvetli değildir.

yalnız ben makarna olayında kaldım.

nabrut fıdıllıoğlu dedi ki...

ahh çok kötü oldum.makarnaya makarna iyiliğe iyiliği veren Rabb,m kötülüğün karşılığını vermekte çok sabırlı

leyya dedi ki...

yoook ne uzunuu.bu mevzu hakında daha yazılacak onca şey varken.katılıyorum sana ama bir yay burcu olarak uygulama noktasında kimi zaman bayağı bir zorluk yaşıyorum:)

otuzundansonra dedi ki...

var ya sen süper bir insansın,bence biri bunu sana söylemeli...
nerden buluyorsun hem doğru ,hemde önemli ayrıntıları bilemedim doğrusu...

neval dedi ki...

NİLHAN; sen de kendini iyice harcadın gittin kardeşim,mecbur kalınca bulursun açarsın bir mevzu.

NABRUT; hep öyle düşünmüşümdür,bazen caniliklere,kötülüklere biz kulu olarak nasıl dayanamıyoruz ,Mevlam nasılda sabırlı.

LEYYA; ahh yay burcu olarak, kavradığımız her hatamızı düzeltseydik,evliya olmuştuk vesselam

OTUZUNDAN SONRA; oy oy ,nefsimi kabarttın kabarttın pamuk gibi yaptın bak şimdi.